Silivri Cezaevi'nde korona tedbirleri
Değerli dostlarım;
Koronavirüsü ile ilgili gelişmeleri hergün düzenli olarak gazetelerden üzülerek takip ediyorum. Gördüğüm manzara halen toplumun büyük bir kesiminin yaşanan tehlikeden bihaber olduğudur. Yapılan onca ikaza rağmen akıl almaz olaylar yaşanıyor.
Rize''de, umreden dönenler evlerine gönderiliyor. Sakın ''dışarı çıkmayın'' deniyor. Çıkmıyorlar ama dışarıyı içeriye buyur ediyorlar. En önde de siyasi partilerin temsilcileri ve devlet yetkilileri geliyor. Diyanet, cenazelerde ve camilerde toplanılmamasını söylüyor, en önde diyanet yetkilisi toplu cenaze merasimine katılıyor. Okullar çocukları korumak için tatil ediliyor anne, baba fırsat bu fırsat deyip yazlık yerlere tatile gidiyorlar. Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Alpay Azap "Kritik eşiği aştık tüm enerjimizi İtalya gibi olmamaya harcamalıyız" diye açıklama yapıyor. Bu açıklamayı yaptığı esnada İtalya''da vaka sayısı 36 bin, ölüm 2 bin 400 kişi. Türkiye''deki durum ise 358 vaka ve sonucunda 4 yurttaşımız hayatını kaybetmiş durumdaydı. Sağlık Bakanı, toplam 10 bin test yapıldığını duyurdu. Oysa sadece umreden gelen 25 bin yurttaş var ve vaka sayısı onlarca.
Peki Silivri Cezaevinde durum nasıl dersiniz?
Biliyorsunuz. Bizler, 8 Mart''ta tutuklandık ve cezaevine konulduk. İlk hafta bir önlem olmadı. 14 Mart''ta yanılmıyorsam sabah koğuşlarımız ilaçlandı. Görüşe gelen avukatlarımızın ateşi ölçülmüş girişte maske ve eldiven dağıtılmış olarak gördük. Asıl sorun ise infaz memurlarında bence.
Yüzlerce infaz memuru çalışıyor. Hepsi evine gidip geliyor. Evlerine toplu taşımalar, servisler ile gidip geliyorlar. Bizlerden onlara, onlardan bizlere bulaşma riski çok büyük. Mesela nasıl bir ortam var anlatayım.
Sabah 08:00 koğuş sayımı. İki infaz memuru geliyor. Kantin fişin veya dilekçen var ise alıyorlar. İlk temas yaşanıyor ve gün boyu devam ediyor. Sonra eli eldivenli infaz memuru ekmek getiriyor. Koğuş mazgalından alıyorsun. Gazeteleri ayrı bir infaz memuru getiriyor. Kantin siparişin var ise başka bir infaz memuru. Kitap istediysen başka bir infaz memuru...
Saat 12:00 yemek servisi. İki infaz memuru elleri eldivenli dağıtım yapıyorlar mazgaldan. Bir sebep ile koğuş dışına çıkacaksın. Koğuş kapısına çıkıyorsun bir infaz memuru üzerini arıyor. Sonra ayakkabını çıkarıyorsun. Hemen yanında diğer infaz memuru bekliyor. Avukat görüşü var diyelim. Bir infaz memuru ile görüş yerine gidiyorsun. Avukatlar, sıcaklık testinden geçmiş elleri eldivenli yüzleri maskeli görüşüyorsun. Görüş bitti üzerin aranıyor. Aldığın evraklar kontrol ediliyor. Ayakkabını çıkarıyorsun infaz memuzu nezaretinde doğru koğuşa. Yol üzerinde infaz memurları, başka mahkumlar var. Koğuşa geldin. Diğer infaz memuru geliyor üzerin aranıyor.
Evraklar kontrol ediliyor ayakkabın çıkarılıyor. Sonra koğuşa.
Hemen el, yüz temizliği. Koğuşu her gün çamaşır suyu ile silmek yapabildiğim bu. Hem gardiyanlar hem biz tehlike altındayız. Bu memurlar buradan çıktıktan sonra evlerine gidiyorlar. Anneleri, babaları, eşleri, çocukları ile temas ediyorlar. Bu kişiler de insan, onların da endişeleri mutlaka vardır. En az bizim kadar onlar da tedirgindir.
Şayet burada bir vaka yaşanır ise emin olun ki, gün içerisinde yüzlerce mahkum ve yüzlerce iffazmemuru etkilenecek ve bir ''vaka'' halini alacaktır. İşte o zaman yandı gülüm keten helva...
Vatandaş olarak tabii ki devlet yöneticilerine destek olunması gerekiyor. Uyarılara uyulması gerekiyor şüphesiz. Devlet yöneticilerinin de olaylara siyasi bir pencereden bakmayı bırakıp insani bir çerçeveden yaşanan olağanüstü durumu değerlendirmesi gerekmektedir.
Silivri 9 no''lu Cezaevi C-3/ No:18