Yabancı mıyız sanki, en son ne olur?

Bu kadarına da pes!..

Kadir gecesinde önce Kur'an-ı Kerim'i öptüler, sonra soygun yaptılar!..

Kur'an-ı Kerim'i öpüp soyguna devam etti!..

Kadir gecesinde önce Kur'an-ı Kerim'i öptüler, sonra soygun yaptılar... Hırsızlık anları kamerada!..

Bu manşetler, İslâmî hassasiyetleriyle dindar kamuoyunun takdirini kazanmış, başta devlet kurumumuz TRT olmak üzere, muhafazakâr medyamıza ait...

Olay şu: İstanbul Kadıköy'de inşaat ve gayrimenkul işleriyle uğraşan M.Ş.'nin şirketine 3 hırsız giriyor... Hırsızın biri önce masanın üzerinde bulunan bir cep telefonunu cebine atıyor... Daha sonra ofisin arkasındaki M. Ş.'nin odasına geçen hırsızlar, odayı karıştırmaya başlıyor... Masanın çekmecelerini karıştıran hırsızlardan diğeri, çelik kasanın yanında bulunan dolapta bir Kur'an-ı Kerim buluyor...

Kur'an-ı Kerim'i alarak öpen ve alnına koyan mübarek hırsız, ardından soyguna devam ediyor... İşlerine büyük bir titizlikle devam eden hırsızlar daha sonra buldukları anahtarla çelik kasayı açıyor ve çek ve senet gibi değerli evrakları alarak kaçıyorlar...

***

İnsan hırsızdaki imanı görünce duygulanıyor!.. Bir yakınlık hissediyor tabii ister istemez!.. Neticede imanı bütün, yani bizden biri!..

Muhafazakâr medyamızın bu haberi veriş dili gerçekten çok münasebetsiz... Neymiş, bu kadarına da pesmiş!... Halbuki gurur duymak lâzımdı!.. Bir kavmin hırsızı bile imanlıysa, mesaisine Kadir gecesi bile devam ediyor ve Kur'an gördüğünde büyük bir huşu içinde öpüyorsa, buna kızılmaz, takdir edilir!..

Yani ne yapsaydı hırsızlar? Cep telefonu, bilgisayar, çek, senet yerine, öpmeyip de Kur'an-ı Kerim'i mi çalsalardı? Kestirmeden söyleyelim, biz bu kafayla gelişemeyiz, büyüyemeyiz, bir adım ileri gidemeyiz!.. Bizi ne Avrupa Birliği'ne alırlar, ne de Şanghay Beşlisi'ne!..

Topyekûn bir millet olarak bizim bu türden değerlerimize sahip çıkmamız, onların kolay yetişmediğini bilmemiz gerekiyor!.. Biz "Batı'nın ilmini alalım, ahlâkını almayalım" derken tam da bunu kastetmiştik!.. Batı'nın ahlâkını da almış olsaydık bu kardeşlerimiz Kur'an-ı Kerim'e saygı duymuyor olacaklardı!.. Ama bakınız mesai arasında bile imanlarının gereğini yapabiliyorlar!.. Şeytanın bağlı olduğu Ramazan ayında, Kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğunun farkındalar ve hırsızlığı sürdürürken, inançlarından asla taviz vermiyorlar!..

***

İlerlemek için 'girişimci'nin önünü açmak lâzım ama 'imanlı girişimci'nin önünü daha çok açmak lâzım!..

Yine göğsümüz kabararak izlediğimiz Lüleburgaz'daki örneği hatırlayalım: Yıllar önce Lüleburgaz'da bir market soygunu güvenlik kameralarına yansımıştı... 30 bin lira değerindeki sigarayı götürmek için iki hırsız harıl harıl çalışırken o esnada sabah ezanı okunuyor... Dini bütün hırsızımız ezan sesini duyar duymaz duaya koyuluyor: "Allah'ım sen bana yardım et!.."

Hırsızın yakalanmamak için Allah'a sığınmasından dini bütün bir kardeşi olarak utanacak değildik ya... O görüntüleri izleyince mutluluk gözyaşları içinde "Biz hırsızın bile imanlısını severiz" başlıklı bir yazı kaleme almıştım bu köşede...

'Kâmil iman sahibi' hırsızımızın, marketi soymak için gösterdiği performansa halisane bir şekilde inancını da katması örnek alınası bir fark değil de nedir?

***

Başta devlet televizyonu olmak üzere muhafazakâr medyayı uyarmak istiyorum... Gazetecilik aynı zamanda bir kamu görevidir... Muhafazakâr gazetecilik ise daha bir kamu görevidir... O yüzden haber dilinize dikkat edin, bu devirde arttıklarına şahit olduğumuz 'inançlı girişimcilerimiz'i incitecek, onları bu mesleklerden soğutacak, halkı onlardan uzaklaştıracak, onlara karşı kin ve nefret uyandıracak bir dil kullanmayın!..

Siz "Bu kadarına da pes" derseniz, "Ne kadarına pes değil?", "Yabancı mıyız sanki, en son ne olur?" diye sorarlar adama!..

Yazarın Diğer Yazıları