Yalnızlığa doğru adım adım...

Türkiye-Rusya ilişkileri, Malatya Kürecik'e füze kalkanı sistemi konuşlandırılınca önemli bir dönüm noktasına girmişti. Hem Washington hem de Ankara, sistemin Rusya'ya değil İsrail'i koruma amaçlı yerleştirildiğini ileri sürse de Moskova bu açıklamaları ciddiye almamıştı.

Dimitri Medvedev, ABD'nin bu hamlesine karşı Baltık Denizi kıyısındaki Kaliningrad'da ön uyarı radar sistemi kurdurmuştu. Avrupa'daki NATO ülkeleri bundan rahatsızlık duyunca, Medvedev alaycı bir üslupla cevap vermişti: "NATO Füze Kalkanı bize karşı değilse, bu sistem de size karşı değil!"

12 Şubat 2012'de, "Doğu ve Batı'nın İran-Türkiye satrancı" (https://www.yenicaggazetesi.com.tr/dogu-ve-batinin-iran-turkiye-satranci-21574yy.htm) başlıklı yazımda Kürecik Radarı hakkında, "Bunun bir ayağında Türkiye'nin Rusya ile bağlarının sekteye uğratılması düşüncesi var" diye yazmıştım. Zaten ABD, Kürecik'i tesadüfen seçmemişti. Soğuk Savaş yıllarında orası NATO üssüydü. Hani şu, 1971'de, Sinan Cemgil ve arkadaşlarının Deniz Gezmiş'in serbest bırakılması amacıyla basmayı planladıkları üs, işte o Kürecik Radar Üssü idi.

F-16 pilotlarımızın başarısı elbette gurur verici. Ayrıca bu olay Türkiye'nin Bayır-Bucak Türkmenlerini destekleme kararlılığını göstermesi açısından da önemli bir çıkış. Fakat bu başarının havada kalmaması, ayaklarının yere basması ve diplomatik alanda zaferle pekiştirilmesi gerekir.

Aynanın bir de karanlık yüzü var! Günümüzde büyük devletler birbirleriyle doğrudan değil vekaleten (proxy war) savaşır. Yugoslavya, Irak ve Suriye'deki iç savaşların tarafları aynı zamanda büyük devletlerin temsilcisi konumundadır. Sınırlar çizileceği zaman yerel savaşçılar ikinci plana itilir ve barış masasına ise büyük devletler oturur!

Almanya karşımızda, Fransa tarafsız, İsrail sessiz ve ABD bize tam destek veriyorsa biraz durup düşünmek gerekir. Bu savaş rüzgârları salt millî çıkarlarımıza mı hizmet ediyor yoksa arkasında uluslararası denklemler de söz konusu mu?

Rusya'ya 'Şanghay iş birliği' hayalleri ve Çin'le 'Uzun Menzilli Füze' anlaşmaları bir kalemde silindi. Suriye'ye yoğunlaştıkça tüm komşularımızla ilişkilerimiz bozuluyor. Her ihtimali düşünmek zorundayız. Türkiye'nin aynı anda Rusya, İran ve Irak'ı karşısına alması millî çıkarlarımızla ne kadar uyumludur?

Ülkemizdeki füze bataryalarını söken ABD eğer Rusya ile 'danışıklı' dövüşüyorsa, sürecin sonunda bölünsün/bölünmesin Suriye topraklarında Türkiye'nin ve Türkmenlerin hukuku korunabilecek mi? Hatta şimdiki müttefiklerimizin yarın bizi savaş suçlusu göstermeyeceğine emin miyiz?

Güney sınırımızın neredeyse tamamı Amerikan jetleri ile korunuyor. Jetler, İncirlik'ten Diyarbakır'a kadar tüm askeri havaalanlarını destursuz kullanıyor. NATO bir yana, Amerikan üssüne dönmüş bir Türkiye, terör örgütlerinin doğrudan hedefi olmaktan nasıl korunacak? ABD ile koyun koyuna bir yönetim, artık bölge halklarını İsrail'le çatıştığı konusunda ikna edebilir mi?

Türkiye 2011'e kadar süper güçlerin ve medeniyetlerin buluşma noktası olmanın avantajlarını kullanmaya başlamışken, bir anda kuzeye, doğuya ve güneye sırt çevirmenin anlamı nedir?

Arabistan ve Katar dışında Arap ülkelerinin de tepkisini çeken Yeni Türkiye, İslam alemiyle bir daha nasıl dostluk kurabilir? Tüm bu yaşananlar sadece Esad'ı devirme tutkusuyla açıklanabilir mi? Türkmenleri korumanın başka yolu yok muydu? Eskiden sadece Esad'la sorun yaşayan Türkmenler, günümüzde hem IŞİD, hem PYD hem de Rus ateşi altında kaderine terk edilmiş olmadı mı?

Türkiye, ABD'den izinsiz olarak Rusya ile imzaladığı Mavi Akım Projesi (1997), Tezkere Krizi (2003), AB'ye karşı Şanghay ve Çin'le Füze Anlaşması çıkışlarından dolayı cezalandırılıyor. Eksen değiştirirken umut bağladığı tüm yönlerden hayal kırıklığına uğratılıyor.

İçeride gerilim yükselirken dışarıda da adım adım bir yalnızlığa doğru yürümenin sebebi nedir? Maalesef Yeni Ankara kendisini kayıtsız şartsız yine Washington'un insafına bırakmış görünüyor! Korkarım bu kez iyice terbiye etmeden rahat bırakmazlar! 

Yazarın Diğer Yazıları