Yeni Arınç krizi

Çankaya Köşkü kapışmasında iktidar partisi içinde yeni bir kriz patlak verdi. Esasında, eski bir kriz ama tekrar gündeme geldiği için yeni deme ihtiyacı duydum. AKP içinde dar bir kadronun haberdar olduğu krizin ayrıntılarına geçmeden önce, şekli yürütülen  faaliyetlerle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Böylece derin yeni krizin de anlaşılmasına faydalı olur..
Anayasa değişti bundan sora Cumhurbaşkanını halk seçecek öyle mi?..
Hayır!..
Yapılan istişarelere, anketlere, kavgalara, büyük salon toplantılarına baksanıza.. İktidar partisi Cumhurbaşkanını Genel Merkez’de seçtiriyor. AKP içinden bir aday belirlenecek ve halk da bunu seçecek algısı tam olarak yerleştiriliyor. Çantada keklik ya!.. Muhalefet partileri seçim yenilgisinin travmasını atlatıp da teşkilat kavgalarına henüz çözüm bulamadığı için AKP anında harekete geçip yine muhalefetten doğan dezavantajları ustaca kendi lehine avantaj haline getiriyor ve bunu da topluma kabul ettiriyor. Yani Ağustos’taki plebisit benzeri bir seçime adım adım kararlılıkla götürüyorlar bizleri. Bu genel fotoğrafın yanı sıra diğer özel karelere de bakalım;
Abdullah Gül ile Recep Erdoğan’ın görünürdeki restleşmelerinin üstünden gidelim.
TÜSİAD Başkanı Muharrrem Yılmaz, 23 Ocak’ta yapılan genel kurul toplantısında yaptığı açıklamada; “Hukukun üstünlüğüne riayet edilmeyen, yargı mekanizması AB normlarında çalışmayan, düzenleyici kurumlarının bağımsızlığına gölge düşen, vergi cezaları veya başka türlü cezalarla şirketlerinin üzerinde baskı kurulan, ihale yasası onlarca kez değiştirilen böyle bir ülkeye yabancı sermayenin gelmesi mümkün değildir” demişti. Yılmaz’ın yaptığı bu açıklamaya, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şu sözlerle yanıt vermişti: “Kalkıp da TÜSİAD’ın başkanı küresel sermaye gelmez ifadesi kullanamaz. Bu cümleyi kullanıyorsa bu vatana ihanettir. Sen küresel sermaye gelmez ifadesini kullanarak kendi hükümetini tehdit ediyorsun öyle mi? O zaman cevabını alacaksın.” 
30 Mart sonrası Abdullah Gül ile Recep Erdoğan arasında yapılan pazarlıklar ve önceki gün AKP Genel Merkezinde istişareler ve doldurulan anket formlarından sonra dün gözler TÜSİAD’ın Yüksek İstişare Konseyi toplantısına onur konuğu olarak çağrılan Abdullah Gül’ün üzerindeydi. TÜSİAD temsilcilerinin bu sefer gayet diplomatik bir dille Recep Erdoğan icraatlarına yaptıkları eleştirileri dinleyen Gül kürsüye çıkınca onlara sevgi dolu bir hitapta bulundu ama esas kilit mesaj şu cümlede saklıydı;
 “Önümüzde başka seçimler var diye karamsarlığa kapılmamak lazım..” 
Abdullah Gül, Erdoğan’ın hain ilan ettiklerini de  “Cumhurbaşkanı olarak iş dünyamıza ve bütün temsilcilerine daima kucak açıyorum ve başarılı olması için gayret sarf ediyorum” sözleriyle bağrına bastı.
Ve ekledi Abdullah Gül; “Moral motivasyon her alanda çok önemli. Seçim döneminin ne kadar sert ve gergin olduğunu hep beraber yaşadık. Ama Türk siyasi geleneği böyle. Tabii ki gelişmiş ülkelerde bu tip gelenekler yok. Ben inanıyorum ki bizde de bunlar değişecektir. Bunların kimsenin moralini bozmaması gerekir. İstikrar ve güven ortamı ancak ülkeyi büyütebilir.
Daha önce ortaya çıkarılan suni krizler, yeni kurallar ve düzenlemeler getirdi ve her şey belli. O yüzden herkesin işine gücüne bakması lazım.
Siz moralinizi bozmayın, işinize gücünüze odaklanın.” 
Yani; Recep Erdoğan’dan çok sıkıntısı olan TÜSİAD’ı rahatlamaya çalıştı Gül; “Siz işinize gücünüze bakın. Ben halledeceğim” mesajı vererek.
AKP Genel merkezinde önceki gün yapılan Cumhurbaşkanlığı anket çalışmasına tekrar dönelim. Milletvekilleri, Bakanlarla sağır odada yapılan istişarelerin önceden plan dahilinde olmadığını, aniden ortaya çıkan bir durum olduğunu kaydedelim. Bu bilgiyi nereden edindiğime gelince;
31Mart’ta, Abdullah Gül’e “Cumhurbaşkanı ben olacağım” diyen Recep Erdoğan, anket formlarına milletvekillerinden, bir-iki değil üç aday ismi ve 3 dönem şartı ile ilgili görüşlerini yazmalarını istedi. Ortaya çıkan bu durumun gerçek nedenini sordum Erdoğan’ın çok yakın çevresine; “Bülent Arınç yeniden topa girdi” dediler. Biraz daha detay istedim. Erdoğan’ın yakın kurmaylarından aldığım bilginin özeti şöyle;
 “Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı ve partinin geleceği üzerinde yaptığı görüşmeler Bülent Arınç’ı çok rahatsız etti. Eskiden de öyleydi. Bülent Arınç, Tayyip Beye bu rahatsızlığını tekrar iletti. (Biriniz Cumhurbaşkanı, biriniz Başbakan, sırayla oluyorsunuz. Partide benim de çok büyük emeğim var. Siyasi hayatımın en deneyimli ve en aktif dönemindeyim ve bunu da kullanmak istiyorum. Siyaseti bırakıp eve torun sevmeye gitmeyi düşünmüyorum. Ben de varım.) dedi.” 
Eski-yeni durum karşısında Erdoğan’ın sıkıştığını ifade ediyorlar yakın kurmayları. “Ondan sonra ne oldu”  sorusunun yanıtına gelince şöyle konuşuyorlar;
 “Tayyip Bey Abdullah Gül’e Bülent Arınç’ın talebini iletti. Gül’den de (Tamam üçümüz oturup konuşalım. Alınacak ortak karara uyacağım) yanıtı geldi.” 
Sonuçları konusunda yaratılan algıyı da görünce  “anketin hikmeti demek buymuş” dedim.
İktidar partisi içinde büyük bir satranç maçı var. Kulisler fokur fokur kaynıyor. Medyada gördükleriniz olup bitenlerin çok küçük yanları. Siz okumaya değer bulursanız, ben de aktarmaya devam edeceğim!..

Yazarın Diğer Yazıları