Yabancılara ait villalar turizmi vuruyor

Bazen olumsuzlukların düzelmesi için veya herkesin hakkında konuştuğu, eleştirdiği, ayaküstü, kahvehane sohbetlerinde hükümetlerin yıkılıp hükümetlerin kolayca kurulduğu ülkemizde, sorunu görüp çözümünü de sohbetle sınırlı bırakınca hiçbir sorun çözülmeden aynı şekilde devam ediyor.
2003 yılını milat olarak kabul edecek olursak, turizm bölgelerimizde yabancıların aldıkları gayrimenkullerde ciddi anlamda bir artış gözlemlenir. Özellikle Bodrum, Didim, Marmaris, Dalyan, Fethiye, Kalkan, Kaş ve Alanya bu bölgelerin başında geliyor.
Hükümet edenlerden beklentimiz, yasal değişiklikleri yapar iken ülkeye ve millete yararının ne olduğunun iyice irdelenmesinden sonra bu değişikliklere karar vermesidir. Hükümet 2003 yılında yabancıların ülkemizde gayrimenkul alımı ile ilgili yasaları değiştirirken gerekçe olarak “yabancı yatırımların artacağını ve ülkemize döviz girdisinin aratacağını söylemişti” ama geçen sürede deneyimlerimiz gösterdi ki; yabancı yatırımcılar ülkemizde fazladan bir istihdam yaratan yatırımlar yapmak yerine mevcut var olan işletmeleri satın aldılar. 
Turizm sektöründe de farklı bir şey olmadı, milyarlarca dolar kredilerin dağıtıldığı sektörde tatil köyleri yerli sermayenin elinden yabancılara peşkeş çekilircesine satıldı. Kredilerin akıbetinin ne olduğu hiçbir zaman sorgulanmadı, derken her yerde mantar gibi “villalar” yükselmeye başladı, arsasını satan ve belli bir süre zenginlik yaşayan  “T.C vatandaşları”  daha sonra sattığı arsanın üzerine villa yapan yabancının “bahçe ve havuz bakım işlerini yapmaya başladılar” . Bunu da övünülecek bir şey imiş gibi  “Ben beş yabancının villasının bakımını yapıyorum. Aylık her birinden 250 lira alıyorum” demeyi maharet saydılar.
Gelinen noktada, turizm bölgelerimizdeki vatandaş “Atalarının canları pahasına koruyup kurtardığı ve gelecek kuşaklarına emanet ettiği toprakları satıp yiyen, gününü gün eden bir vatandaş tipi ortaya çıktı” . Toprağına sahip çıkmayan aynı vatandaş, bu kez yabancıya sattığı arsa üzerindeki villaların nasıl kiraya verileceğini, bu organizasyonun nasıl yapılacağını, havaalanı transferlerini ve en önemlisi T.C Maliye Bakanlığı’na vergi vermeden bu işin nasıl yapılacağını yeni  “kankasına” öğretti. “Bir şey soracak olurlarsa gelenler arkadaşım, akrabam. Ben villamı para karşılığı kiraya vermiyorum dersin” bir şey olmaz dediler.
O kadar iyi niyetli bir devletiz ki,“16 yaşındaki kendi çocuğundan oda kirası alan” Avrupalının kendi villasına gelen eş, dost, akraba dediği insanlardan “para almıyorum”  demesine inanıyoruz. Batı ekonomik sistemi ile entegre olmak için 1997 yılından bu yana değiştirmedik yasa bırakmayan yetkililerimiz her nedense Batının denetim sistemini hiç mi hiç umursamıyorlar. Devletler hukukunda var olan “karşılıklılık ilkesini” görmezden geliyorlar.
Bugün villasını “haftalık 2 bin TL’ye kiraya veren ve turizm sezonu boyunca 50 bin TL’den fazla kayıt dışı gelir elde eden yabancıya gelir beyanı sormayan”  o villanın bulunduğu bölgenin Kaymakam, Mal Müdürlüğü ve Belediyesi “devletin gelir kaybına neden olmak suçunu işlemektedirler”. Ülke ekonomisi yalnızca “silahlı terör örgütleri” tarafından zarara uğratılmaz. Benim yıllardır söylediğim ve “silahsız terörizm” olarak adlandırdığım, kayıt dışı gelir elde edenlerin de “ekonomik terör suçlusu” olarak addedilmeleri gerekmekte.

Yazarın Diğer Yazıları