Yaşasın halkların kardeşliği!

Eveeeeet... Sonunda aradığımız ruhu bulduk: Mezopotamya ruhu... 'Millî birlik, din kardeşliği, Kobani kardeşliği, olmadı duble yol kardeşliği' derken bizleri birleştirici taze mahsul ruh bulduk ve Başbakanımızın ağzından Mardin'de açıkladık!..

Endişeye gerek yok... Hem Davutoğlu kendi ağzından da ifade ettiği gibi Türkmen çocuğu... Diyor ki, "Sol tarafımda bir Mezopotamya, bir Kürt çocuğu Mehmet Şimşek oturur... En uç noktada Batı Trakya'dan bir Rumeli çocuğu Sağlık Bakanımız Mehmet Müezzinoğlu..."

Kadro nasıl ama? Bir Türkmen, bir Mezopotamyalı Kürt, diğeri Batı Trakyalı? İlginç, Batı Trakyalı veya Rumelili!.. Beyefendi yapıyı mümkün olduğu kadar 'parçalı' gösterecek ya, evlâd-ı fatihanı Türklüğüyle değil, coğrafî konumuyla tarif ediyor!..

Bu de yetmiyor tabii... Mozaiği biraz daha vurgulamak lâzım... Devam ediyor: "Sağ tarafımda Karadeniz'den bir başka vatan evlâdı Numan Kurtulmuş!.." Ardından hamd ve şükür cümlesi: "Mezopotamya, Anadolu ve Balkan çocukları birleşti, işte Türkiye'nin harmanı bu..."

'Türk'ten 'harman'a geçişimizi bu edebiyatla açıklıyor Başbakan Mardin'de... Dikkat çekici bir cümle daha: "Bu devlet herhangi bir etnik millet üzerine değil, birleştirici bir millet üzerine kuruldu..." Cümlede geçen 'bir millet' câmi avlusunda bulunduğu için adı yok!.. Galiba hep 'bir millet' olarak anılacak... Tıpkı kendinden önceki Başbakanın milleti tarif ederken hep 'bu millet' kavramını kullanması, yani işaret zamirleriyle milleti tarif etmesi gibi...

'Türk' bunlara niye bu kadar ağır geliyor ilginç? Çocukluklarına mı inmek lâzım, yoksa Hamidiye bakiyesi danışmanlarının Osmanlı şalıyla gizledikleri özel gündemli çalışmalarına mı bakmak lâzım?

Yok yok, haklarını yemeyelim... Başbakan aynı konuşmanın içinde Türk'e bir bölümde daha yer veriyor: "Buradan Irak'a dönük sesleniyorum, Kerkük'teki Kürt'e, Musul'daki Arap'a, Şii'ye, siz bizim kardeşimizsiniz. Haseke'deki Kürt kardeşime, Halep'teki Arap kardeşime, Bayırbucak'taki Türk kardeşime sesleniyorum..."

Kerkük'te Türk yok, Musul'da Türk yok, Halep'te Türk yok ama Allah'tan Bayırbucak'ta biraz var!..

***

Galiba bundan sonra bu Mezopotamya'yı daha fazla duyacağız... Hani diyor ya "Mezopotamya halkları çok çekti bu tek tipçilikten..." Muhtemel ki bundan böyle ve yeni anayasa arayışının temelinde bu 'tek tipçiliğe' karşı 'Mezopotamya, Anadolu, Balkan ve Kafkas halklarının kardeşliği' esas alınacak!..

 Davutoğlu'nun ağdalı lâflarla pazarlamaya çalıştığı bu... Yani 'Türk'e resmî veda'nın dili geliştiriliyor, "Alparslan'ın ordusunda Kürt olmakla Selahaddin Eyyubî'nin ordusunda Türk olmak arasında ne fark var?" şeklinde zorlama tarihin rahminde büyümüş retorikle... PKK'nın son evrede daha çok sergilediği 'Kürt ulusçuluğu'yla baş etmenin yolu olarak 'Türk'ü silikleştirmeyi bulan ve bu yöntemle denge kuracağını zanneden zavallı bir sapmayla...

***

Mezopotamya'dan rejim ithal ederek 'kardeşliği tesis etmek' açılımda son nokta!.. Zaten 'doksanlı yıllar'a asla dönmeyecekmişiz!.. Şu yaşadığımız dönem, doksanların önünde midir arkasında mıdır, şüphesiz bu sorunun cevabını 'canı yanmayan tuzu kurular'a sormak doğru değil...

Ülke 'doksanlı yıllar'a dönmese bile 'noksanlı yıllar'a, yani devlet aklından mahrum kaldığı yıllara kucak açalı çok oldu... Şimdi yeni ruh arıyoruz, 'pantolon uymadı, ceket versek' türünden, 'din kardeşliği tutmadı, Osmanlı da sökmedi, bir de Mezopotamya ruhundan denesek' diye...

***

Artık tam bir mozaiğiz... Araplar, Kürtler, Süryaniler, Rumlar, Yahudiler, Ermeniler ve geri kalanlar... O geri kalanları da ırkçılık yapmadan tarif edelim: Üsküp'ün yukarısından zamanında dönmeyi beceremeyenler, Ruslardan kaçanlar, Erciyes'in eteklerine tutunanlar, Meriç'in altında kalanlar, etli ekmek yiyenler, zeytin tarımı yapanlar, sekiz köşeli kasket giyenler, Toros eşrafı, Akdeniz'in bitki örtüsü makidir diyenler, Kızılırmak havzasındakiler, O Ses Türkiye seyredenler, dini bütünler vs...

Çok şükür ki tek tip ulusçuluktan kurtuluyoruz!.. Yaşasın halkların kardeşliği, yaşasın Mezopotamya ruhu!..

 

Yazarın Diğer Yazıları