Yabancı kaçak çalışanları nasıl vergilendirmeli?

2002 yılından bu yana Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 85 yılda dişinden tırnağından artırarak yaptığı yatırımlarla yaratılan Kamu İktisadi Teşekkülleri (KİT), haraç mezat babalar gibi satılmaya devam ediliyor. 1984’ten sonra ülke gündemine oturtulan “KİT’lerin Özelleştirilmesi” faaliyetleri artık ekonomi ve mantık kurallarını da alt üst eden bir niteliğe büründü.
Başlangıçta “zarar eden KİT’lerin satılacağını”  söyleyen dönemin hükümet edenleri, 1997’de imzalanan “Gümrük Birliği Antlaşması” ile zarar edeni de etmeyeni de satmaya başladılar. Her zaman söylediğim gibi 1988 ve 1991 yılları arasında dağıtılan 30 milyar dolar “turizm teşvik kredisinin” akıbeti bu ülkede hiçbir zaman sorgulanmadı ve sorgulanmıyor da.
Özelleştirmelerden nasibini Devletin sahibi olduğu “turizm tesisleri de” aldı. Yerli ve yabancılar tarafından resmen yağmalanan bu tesislerin hemen her bölümünde kısa sürede “yabancıların”  çalışmaya başladığını gördük. Fakat işin ilginç tarafı, bu yabancıların hepsi de “kaçak olarak” ülkemizde çalışıyor.
Yani hepsi “turist vizesi” ile ülkemize giriş yapıyor ve altı ay boyunca aslında “Türk Vatandaşlarına Tahsis Edilen İşlerde” çalışıyorlar. Devletlerarası Hukuka göre “karşılıklılık ilkesi” mevcut iken, bu “ilke” yalnızca dış ülkelere gitmek isteyen Türk Vatandaşlarına karşı uygulanıyor. Yani bir Türk Vatandaşı turist olarak gittiği hiçbir ülkede çalışamaz iken, yabancı “turist vizesi” ile ülkemin her köşesinde, bir kuruş vergi bile vermeden çalışıp gidiyor.
Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi  “part-time” yani “saatlik bazda çalışma şartlarını”  uygulamaya koyduğunuz zaman, hiç kimse bu ülkenin bir kuruşunu bile çalıp gidemeyecektir. Fakat bu uygulamanın başarıya ulaşabilmesi için öncelikle “hükümet edenlerin bu niyete sahip olmaları” çok önemli.
Öyle bir uygulamanın gündeme getirilmesine en büyük muhalefeti yine bizim en zengin iş adamlarımız yapacaktır. Çünkü küreselleşme propagandası ile “sermayenin vatanı, milleti ve devleti” olmaz diyenler zaten bunlar. Dolayısı ile, hangi vatan, millet ve devlet çıkarı için mücadele edecekler? Küreselleşmenin faydalarını yere göğe sığdıramayan bu kesim, her nedense batılı ülkelerin hiçbirinde olmayan “asgari ücret düzenbazlığına” karşı bir tek kelime bile etmiyor.
Bu düzenbazlığı görmeyen ya da görüp söylemeyen yalnızca iş adamları değil, yüz binlerce işçinin haklarını savunduklarını söyleyen “işçi sendikalarından da” bu konuda bir tek söz duyulmuyor. Yapılması gereken acilen, sürekli gündeme getirilen “sosyal güvenlik reformu yasa tasarısına, saatlik bazda çalışma şartlarının konulmasını” sağlamak olmalıdır.
Yabancı çalışanlara daha “Gümrük Kapılarından” geçerken verilecek “vergi numarası” ile ülkemizde kazandıkları her Lira için vergi vermeleri sağlanmış olacaktır. Küreselleşmeyi dünyaya dayatan tüm kapitalist ülkelerde bu uygulama zaten var, eğer sizde küreselleşmeyi kendinize rehber edindiyseniz o zaman o ülkelerdeki  “vergi uygulamalarını”  gündeme getirerek bir yerlere varabilirsiniz.
O ülkelerde “hükümet edenlerin” birinci görevi “devlet mallarını” satmak değil, “vergi adaletini” sağlamak şeklinde yerine getirilmekte. Her türlü kazancı vergilendirmediğiniz sürece hiçbir şekilde hak, hukuk ve adaleti sağladığınızdan bahsedemezsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları