Yargıtay zamanında karar verse bunlar olur muydu?

Yargıtay zamanında karar verse bunlar olur muydu?
​(…) Beni birinci derecede ilgilendiren husus, partilerin iç süreçleri değil, yargıya güvenin yerlerde sürünmesidir: Yargının kaçıncı çelişkili kararları! Daha hazin olanı Yargıtay'ın o anlaşılmaz kararsızlığıdır.

Yargıtay'ın "kararı geciktirme" tutumu öylesine siyasi yorumlara yol açtı ki ilgili Yargıtay dairesi 11 Mayıs'ta açıklama yapmak zorunda kaldı: "Dosyanın ön incelenmesi tamamlanmıştır. Davacı tarafın, dosyanın öne alınması talebi incelenmiştir..."

Eeee...

E'si şu, "Mayıs içinde müzakere edilerek gerekli karar verilecektir!"

Yani kongre tarihi geçtikten sonra!

Tarafsız ve bağımsız olması gereken yargının bir parti kongresini geciktirmek gibi bir işlevi olabilir mi?! Niye geciktirildiği konusunda tatminkâr bir açıklama yapılmazsa bu durum adalet tarihine ağır eleştirilerle geçecektir. Yaygın görüş iktidarın bu yolda Yargıtay'a baskı yaptığıdır.

(…) Birkaç gün önce yazmıştım; Adalet Bakanlığı Yargıtay ve Danıştay'da kadroları sıfırlayıp HSYK'nın yeni atamalar yapmasını öngören bir kanun hazırlıyormuş. Yargıtay ve Danıştay'da "Benim hakkımda ne işlem yaparlar?" endişesi var. HSYK "mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı" ilkesine göre çalışan bir kurum olsaydı, mesele yoktu... HSYK'nın da "yürütmeyle uyumlu" davrandığı yolunda yaygın endişeler var. Siyasetin artık yargıdan elini çekmesi gerekmiyor mu?

Hukuk diliyle soralım; "uzlaşmazlıkların giderilmesi" nasıl sağlanacak? İhilafların sürüp gitmesi toplumu ne hale getirir?

Ey yargı, çelişkili kararlarınla ve karar vermeyi geciktiren kararınla bir partinin kongre sürecini ne hale getirdin, görüyor musun? Yargıtay zamanında bir karar verseydi bunlar olur muydu? Yargıya güvenin sarsıldığı bir ülke nasıl huzurlu olur?

Taha Akyol Hürriyet

 

 

*

 

Ankara kulislerinde şok kurultay iddiası

AKP MHP'ye 5 bakanlık önerdi!

…."Pazar günü kurultay olur mu, tek şanslı isim olarak görülen Akşener artık lider olur mu" sorularına doğrudan yanıt vermek zor. Ama yargı üzerinden yürütülen savaşın arkasında siyaseten konuşulan bazı cümleler var. Mesela, MHP yönetimi eğer AKP'de Davutoğlu sonrası bir sıkıntı olursa "Hukuki destek yöntemiyle" hükümeti sürdürmenin güvencesini veriyor. Elimizde delil yok ama kulislerde AKP'nin MHP'ye 5 bakanlık önerdiğini duymak da zor değil.

MHP, artık siyaseten önemli bir tabanı ve seçmeni olan 48 yıllık bir hareket. Bu partiye oy verenlerin, bizzat partinin gelmediği iktidara başka partilerin aracılığıyla gizli ortak olmasını kabullenmeyecekleri ortada. MHP karar vermeli. Kurultay yapacaksa yapacak, yapmayacaksa yapmayacak. İktidarla birlikte değil.

Erdem Gül Cumhuriyet

 

 

*

 

Sadece parti değil Yargı da yıprandı

Olağanüstü kurultaya yargı yoluyla çözüm aranmasının yarattığı kaos, MHP'de çatlağı da getirdi.

MHP 1997'ye döndü.

Bundan sonra Yargıtay hangi kararı alırsa alsın, son 19 yıldır MHP'de yaşanan "birlikte dertlenme" süreci zemini olmayacak.

 (…).

MHP de tam anlamıyla 1992'de MÇP Lideri olan Alparslan Türkeş'in MHP Kurultayı'na Ülkü Ocaklı gençlerle gittiği veya 1997'de Ülkü Ocakları Başkanı'nın "Yaşasın illegalite" sloganı attığı kurultay sürecine benzer pozisyona itiliyor.

(…) gelinen noktada MHP'nin içinde bulunduğu durum dün partinin etkin isimlerinden birinin de söylediği gibi, bir otomobilin "bilye dağıtması veya şanzıman dağıtmasından" farklı değil.

Böyle bir durumdaki araçtan ne ses geliyorsa, bugün MHP'den de aynı ses çıkıyor.

İşin ilginç yanı, bu süreçte yargının ne kadar siyasallaştığı veya siyasi suçlamalara maruz kaldığı da sergilenmiş bulunuyor.

Bir mahkeme karar alırken, diğerinin onun tersini ilan etmesi; bir başkasının alınan tedbir kararının 1 hafta içinde uygulamasına dönük talep gelmediği için tedbirin düştüğünü ilan etmesi, diğerinin kararını 24 saat sonra hatırlaması, bir başkasının partilere ahkâm kesmesi de bunun en açık göstergesi.

Özetle, bu süreçte yıpranan sadece MHP değil, yargı da oldu.

Muharrem Sarıkaya Habertürk

 

 

*

 

Kim ne bedel ödedi?

Yar­bay Meh­met Al­kan so­ru­yor:

"As­ker­sin kar­de­şim öle­cek­sin, ey­val­lah… Bu ka­dar şe­hi­di­miz var… Bun­lar ka­nı­nı, ca­nı­nı ver­di, 32 yıl­dır böy­le… Ül­ke­yi yö­ne­ten­ler ne yap­tı?

Biz ca­nı­mız­la ka­nı­mız­la be­del öde­dik, ül­ke­yi yö­ne­ten­ler han­gi be­de­li öde­di?"

Yar­ba­yım, ben sa­na söy­le­ye­yim…

Bu­gü­ne ka­dar as­ker, po­lis, ko­ru­cu 10 bi­ne ya­kın gü­ven­lik gö­rev­li­si va­ta­nın bö­lün­mez­li­ği uğ­ru­na be­del öde­di…

Asıl be­del öde­me­si ge­re­ken si­ya­set­çi­ler ise, bu­gün­le­re sı­fır be­del­le gel­di­ler…

(…) Bı­ra­kın be­del öde­me­yi son dö­nem­de te­rör ör­gü­tüy­le pa­zar­lık ma­sa­sı­na otu­ran­lar, şe­hir­le­ri il­çe­le­ri te­rör ör­gü­tü­ne tes­lim ede­rek bu­gün as­lan gi­bi va­tan ev­lat­la­rı­nın şe­hit düş­me­si­ne se­bep ol­du­lar…

Şim­di ne ya­pı­yor­lar?..

Şe­hit ce­na­ze­le­rin­de boy gös­ter, iki sa­tır­lık ha­ma­set yap, top­ra­ğı at, me­za­rı ka­pat, ha­di Al­lah rah­met ey­le­sin…

Mehmet Türker Sözcü

 

 

*

 

İktidar "Biz sadece Kızılay'a kan veririz" diyor.

Oysa vatandaş ayrıca PKK'ya, IŞİD'e, kazalara, cinayetlere de veriyor...

Akif Kökçe Milliyet (Açık Pencere)

 

 

*

 

Sormaktan yorulmayacağız

Şanlıurfa Viranşehir'de polis "şehir merkezinde eş zamanlı eylemlerin hazırlığında olan"  bir canlı bomba yakaladı, çıkan çatışmada 4'ü ölü ele geçirildi.

 Terör örgütü mensupları "Suriye uyruklu" imiş.

(…) Sormaktan yorulmayacağız;

 Çok sayıda güvenlik görevlimizi şehit eden bu Suriye uyruklu PKK'lılar ve tonlarca bomba ve silah ülkeye nasıl giriyor? Sınırlar hala yeterince kontrollü değil mi?

 

Bazılarının "mülteci olarak girdiği" haberlerde yer aldığına göre bu şekilde kaç terörist Türkiye'de eylem yapma imkanına sahip?

Güngör Mengi Vatan

 

*

1-541.jpg

Latif Demirci