Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Yeni çözüm PKK'ya makarna paketi mi?

Küçük Turgut'un şaşaalı dönemlerine benzer günleri yavaş yavaş geride bırakan iktidar sahipleri, 'narkoz' etkisi ortadan kalkınca nihayet memleketin 'gerçek gündemi' ile yüzleşmeye başladı.

Teşbihte hata olmaz ama adeta 'gazı kaçmış gazoz' kıvamındalar bu aralar.

Tam huşu ve sükûn içerisinde iftar sofrasının başına kurulup ülkenin 'bolluğundan', 'bereketinden' ve 'huzurundan' (!) tadacaklar ki uzaklardan bir top sesi duyuluyor.

Hayır, hayır orucunuzu açmaya kalkışmayın sakın; 'sınırdaki bir ilçe' bombalandı.

'Hurmalar' tekrar tabağa konuluyor; yüzler asılıyor; benizler sararıyor; olan biten unutulsun, 'mutluluk' fotoğrafına gölge düşmesin diye 'riyakâr' bir tebessüm konduruluyor biraz oruç, biraz da 'korkudan' kurumuş dudakların kıyıcığına.

Kulaklar akşam ezanında, gözler minare şerefesinde.

Bir uğultu, bir gürültü yükseliyor.

Mikrofon başındaki müezzinin hazırlığı sanılarak su bardakları ele alınıyor; tam dudaklara götürülecekken, biraz önceki ikaz yineleniyor:

- "Sakın ha, ezan değil. NATO uçakları komşuya bomba yardımına gidiyor." 

Anlaşılıyor ki uçakların gürültüsü.

***

Mübarek Ramazan ayının hemen her günü neredeyse bu şekilde geçti.

Haliyle millet tedirgin; ama en büyük huzursuzluk da "Tamam malı götürdük, dünyalığı kurtardık" havalarında her hafta bir koltuk değiştirip, tadına bakmadıkları makam bırakmayan iktidar sahiplerinde.

Her türlü feryada kulak tıkayan, 'toz pembe dünyalar' resmedenler, ülkeyi kasıp kavuran yalımlar adım adım 'kendi masalarına' kadar uzamaya başlayınca bir anda 'neye uğradıklarını' şaşırdılar.

"Böl, parçala, yönet" taktiği giderek randımanını kaybediyor; "geçmişe küfret" formülünün artık daha fazla fayda getirmeyeceği gün gibi aşikâr; "kaşıyarak kazanma" efsanesi de çökmek üzere.

Millet, 'cambaza bak' numaralarının 'sofradaki ekmeği' büyütmediğini, 'iç barışı' sağlamadığını, aksine 'daha büyük yaralara' sebep olduğunu anlamaya başladı.

"Biz bu eşkıyayı iki ayet, bir hadisle kafakola alırız" düşüncesini taşıyanlar, insanların nasıl da 'Zerdüştlüğe' kaydığını fark ettiler ya, dilleri 'ikrara' varmıyor.

Eli kanlı caniler bile artık meydanlarda, "Birçoğunuzun Müslümanlığı 200 yılı bile bulmuyor, bölge insanı bin yıldır zaten Müslüman" diye çalım atıyor.

Heyhat, 'din' silahı da elden gitti.

***

Büyük bir tantana ile memlekete davet edip 'çözüm' adına rol verdikleri 'arabulucu' iş birlikçiler, bir anda 'makas değiştirip' terör örgütünün avukatlığına soyundu.

'Yol kazası' olarak nitelendirdikleri Habur rezaletinin ardından çaresizlik içinde yeniden dört elle sarıldıkları 'açılım' balonu, malum 'Dolmabahçe Mutabakatı' ile ete kemiğe büründükten sonra bir anda 'ellerinde' patladı.

'Müzakere' masasına oturdukları İmralı'daki ağır konuk, her istediğinin anında verildiğini görünce, işi 'basın toplantısı düzenlemeye' kadar götürdü.

Sözde 'sınır ötesine' çekilecekleri söylenen teröristler, 'şehirlere' yığınak yapıp sözde 'asayiş birimleri' oluşturmaya başladılar.

'Akil adamlar' adı altında özenle seçilip milletin arasına sürülen 'mayın' eşekleri, sürekli  "Akan kanın durması için, anaların ağlamaması için, devletin bir takım adımlar atması gerekir" şeklinde sürekli kafa bulandırıp durdular.

Ama içlerinden biri çıkıp da, dağdaki hain sürüsüne "Madem ki akan kanın durmasını istiyorsunuz, o zaman neden silahları bırakıp devlete teslim olmuyorsunuz?" deme cesareti gösteremedi?

Bir zamanlar neredeyse 'bitme' noktasına gelen terör örgütü, şimdi 'kitlesel ayaklanma' için fırsat kollar kıvamına kavuştu.

***

Öyle görülüyor ki bu saatten sonra artık yapılması gereken bir tek seçenek kaldı:

Şu mübarek Ramazan günlerini de fırsat bilip, Kandil platformunda 'demokratik çözüm' planları yapan 'barış' gönüllülerine 'kumanya' yardımında bulunmak.

İmralı'daki zata Mısır Çarşısı'ndan götürülen 'badem', 'ceviz', 'fındık' fayda etmedi.

Belki 'makarna' ve 'kömür' paketleri dağdaki eşkıya güruhunu yola getirir.

Denemekte fayda yok mu?

Ne dersiniz?

Yazarın Diğer Yazıları