Yapılandırma

Ülke, iktidarın görüşleri doğrultusunda yeniden yapılandırılıyor. Bu yapılandırmada başka görüş ve düşüncelere asla yer verilmiyor. Eğer öyle olmasa, konu meclise getirilerek her türlü aykırı söylemler dinlenir, resmi ve sivil kuruluşların da görüşleri alınırdı.
Hâlbuki iktidar meclisteki çoğunluğuna dayanarak aldığı yetkiye istinaden hiç tartışılmadan bir kısım düzenlemelere gitmektedir. Bu durum ise bize geçmişin tek parti dönemini hatırlatmaktadır. Yapılanların ise demokratik hukuk devleti ilkelerine pek uymadığı, demokrasiyle idare edilen ülkelerde ise ülkenin geleceğini ilgilendiren konuların mecliste tartışılarak karara bağlandığı bir gerçektir.
KHK ile yeniden yapılandırmanın biri de Milli Eğitim Bakanlığında yapılmıştır. Bu bakanlık ki ülkemizin geleceğini belirleyecek nesillerin yetiştirilmesinde son karar mercii olan yerdir. Yıllarca koalisyon hükümetleri kurulurken üzerinde yoğun pazarlıkların yapıldığı bir kurumdur. Bu durum ise milli eğitimin ne denli önemli olduğunu gözler önüne sermektedir.
Bu bakanlığa hâkim olan güç, gelecekte fikirlerinin, iktidarının meyvelerini toplar. Bu nedenledir ki her gelen iktidar milli eğitimle oynar. Bu gün de iktidar yeniden yapılandırmaya buradan başlamıştır. Yapılandırmaya gerekçe olarak, kurumun hantal yapısını ve işleyişteki zorlukları göstermiştir.
Yeni yapılanmada kurumun hizmet birim sayısını otuz beşten on yediye düşürmüştür. Müsteşar Yardımcısı sayısını yediden beşe indirmiştir. Daire Başkanlığı ve Şube Müdürlüklerini kaldırmıştır. Tartışılsa belki daha da azaltmalar veya farklı birleştirmeler olabilirdi. Atılan adım oldukça güzel de, iktidarları döneminde yıllarca niçin bekledikleri ve niçin bakan onayıyla yeni birimler ihdas ettikleri anlaşılamamıştır.
Çalışmalarda verim elde etme ve işlerin hızlı yürütülmesine, Atatürk ilke ve inkılâplarının, Atatürk milliyetçiliğinin ve Türk kültürünün engeli neydi de kaldırıldı. Bunun için bir yerlere verilmiş sözleri mi vardı, yoksa Türk ve Atatürk’e karşı olan alerjilerinin sonucu mudur?
Bazı birimlerin adları değiştirilerek görevleri aynen devam ettirilmektedir. Önemli olan kuruluşun işlevi midir? Yoksa adının şu veya bu olması mı daha önemlidir? Görülen o ki amaç kamuoyuna karşı bir şey yaptı gözükerek çalışıyorlar imajı oluşturmaktır.
Şube Müdürlüğü ve Daire Başkanlığı kaldırılarak bunların yerine kariyer uzmanlığı getirilirken, bu makamların üzerindeki makamlar daha mı önemsiz ki oralarda kariyer aranmamaktadır. Ayrıca uzmanlıklara yapılacak atamalarda, kıstasları aynı olanlar arasındaki seçim nasıl yapılacak? Benim yandaşım daha mı kariyerli denecek?
Genel Müdür Yardımcılığı makamından itibaren en üst görevlere getirilecekler kadro karşılığı sözleşmeli personel olarak çalıştırılırken, bunlara ödenecek maaş ve ikramiyeler özel belirleneceğine göre bunun adı yandaşlara kıyak olmayacak mı? Alt ve üst çalışanlar arasındaki ücret makası daha da açılacağına göre çalışma barışını ve verimini nasıl sağlayacaksınız? Üst görevlerdekilere tanınan bu haklar o kişileri devlet memuru yerine parti memuru yapmaz mı?
Üst kademeye yetki devri yapma hakkı verilirken, inşallah geçmişte hazırlanıp da kamuoyunun baskısıyla geri çekilen yetki devri yasasının bir başka sürümü olmaz. Bakanlığın yurt dışı birimlerinde görevli Eğitim Müşaviri, Eğitim Ataşesi ve Yardımcılığı kadroları da düştüğüne göre nasıl bir yeni düzenleme yapılacağı belirsizliğini korumaktadır.
Diğer bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, özel sektör temsilcileri ve konunun uzmanlarınca oluşturulan çalışma gurupları, İl ve ilçe Milli Eğitim Müdürleri ile okul müdürlerinin rotasyonu yönetmelikle belirlenirken, bugün yasalaştırılmıştır. Aksaklığa meydan vermeden uygulanabilecek midir?
Yapılanlar olumlu gözükse de, yapılacak kadrolaşma eskiyi aratacaktır. Eğitim insan yetiştirme işi olduğuna göre, gelecekte nasıl bir insan tipiyle karşı karşıya olacağımızın adımları bugün itibariyle atılmış bulunmaktadır.
Aynı güne denk gelen YÖK başkanının, seneye üniversiteye girişteki  “kat sayı uygulamasının”  kaldırılacağı açıklaması ise yüreklere su serpmiştir. Kaldırılacağına inanıyorum, çünkü üniversitelere başörtüsüyle girilmesi nasıl ki hiçbir engelle karşılaşılmadan çözüldüyse, katsayı sorunu da öyle çözülecektir.
Kimse konuyu yasaldı, değildi diye tartışmayacak. Geçmişteki gibi ne siyasiler tarafından tepkiyle karşılanacak ne de hukuk mercileri tarafından farklı değerlendirilecektir. Uygulama ise zaten eşitlik ilkesini zedeliyordu. Devletin okulları arasında ayrımcılığa neden oluyordu. Bir problem çözülmüş olacak ki, bu da kamuoyunu rahatlatacaktır.
Bütün bu gelişmeler gölgesinde 2011-2012 Eğitim Öğretim yılı başlamıştır. Buradan tüm eğitim çalışanlarımıza ve öğrencilerimize yeni eğitim öğretim yılının hayırlara vesile olmasını
diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları