Yabancıların villa turizmi ile Türk ekonomisine attığı kazık

2003 yılında  “Köy Kanununun”  yürürlükten kaldırılması ile birlikte, yabancıların  “belediye imar planları”  dışındaki alanlarda da toprak alabilmeleri sağlanmıştı. Bu olayın sadece toprak satışı ile sınırlı kalmadığı son birkaç yıldır gözlemlenmeye başladı.
Şöyle ki; aldıkları arazilerin üzerine villa tarzında binalar inşa eden yabancılar, hemen daha aradan bir yıl geçmeden bu yaptıkları villaları haftalık bazda kiraya vermeye,  “mesken ruhsatı”  verilmiş olan bu evleri birer  “özel konaklama tesisi”  gibi işletmeye başladılar.
Bütün detaylı bilgileri binaların bulunduğu  “Mahalle Muhtarında”  mevcut olan bu konumdaki konaklama tesisleri hakkında bugüne kadar birçok yazı yazmama rağmen bir önlem alındığını görmedik. Haftalık birkaç bin TL’den kiraya verilen bu villaların hiçbir kurumda vergisel anlamda kayıtları bulunmamakta. Normal Türk Vatandaşlarının ödedikleri  “emlak vergisini”  yabancılar da kendi gayrimenkulleri için ödemekteler.
Fakat burada yapılan veya gözden kaçırılan en büyük nokta, kendi T.C vatandaşları için yıllık 4.500 TL ve üzeri kira geliri elde edenlerden  “gelir beyannamesi”  verme zorunluluğu isteyen Maliye Bakanlığı, bu oranı bir ayda zaten kat be kat geçen yabancıdan istememektedir.
Yabancı, aldığı arsanın üzerine yaptırdığı villada kendisi bir hafta kalırken, diğer zamanlarda kiraya vererek kayıt-dışı bir konaklama sektörünün oluşmasını sağlamıştır. Şu hali ile bile, yapılan araştırmalara göre Antalya’nın Kalkan Beldesi’nde yıllık ülke ekonomisinden kaçan paranın 6,5 milyon İngiliz Poundu oluğu hesaplanmıştır.
Alanya’dan Çeşme’ye kadar olan sahil şeridindeki yerleşim yerlerini ve buralarda yabancıların almış oldukları gayrimenkullerin sayısını düşündüğünüzde, yaklaşık olarak her yıl ülkemizden 2-3 milyar Dolar para kayıt-dışı  “villa konaklama sektörü”  tarafından kaçırılmaktadır. Hem ülke topraklarını satıp ardından da bu topraklar üzerine yapılan binalardaki faaliyetleri denetleyemiyorsanız, daha birkaç yüz yıl daha, (her ne kadar gelişmiş ülkeler zirvelerine çağrılsanız da) aslında hâlâ  “devlet otoritesinin”  tam oturmadığı ikinci dünya ülkesi seviyesinde kalmaya devam edersiniz.
Özellikle turizm bölgelerinde kontrolün ilk ayağını  “havaalanları”  oluşturmaktadır. Yabancıların ülkeye girişte doldurmak zorunda oldukları  “konaklama kayıt formları”  aracılığı ile  “özel işletme”  gibi çalıştırılan  “villalarda”  konaklayanların kayıtları rahatlıkla tutulabilir ve o villa sahibinin beyanları incelenerek gerekli cezalar kendilerine verilmelidir.
“Konaklama Kayıt Formları”  yabancıların kaldıkları konaklama tesislerine değil, geldikleri uçakta doldurulup havaalanındaki görevlilere teslim edilmelidir. Havaalanlarında iş yükü fazla olan Polislerimizin bu iş için zaman harcamaları beklenemez, ama bu iş için ayrı birim oluşturulup tüm kayıtlar entegre şekilde yerleşim yerlerindeki Maliye, Jandarma, Polis ve Mahalle Muhtarlarının bilgisayarlarında göründüğünde, işte etkin denetleme mekanizmasını kurmuş olursunuz.
Bundan sonra o yabancılar size daha saygı ile
bakarlar. Çünkü karşılarında bir  “devlet”  olduğunu hissederler.

Yazarın Diğer Yazıları