Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Yaşamın yankısı

Yoğun görevlerim sebebiyle zaman zaman köşemde siz değerli okurlarımla buluşamıyorum. Bu kısa süreli kesintilerimden dolayı öncelikle tüm okurlarımdan özür diliyorum.
Yaşam bir bumerang gibidir. Siz ona nasıl yansırsanız, o da aynen size yansır. Kısacası ektiklerimizi biçer, dağıttıklarımızı toplarız.
Oğlumla böylesi bir sohbetin içerisinde onun doğru ve yanlışlarını ve hayata yansımalarını konuşurken, eski bir hikaye aklıma geldi. Bunu öncelikle oğlumla paylaştım. Belki bir çoklarımızın yaşantısında da yeri olur diye sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Küçük bir kız babasıyla ormanda yürüyüş yaparken ayağı takılıp yere düşüyor. Can acısıyla “Ahhh” diye bağırınca ilerideki dağın tepesinden “Ahhh” diye bir ses geliyor ve küçük kız dağın tepesinde başka birinin olduğunu sanıp bu kez de “Sen kimsin?” diye bağırıyor. Aldığı yanıt  “Sen kimsin?”  oluyor. Küçük kız bu yanıta iyice sinirlenip  “Sen bir korkaksın, neden saklanıyorsun?”  diye haykırıyor. Dağdan gelen ses  “Sen bir korkaksın...”diye cevap veriyor. Sonunda babasına soruyor. “Baba ne oluyor böyle?” “Dinle ve öğren”  diyor adam, bu kez kendisi dağa doğru  “Sana hayranım” diye bağırıyor. Gelen cevap “Sana hayranım” oluyor. Baba tekrar bağırıyor, “Sen muhteşemsin”. Gelen cevap “Sen muhteşemsin” oluyor. Küçük kız çok şaşırıyor ama buna rağmen ne olup bittiğini anlayamıyor. Adam ise kızına dönerek hayatın sırrını, yaşamın yankısını anlatmaya başlıyor. Buna “Yankı” denir. Ama aslında bu “Yaşam”dır. Yaşam daima senin verdiklerini geri verir. Yaşam yaptığımız davranışların aynasıdır. Daha fazla sevgi istediğin zaman daha fazla sev. Daha fazla şefkat istediğinde daha şefkatli ol. Saygı istiyorsan sen de insanlara saygı göster. İnsanların sana karşı sabırlı ve hürmetli olmasını istiyorsan sen de aynısını sun. Çünkü yaşam bir tesadüf değil yaptıklarımızın aynadan bir yansımasıdır. Hayat sana ancak senin ona verdiklerini geri verir. Bunu asla unutma.
İşte böylesi bir hikayeydi anlattığım ama içinde hayata dair çok şey barındıran. Siz hiçbir sarrafın bağırdığını duydunuz mu? Kıymetli malı olanlar bağırmazlar. Domatesçi, biberci bağırır da niyeyse kuyumcu bağırmaz. Eskici bağırır da antikacı bağırmaz. Bence düşüncenin olduğu yerde çığlık değil söylem vardır. Düşünmeyen insanlarsa hep kavga içindedirler. Çünkü yansımaları da onlara aynen öyle dönmektedir.
Bazı risklere girmek zorundadır insanoğlu. Gülmek saftır denme riskini göze almaktır. Ağlamak ise duygusal olduğunu kabul etmek. Duygularını ifade etmek kendini ortaya koyma riskini göze almaktır. Düşüncelerini ve doğruyu söylemek ise dokuz köyden kovulma riskini. Bir şeyler için umutlanmak hayal kırıklığına uğrama riskini göze almaktır. Sevmek ise karşılık görmeme riskini. Adam olmak ise insan olmaya karar vermektir. Doğru, saygılı, sevecen ve kimseyi acıtmama gerçeğini kabul etmektir. Bunları anlattım tek tek oğluma. Risk almak amma da zormuş dedi. Oysa bilmelisin ki dedim, en büyük risk ise hiçbir riski göze alamamaktır. Ve unutmamalısın ki, yaşamak bile ölme riskini göze almaktır.
Evrenin gerçeğini bilmek isteyenler dört belli başlı erdeme sahip olmalılar. Yaşam boyu saygılı olmak. Bu kişinin hem kendisine hem de diğer varlıklara karşı koşulsuz, insani sevgi ve saygı beslemesi demektir. İkinci en önemli şey ise, içten gelen samimiyettir. Bu dürüstlük, özgüven ve sadakati de birlikte getirir. Üçüncüsü kibarlıktır. Bu ise nezaket, başkaları ile ilgilenme ve tüm ruhsal gerçekliğe duyarlı olmak demektir. Dördüncüsü, destekleyici olmaktır. Herkese karşı beklentisiz ve insani hizmet ulaştırmak demektir. Bu dört erdem aslında dayatılan kurallar bütünü değil, aksine insan olmanın öz tabiatının birer parçasıdırlar. İşte yaşam böylesi bir yankının bize dönüşüdür...

Yazarın Diğer Yazıları