Yedi Uyurlar Efsanesi (Eshab-ı Kehf)
Efsaneler, çok eski çağlardan beri kuşaktan kuşağa aktarılagelmiş, anonim halk edebiyatı ürünleri olup bir doğa olayının, bir varlığın meydana gelişinin, doğa elemanlarından birinde olan bir değişikliğin, doğaüstü özellikler gösteren kişilerin hayatlarının halk hafızasında ve hayalinde yaşayan biçimiyle belli bir yere ya da bir olaya bağlanarak olağanüstü olaylarla süslenip anlatıldığı hikâyelerdir.
Efsanelerde, genellikle manevi olgunluğa ve inanca bağlı olarak yaşanan kişilik ya da kavramlar, olaylar içinde olağanüstü bir güçle sergilenir. Efsaneler, halk imgesinden doğar, ağızdan ağıza dolaşır ve konusu genellikle olağanüstü nitelikte olan, ün salmış öykülerdir.
Ashabü’l-Kehf (Yedi Uyurlar) olayı Hristiyan ve İslami kaynaklarda geçmektedir. Olay, İslamî kaynaklar olan Kur’ân-ı Kerim, dinî ve tarihî kaynaklar ile Osmanlı arşiv belgelerine yansımıştır. Dünya’da ve Türkiye’de Ashabü’l-Kehf mekânı olarak birçok yer
gösterilmektedir. Ashabü’l-Kehf ile ilgili günümüze ulaşan pek çok bilgi ve belge bulunmaktadır. Ashabü’l Kehf olayı bugün değişik şekillerde anlatılsa da özünde aynı bilgileri içermektedir.
Ashabü’l-Kehf (Yedi Uyurlar) efsanesinin İslamiyette Hıristiyanlığa oranla daha fazla bilinmiş ve Müslümanlarca benimsenmiş olmasının en önemli nedeni Tevrat ve incil’de geçmezken Kuran’da geçmesidir.
Eshabü’l-Kehf Mağarası, Kur’an-ı Kerim’in Kehf Suresi’nin 9-26. Ayetleri’nde anlatıldığı gibi, Allah’a inanan ve yaşadıkları devrin zalim kralından kaçan Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernus, Debernuş, Şazenuş ve Kefeştatayyuş adlı yedi gencin ve köpekleri Kıtmir’in 309 yıl uyudukları mağaradır.
Arapça’da “Eshab” dost, “Kehf” ise dağlarda oyulmuş mağaradır. Eshab-ı Kehf’in Türkçe anlamı ise Mağara Dostları’dır.
Arap kaynaklarında Takyanus olarak geçen Roma İmparatoru Tarsus'a gelmiş ve çok tanrılı dönemde tek tanrıya inandıkları için bu gençleri huzuruna çağırarak, onlara Roma dinine bağlı kalmalarını, aksi takdirde kendilerini öldürteceğini söylemiştir. Tek tanrıya inançlarından vazgeçmek istemeyen bu gençler, düşünmeleri için kendilerine tanınan bir kaç günlük zamandan yararlanarak Tarsus yakınlarındaki bir mağaraya kaçarak sığınmışlardır. İmparator durumu öğrendiğinde onların saklandıkları mağaranın ağzını kapattırmış, böylece onları ölüme terk etmiştir. Fakat Allah’ın takdiri ile orada mucizevi bir şekilde 309 yıl süren bir uykuya yatmışlardır.
309 yıl sonra bir çoban, bu mağarayı bulur. Çobanın duvarla uğraşması sonucu mağaranın içerisine ışık girer. İçeriye ışık girince mağarada mahsur kalan yedi genç uyanır. Uyanan gençlerden Yemliha, yiyecek almak için şehre gider.
Kente gelen genç, zalim Roma hükümdarının öldüğünü ve tam o sıralarda Allah’a inanan birisinin hükümdar olduğunu öğrenir ve halkın ibadetlerini serbestçe yaptıklarını görür. Bir fırına girip yanındaki eski döneme ait parayla ekmek almak ister. Elindeki paranın eski olması, onun hazine bulan birisi olarak düşünülmesine yol açar.
Hemen yakalanıp yetkililerin karşısına çıkarılır. Bunun üzerine Yemliha yaşadıklarını orada bulunanlara anlatmak zorunda kalır. Bu yabancı gence olup bitenleri soran insanlar durumu anlayınca, onu hükümdara götürürler. Hükümdar bu gençten, başlarından geçenleri öğrenir, onunla birlikte mağaraya giderler. Yemliha dışarıdakileri bırakıp mağaraya girer ve ondan sonra yedisi de Allah’ın kudreti ile sır olup görünmez olurlar.
Ashabü’l-Kehf, Osmanlı hat sanatında da sıkça işlenen bir temadır. Yedi gencin ve köpeklerinin isimleri gemi şeklinde yazılmıştır. Had sanatında Ashabü’l-Kehf’ten başka gemi şeklinde işlenen sadece Amentü’dür.
Dünyada, İspanya, Cezayir, Mısır, Ürdün, Suriye, Afganistan, Doğu Türkistan ve Anadolu’da hikâyenin geçtiğine inanılan 33 Ashabü’l Kehf Mağarası vardır.
İspanya’da, Gırnata kenti yakınlarında Loşa köyündeki bir mağara; Cezayir’de, Setif kentine 80 km. Uzaklıktaki N’gaosus köyünün mezarlığında ve yine Setif’e 12 km. Uzaklıktaki İkcan adlı köyün mezarlığında bir yer Yedi Uyurlar mezarı olarak gösterilip ziyaret edilir. Mısır’da, Kahire yakınındaki Mukaddam Dağı’nda bulunan bir mağara Ashabü’l-Kehf mağarası olarak gösterilmektedir. Ürdün’de, Amman’da bulunan bir mağaraya Yedi Uyurlar mağarası denmektedir. Suriye’de Şam’ın güneyindeki Husban köyündeki bir mağara Ashabü’l-Kehf mağarası olarak kayıtlara geçmiştir. Afganistan, Kâbil’de Bamyan’a giden yol üstünde bir mezarın Yedi Uyurlar mezarı olarak gösterilip kuduz köpek tarafından ısırılanların ziyaret edip Kıtmir’den şifa umdukları yerdir. Doğu Türkistan’da Turfan’ın 75 km. doğusundaki Toyok mevkiinde bulunan Mağara Ashabü’l-Kehf mağarası olarak ziyaret edilmektedir.
Dünyanın birçok yerinde mekân bulan “Yedi Uyurlar İnanışının” Anadolu’daki en önemli merkezi Tarsus’taki “Eshab-ı Kehf Mağarası’dır.” Tarsus’un, 12 km. kuzeyinde Dedeler köyünde, Encülüs Dağı’nın eteklerinde bulunan mağara Hristiyan ve Müslümanlarca kutsal bir ziyaret yeri olarak kabul edilir. Doğal bir çöküntünün mağara şeklini aldığı kapalı bir alandan oluşmakta olup mağaraya yürüyüş zemininden 15 basamaklı bir merdivenle inilmektedir. Mağaranın hemen üzerinde 1873 yılında yapılmış bir cami yer almaktadır.
En değerli âlimlerden Taberî, ünlü din âlimi İshak, El Herevî, Zemahşerî ve İbnü’l Esîr Ashabü’l-Kehf mağarasının Kahramanmaraş’ın Afşin kentinde olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Ayrıca Elbistan, Diyarbakır’ın Lice ve İzmir’in Selçuk ilçesinde dört adet mağara ile ilgili anlatılar bulunmaktadır.
Topraklarımızda yaşanan olaylar birçok din kitabının kutsalında yer almıştır. Eski Ahid’i okuduğumuzda bir Nuh Tufanı çıkar karşımıza. Güvercinin zeytin dalını Iğdır’dan getirdiği ifade edilir. Terah, Ur kentinden Harran’a gelir yerleşir. Üç çocuğu olur; İbrahim, Nahor, Haran. İbrahim peygamber Urfalı’dır. Hz. Eyyüp’ün ızdırap mağarası Harran yolunda Eyyübiye’dedir. Afrodit’in, Athena’nın, Poseidon’un, Apollon’un ve daha birçok klasik Yunan kökenli tanrı ve tanrıça tapınakları antik şehirlerimizde ayaktadır. Geleceği inşa edebilmek için geçmişi bilmek ve ondan dersler çıkarmak önemlidir.
Kutsal kitap İncil’i elimize aldığımızda, 35 bölge ismi, 12 coğrafi alan, 23 şehrin Türkiye’de olduğunu görürüz. İsa’ya inananlar, ilk defa medeniyetlerin beşiği Antakya’da Hristiyan adını almışlardır. Bu nedenle Anadolu dünyanın en güzide yerlerinden biridir.
Ashabü’l-Kehf’in Türk denizcilerinin koruyucusu olduğu inancı gelişmiştir. Buraya ziyaret için gelenler, kurbanlarını keserler, mağarayı ziyaret ederler, küçük şeytan ve büyük şeytanı taşlarlar. Onlar mağaradaki suyu zemzem olarak kabul ederler ve içerler. Çocuğu olmayanlar, hastalığı bulunanlar şifa maksadıyla buraya gelirler. Bunun yanında kehf ashabının isimlerinin yangınları önlediği ve bereket verdiği inancının yaygın olduğu bilinmektedir.