Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Yazarlık ve sanat

İyi bir oyuncu olmak kadar iyi bir yazar olmak da önemli. Sahneyi başarılı ve kaliteli eserlerle beslemek, izleyiciye nitelikli oyunlar sunabilmek, kişilerin düş dünyasına ya da yaşamın gerçeklerine katkıda bulunmak kısacası yazabilmek özellikle de oyun yazmak yaratıcılık ve sanattır.
Wildenbruch,  “Bir ülkenin geri kalmasının sebebinin yazarlar yüzünden olduğuna inanırım”  demiş. Çok doğrudur. Yine cevabı Ömer Hayyam’ın güzel bir sözüyle verelim.  “Yazar halkı karanlık dünyadan aydınlığa götüren kişi olmalıdır”  der.
Adaletsizliğe karşı bin ordunun verdiği hizmeti yazarlar eserleri ve şiirleriyle verirler. İşte yazarlık bu noktada önem kazanır. Özellikle de Tiyatro Oyun yazarlığı.
Devlet Tiyatroları’nın ve özel tiyatroların altın çağı diye nitelenen 1960’lı yıllar, tiyatro seyircisinin büyük bir seçkiyle karşılaştığı ve çeşitliliğin en üst seviyeye çıktığı yıllar olmuş. Sakıncalı diye sahnelerde yer almayan bazı yazarların oyunları 1961 Anayasası sonrası sahnelere taşınabilme serbestisi bulmuş. Bu yazarlar arasında Nazım Hikmet ve Bertolt Brecht sayılabilir. Zaten çok zahmetli ve zor bir iş olan tiyatro oyun yazarlığı bir takım yasaklamalarla da zor zamanlar geçirmiş.
Cumhuriyetin ilanından sonra o dönemler sanatsal açıdan incelendiğinde ciddi bir yazar, özellikle de yerli yazar sıkıntısı çekilmekte olduğu görülür. Türk Tiyatrosu’nun duayenlerinden Muhsin Ertuğrul’un o yıllarda birçok yazarı tiyatro oyunları yazmaya teşvik ettiği ve bu eserleri de sahnelediği bilinir. Cumhuriyet ile birlikte oyunlar da Osmanlı dönemine ait eleştirel özellikler, toplumsal değişimi vurgulayan temalar öne çıkarılmış.
Bu dönem yazarları arasında ise Reşat Nuri Güntekin, C. Fehmi Başkut ve A. Kutsi Tecer öne çıkmış isimler. 1950’lilere gelindiğinde ise Türk tiyatrosu birçok yeni yazar daha kazanır. Özellikle Refik Erduran, Turgut Özakman, Haldun Taner akla ilk gelenler... Yine onları Orhan Asena, Necati Cumalı, Melih Cevdet, Aziz Nesin ve diğerleri izlemektedir. Kalem sahiplerindeki bu çeşitlilik, oyunların türlerinde de zenginlik yaratır. Böylece eski işlenen konuların yanı sıra köy yaşamını anlatan eserler de yazılmış ve tarihsel nitelikli oyunlar önem kazanmıştır.
Bu döneme imza atan yazarlar arasında Güngör Dilmen, Turan Oflazoğlu, Recep Bilginer, Adalet Ağaoğlu akla ilk gelen yazar isimleri. 80’li yıllarda bu kervana katılan genç yazarlar ise Tuncer Cücenoğlu, Şair Murathan Mungan, Ferhan Şensoy ve diğerleri olmuştur. Fakat bugün acıdır ki 1980 ve 90’lı yıllar arasındaki şu 10 yıllık dönemde eski yıllarda çoğalarak artan oyun yazarlığı potansiyelinin daha çok TV (dizi) yazarlığına dönüştüğünü üzülerek görüyoruz.
Artık kentli seyircinin bile artan kanallarla hayatına giren televizyon zaten tiyatro ile tanışamayan kırsal kesimdeki insanı televizyona daha sıkı bağladı. Kısacası diziler furyası tiyatroya olan ilginin büyük bir kısmını sahneden evlere doğru geri çekti. Belki de yeni eserler yazılmamasının da bunda etkisi vardır. Peki ne yapılmalı ? Gençliğin ilgisini çekecek önemli prodüksiyonlar hazırlanmalı, Türk kültürünü öne çıkaran önemli yaşanmışlık ve hikayeler oyunlaştırılmalı. Yaşamın aynası olan tiyatro gerçek hak ettiği zeminde daha güçlü alkışlanmalıdır. Bu durumda devlet desteği sanattan elini çekmemelidir. Tam tersine devletin sanata değişmez ilkelerle sahip çıkması gerekir.
Günümüzde her yarışmaya girenin, iki dizide oynayanın ya da düğün salonunda iki türkü söyleyenin, sanata ömrünü vermiş, gerçek sanatkar, yazar ve oyuncudan tuzla buz kadar farklı olduğunu görmek gerekir. Kimileri bu işin kaymağını yerken, kimileri de sanat eğitimi almak için burs bulmaya çalışıyor. Ne güzel söylemiş Alphonse Lamartine ;  “Bir ülkenin gelişmesi sanatçılarıyla değil, belki de sanatçılarına verilen destek ve değerle ölçülür.”  İşte bu değeri bizler vermeliyiz. İnsanın seçici olduğu noktada, insana sunulan her şeyde kalitesini korumak zorundadır. Özellikle sanatta kalite seçiciliğimizin resmidir... Sanatsız kalmayın sevgili okurlarım...

Yazarın Diğer Yazıları