Yarının gelişi bu günden belli olmuştur

Yeni bir yıla giriyoruz. Bu geçişlerde hep dualar edilip, niyazlarda bulunulur ki yeni dönem insanlığa hayırlar getirsin. Ayrıca geçmiş yıl ise her yönüyle değerlendirilir ki, kötülüklerden ve yanlışlardan kaçınılsın, iyilikler daha da ileriye götürülsün diye. Diğer bir tabirle bu olay yaşanan bir yılın ibrasıdır.
Geçmişi hep birlikte yaşamamızdan dolayıdır ki değerlendirmeyi sizlere bırakacağım. Biliyorum ki giden yılı konuştukça kabuk bağlamış yaralar yeniden kanamaya başlayacaktır. Bu durumda hepimizin canını yakacaktır. Canlar yeterince yandı ve acı çekti. İnşallah bu acılar bir son bulur demek istiyorum ama diyemiyorum.
Çünkü göstergeler hep negatifi gösteriyor. Bu göstergelerin yaptığı ölçümlerin vereceği sonuçların  hiç de olumlu olmayacağına göre, geçmişi aratması kaçınılmazdır. Diyeceğim o ki, yüce Türk milletinin dünden daha da kötü durumlara hazır olmasıdır.
Nedeni ise ufka doğru şöyle bir baktığımızda özlemini çektiğimiz o aydınlığın simgesi olan güneşi göremiyor olmamızdır. Ne yazık ki güneşin önüne gelen bulutlar dünyayı karartarak beklenmedik fırtınaları beraberinde getirmeye devam ediyor.
Biz ise bütün bunlara rağmen bölgeyi aydınlatan, lider ülke olduğumuz iddiasını sürdürmeye devam ediyoruz. Bu ne büyük liderlik ki bölgemizde güneşimizi karartmak istemeyen tek bir ülke dahi kalmadı. En sonuncusu ise ortağı olmak için tüm değerlerimizi yok sayarak her türlü emirlerini yerine getirmeyi görev addettiğimiz Avrupa Birliği ülkelerinden Fransa olmuştur.
Eğer gerçekten bir şeyler yapmak isteseydik, kısasa kısasla anında Fransızların Cezayir’de ve Ruanda’da yaptığı soykırımla ilgili TBMM’den bir karar çıkarırdık. Bırakın mecliste Fransa’yla ilgili karar almayı, o çatının altında soykırım yaptık diyen vekilleri susturamadık. Medyamız bile program yapma adına açık oturumlara davet ettiği kişilere soykırım yaptık söylemleri yaptırdı. Sonra Fransa ilk değil ki, ondan önce bu kararı almış olan onlarca ülke ile ilgili ne yapıldı. Önümüzde 2015 yılı var. 1915’in yüzüncü yıldönümü olan bu zamanda sözde soykırımla ilgili ne yapılacak; hazırlanıldı mı? Yoksa o zaman da aynı yöntemler uygulanır mı diyorsunuz.
Sakın ha, kimse olanlardan mutlu olduğum kanısına varmaya. Ben amcası Ermeniler tarafından zehirlenerek öldürülen bir kişiyim. Sözde soykırım iftirasına karşı inatla vatanı savunduk diyenlerdenim. Fransa ve onun gibileri de nefretle kınıyorum. Yapılanların yetersizliği ve söylemlerin içe dönük olduğunu kabullenemiyorum. 
Kaldı ki bu yaşadıklarımızın müsebbipleri, bununla birlikte yarınlarda daha başka soykırımların oluşturulması için gerekenleri yapmıyor mu? Dün Ermeni’yi, Süryani’yi, Rum’u bu topraklardan sürdük diye gözyaşı dökerek onlardan özür dileyenler; bugün Kürtleri kestik onlardan özür diliyoruz, tarihimizle yüzleşelim derken, bunları dayanak yapıp yarınlarda bir kısım devletlerin alacağı soykırım kararları karşısında ne yapacaklardır.
Bütün bunlara rağmen son zamanlarda terörün üzerine gidilmesi, o yıkıcı ve bölücü eylemlerin durdurulması çalışması şahsımı çok ümitlendirmişti. Bugüne kadar yanlış düşünmüşüm diyerek kendi kendime kızar olmuştum. Başbakan yardımcısının bütçe konuşmaları ve terörün hâmilerinin alkışları beni tekrar kendime getirdi. Kürtlerin ne hakkı varsa verilecek derken, ülkemde iki dilli eğitim, iki bayrak ve otonom bir idare göreceğimin altyapısının hazırlandığını düşünmeye başladım. Belki de ayrı bir devlet oluşumu. Çünkü istenen bunlar da. Demek ki yapılacak Anayasa değişikliği de bunun alt yapısının bir hazırlığı mı acaba diye korktum.
Başbakan Yardımcısı bunları cebinden vermiyormuş, bunlar bir ulufe değilmiş. Doğru siz bunları milletin cebini boşaltarak vereceksiniz. Veremezsiniz ama söylemlerinizle yaptığınız provokasyonlar sonucu milleti ayrıştırırsınız. Ondan sonra da Fransa Meclisi Ermeni soykırım kararı alıyor diye bağırınca sadece güldürür, inandırıcı da olamazsınız. Anlaşılan o ki bir taraftan terörle mücadele edeceksin, öbür taraftan kendi tabirinizle ulufe dağıtacaksınız. Mecliste de kimsenin sesi çıkmasın diye gece yarıları maaşları 19,500 TL’ye çıkaracaksın. Demek o ki bir antlaşma ile karşı karşıyayız.
Sonuç, önümüzdeki gelen yılın, giden yılı aratacağıdır. Belki de lider ülke derken Osmanlının son dönemindeki gibi bir sorun yaşanacağıdır. İşte yarının gelişinin bu günden görünüşü, görülen o ki güneş Türk’ten utandığı için bulutların arkasına saklanmış. Hazmettire hazmettire sonumuzun yaklaştığına tanık olmak istemiyor. Tek diyeceğimiz, Allah bu milletin yardımcısı olsun.

Yazarın Diğer Yazıları