Yahu niye tutukluyorsun!

Cumhuriyet gazetesi mensupları yine bırakılmadılar. Sonunda serbest kalacaklar. Ya içeride tutuldukları günler, aylar nasıl telafi edilecek?

Cemaat iltisaklılar, "Ergenekon" dediler, "Balyoz" dediler, "Casusluk" dediler, birilerine bavullar içinde sahte evrak verdiler, çok insanı mağdur ettiler, hapishanelerde ölümlerine sebep oldular. (Tek başların değillerdi tabiî... O zaman hükûmet edenler müsamaha göstermeseler, imkân sağlamasalar bu kadar insan yıllarca yatar mıydı! Çatır çatır tazminat ödeniyor, boş yere yatırılanlara... Dört duvar arasında geçen yıllar, insanların ömründen çalınmış yıllardır!)

Cumhuriyet gazetesi iddianamesine bakıyorsunuz, yok "FETÖ'cü"ye pide ısmarlamışsın, yok ByLock kullanan seni aramış, yok selâm vermişsin, yok yoldan geçerken kolun sürtünmüş... Olacak şey mi? İsnada bakın siz: "FETÖ'de değil, ama müzahir!" Ne demekse! (Yalnız iddianamenin giriş bölümündeki iddialar öyle yabana atılacak gibi değil. "FETÖ" meselesi tutmayan bir yapıştırma. Ancak Cumhuriyet'in PKK ve benzeri örgütlere araladığı kapı, hakikaten fikir hürriyeti çerçevesini aşıyor. O zaman sadece Cumhuriyet mensupları için bir suçlama getirilemez ve kimse tutuklanamaz. O kadar çok PKK'ya ve gibilerine müzahir olan var ki... Açık açık PKK propagandası yapan "Bakur" filmi gösterilmedi diye koparılan yaygara meselâ... Açık açık PKK filmi savunulmuştur. Ne yapıldı?! Bedir Acar'ın Karar'da çıkan "PKK'lı 'çiçek çocuk için film bitti!" yazısına bakılabilir.)

Hakan Albayrak, sözünü esirgemeyen bir gazeteci... "İslâmcı" cenaha çok da hizmeti var! Hakan, önceki gün, Saray'ı çok ama çok kızdıracak sözler etti... (Bu yazıyı bir "işaret fişeği" olarak düşünebiliriz... Ak Parti'de ayrışma artık su yüzüne çıktı. "Reis"in parti üzerindeki gücü sınandı, eskisi gibi olmadığı görüldü, yumuşak karına "atışlar" başladı. Yumuşak karın "yolsuzluk" ve "adalet"...) 

Hakan Albayrak "adalet" meselesinde ne diyor:

"Bugün AK Parti iktidarında adalet fena halde yaralı./ Terörle mücadelede kantarın topuzunun kaçırıldığı, hem de çok fazlasıyla kaçırıldığı, haksız yere tutuklanan insanların haddinin hesabının olmadığı su götürmez bir gerçek." (Karar, 11 Eylül 2017).

Bu sözlere itiraz edilebilir mi?

Cumhuriyet gazetesi yazarlarıyla bağdaşır hiçbir yanım yok. Geçen yıl The Marmara'da tutuklu Kadri Gürsel'i dinlediğimde, küçük dilimi yutacaktım. Neredeyse PKK mazlum mu yoksa, şüphesine düşecektim. Sözümü de esirgemem aslında. Camide çıkışlarımı yazmıştım. Kürsüye fırlayıp: "Bu toplantı Kandil'de mi yoksa İstanbul'da mı!" demem lâzımdı. 

Bu köşede, PKK'ya, cephe gerisinde destek verenlere asla müsamaha gösterilmemesi gerektiğini sık yazdım. Onun için kendilerine "Barış akademisyenleri" adını veren, PKK bildirisi imzacıları muhâkeme edilmelidir, diyen de benim. (Muhâkeme etmeden işten atmak... Havsalam almıyor. Açık yazacağım: ODTÜ'de, Boğaziçi'nde... onlarca imzacı yerinde ama başka üniversitelerde atıldılar. Hiçbirinde atılmasın. Mahkemeye verin, kanun ne derse o olsun.)

Bir insan tutuklanırken, işten atılırken kılı kırk yarmalıyız. Kim kime rastlarsa kolundan tutup ya sokağa atıyoruz, ya dört duvar arasına.

Kılı kırk yarmalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları