Yap-işlet devret halkın sırtında

25 Kasım 2012 tarihinde Kütahya, Altıntaş, Zafer Havaalanı yap-işlet devret modeli ile yaptırıldı. 155 milyon dolara mal oldu. Ancak aynı zamanda 850 bin yolcu garantisi verildi. Buna karşılık 83 bin yolcu geldi. 850 bin yolcu garantisi olduğu için, aradaki 4 milyon Euro fark bütçeden havaalanını yapan şirkete ödendi. Şirket havaalanını 2044 yılında devlete devredecek.

 Üç defa ihaleye çıkan bu havaalanına tek teklifi veren firma olduğu için ve ayrıca özel sektör olarak kârını maksimize etmek zorunda olduğu için, havaalanını yapan özel sektöre kimsenin itiraz hakkı yoktur.

Bu yatırımın bir kamu hizmeti olduğu da açıktır. Ne var ki bu gibi ihalelerde devletin iki yanlışı var...

Birisi, eğer özel sektör bu yatırımı rantabl bulmuyor ise ve altyapı olarak sosyal faydası olacaksa, o zaman devletin yap-işlet devret modeli ile ve garanti vererek ihale edilmesi yanlıştır. Zarar getiren ve fakat bölgeye dış fayda getiren, sosyal faydası olan bir yatırımın devlet tarafından yapılması, zararın da bütçeden karşılanması gerekir. O zaman 850 bin kişi hedefine göre değil de fiili zarar bütçeden çıkmış olurdu ve daha az olurdu.

İkincisi, bu yatırım devlet tarafından yapılmış olsaydı, daha düşük maliyete çıkardı. Zira özel sektör bir yatırım fizibilitesi yaparken, maliyet hesabında yüzde 15 dolayında yatırım kredisi faizi koyacak, yüzde 15 de kâr koyacaktır. Oysa ki bu yatırımı doğrudan devlet borçlanarak yapmış olsaydı, yalnızca yüzde 10 Devlet İç Borçlanma senetleri için faiz ödeyecekti. Yani yap-işlet devret modeline göre bir yatırımın özel sektöre maliyeti 1000 lira olacaksa, devlete maliyeti yalnızca 800 lira olacaktı.

 Belki özel sektör daha etkin çalışıyor diyenler olabilir... Burada da sorun neden devlet de aynı şekilde verimli çalışmıyor, sorusu ile ortaya çıkacaktır. Devletin etkin ve verimli çalışmasını sağlamak da siyasi iktidarların görevidir.

Dalaman Göcek arasında 900 metrelik bir tünel özel sektör tarafından yapıldı. Özel sektör de kâr ediyor, tünelden geçenler de zaman kazanıyor ve akaryakıt maliyetini düşürüyor. Bu tür yap-işlet devret modellerine kimse itiraz etmiyor.  Ne var ki bugünkü siyasi iktidar her nedense yap-işlet devret yatırımları için, hem talep garantisi veriyor, hem de dış kredilere garanti veriyor.

2014 yılında çıkarılan bir yönetmelik ile hazine garantisi genişletildi. Diyelim ki bir özel sektör firması, 1 milyar dolar dış kredi aldı. Firma yatırımı yapmadan veya yapma aşamasında battı. Hazine artık işletmenin almış olduğu bu bir milyar dolarlık krediyi ödemek zorundadır.

Devletin zaten kamu bankalarına, kitlelere ve elektrik üretimi yapan özel sektör kuruluşlarına dış kredi kefaleti var.. Aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi bu kefalet 10 milyar dolara yaklaşıyor.

08-07-16-07-yc.jpg

Bu Hazine garantilerinin artması kaçınılmazdır. Zira söz gelimi

üçüncü havaalanı için de hazine 3 milyar dolar garanti verecek. Bakanlar Kurulu gerekirse bunu bir kat artırabilecek.

Üçüncü köprü dışında Hazine garantisi verilmesi beklenen projeler ,Avrasya tüp geçidi, kanal İstanbul, İzmit-Gebze köprüsü ve gelecek projelerdir. Özel sektör hem belirli süre için işletme gelirini alacak, hem de sıkıntı olursa bu yatırımların borçları bütçeden, yani halkın vergileri ile ödenecek. Size doğru geliyor mu?

Sonuç: Bu gibi finansal kurnazlıklar, Osmanlı döneminde de yapılmış ve sonuç iflas ve arkasından Düyunu-umumiye'ye gidiş olmuştur.

Yazarın Diğer Yazıları