Yazıklar olsun

Geçen yıl bir Anayasa değişikliğine gidildi. Hazırlanan değişiklik tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yeterli desteği bulamadığından referanduma götürüldü. Bu tasarı halkımıza öyle bir anlatıldı ki ağızlara sürülecek balın kavanozuyla birlikte gösterimi yapıldı. Tasarı kabul edilip yasalaşınca gösterilen kavanoz kırılarak, çıkarlar ve ideolojik amaçların karışımından hazırlanmış kavanoz ortaya çıkarıldı. Propagandası yapılan bu balın içinde arı sütü olduğu söylenerek, nedeninin de Kamu çalışanlarını güçlendireceği ifade edildi. Bu gücün ise toplu sözleşmede görüleceği belirtildi. O günlerde aynı teraneyi sakız gibi çiğneyen bir kısım basın ve sendikalar da kamuoyuna ve çalışanına hükümetin haklılığını anlatmak üzere telkine çalışıyorlardı.
Unuttukları ise dün gösterilenin bal kavanozu olmayıp, bugün karşımıza çıkanın ise baldıran karışımı olan bir nesnenin olduğuydu. O karışım ki dün konuşmaya hakkı olan memurun zehirlenerek, takatten düşmesi ve içindeki yapışkandan dolayı dudakları yapışarak dertlerini anlatmalarına fırsat verilmemesidir.
Dün toplu görüşme yapıldığında da Uzlaştırma Komisyonu’na gidiliyor, orada ne karar alınırsa alınsın son söz hükümetin oluyordu. Zam verilmediğinde ise sorumluluk hükümette oluyordu. Bugün Anayasanın amir hükmünde ise anlaşma sağlanamazsa Hakem Heyeti’ne gidiliyor. Hükümetin oluşturduğu bu heyetin verdiği karar son karar oluyor. Yani sorumlu hükümet yerine o göreve atadığı devlet memurları oluyor.  Hükümet ise işine gelen bazı konularda yargı kararı dediği gibi, bu konuda da ne yapalım Hakem Heyeti kararı deyip, güya olaydan sıyrılmış oluyor.
Böyle bir ortamda başlayan toplu sözleşme pazarlığında ise hükümetin sendikalara teklif ettiği, birinci yıl için 3+3, ikinci yıl için ise 2+3 üzerinden devam ediliyor. Belki bu teklif yarım puan artırılır, bir o kadar da Hakem Heyeti artırırsa, buyurun işte size zam denecek.
Bu verilen artışlar için Maliye Bakanı yıllara göre enflasyon ve ücret artışlarının kıyaslamalarını yaparak, 2002 yılından bu tarafa memuru enflasyona ezdirmediklerini söylüyor. ABD’de bile on binlerce insanın açlıktan öldüğünü Türkiye’de bunların olmadığını söylerken, intihar edenleri, gaspın, hırsızlığın ve boşanmaların katlayarak arttığını atlıyor. Başbakan ise olaylara bütüncül bakılması gerektiğini, bütçe imkânlarını disipline etmekten dem vurarak Yunanistan’ı örnek gösteriyor. Ben de bir emekli vatandaş olarak kendilerine soruyorum. Bizler cumhuriyet tarihinde ilk defa altı aydır ücretlerimizi zamsız alıyoruz. Hükümet ise elektriğe, doğal gaza % 20 zam yaptı, yetmedi petrolü otomatiğe bağlayıp zamları günlüğe çevirdi.
Hiç düşündünüz mü; benim memurum, emeklim bunları nasıl karşıladı diye. Dünyanın en pahalı girdileri bizde iken, dünyanın en az ücret alan emeklisi ve memuru neden bizde diye. GSMH arttı diye övünürken bizim gelirlerimiz artmadığına göre bu artış neye yarardı diye. Madem ki bütüncül düşünecektik. Madem ki ücretler enflasyona göre ayarlanacaktı, kendiniz için niye bir gece operasyonuyla binlerce liralık ücret zammı yaptınız.
Siz, halkın dili olduğunuzu söyleyen birçok medya kuruluşu; haberleri verişinizdeki bu yanlılık niye, yok bu ülkede asgari ücretle çalışanlar varmış. Sendikalı işçiler günlerdir ücretlerini alamıyormuş. İmamlara bayramda çalışmaları karşılığı 43 lira verilecekmiş. Kar yağıp okullar tatil olursa öğretmenin ek dersi kesilmeyecekmiş. Ambülâns şoförlerine performasyon puanı verilecekmiş. Memur ihya edilmiş gibi mişli, muşlu ifadelerle kamuoyu oluşturmak size hiç yakışıyor mu? Bu mu sizin tarafsızlığınız.
Siz de haklısınız ezilenin yanında olsaydınız, sizin de çalışanlarınız var, onları sendikalı yapıp ücret pazarlığı yapardınız. Ayrıca hükümete şirin gözükmenin de ayrı avantajları olsa gerek.
Ya ülkemin en büyük sendikası olduğunu söyleyen kuruluş, biz Anayasa değişikliğinde evet dedik ve destek verdik diye halen böbürleniyor. Doğru, verdiniz de size güvenip peşinize takılanlara ne aldınız. Aldıysanız niye dağ fare bile doğurmadı diyorsunuz. Doğru, dağ fare doğurmadı ama sizin gibi temsil ettiği kesime bir faydası olmayan sendika doğurdu.
Mizansen tiyatrolarla hükümeti sözde protesto ederek gaz aldığınızı zannediyorsunuz. Buna kuşlar dahi güldü. Belki bu tavrınızdan dolayı destek verip de bir şey alamadıklarınız, size bir aferin verir. Çünkü çalışanı ve emekliyi oyalama taktiklerini iyi uyguluyor ve görevinizi eksiksiz yapıyorsunuz. Ne yaparsanız yapın. O her daim arkasından koşup, geleceğiniz için ikbal aradığınız hükümet var ya, açtığınız el için başka kapıya demiştir. Unutmayın ki “Rüzgâr eken fırtına biçermiş” Hükümetin gitmesiyle siz de gideceksiniz.

Yazarın Diğer Yazıları