Yeniçağ'da Yıl Dönümüm

Geçen yıl bugün, bu köşede yazılarıma başladım. Bir de baktım seneyi devirmişim. Birinci sayfa anonslarım arasında yer alan sözlerimin arkasındayım. Hem de daha güçlü olarak:

"Bir avuç inanmış vatan savunucusunun arasında, zaman zaman bizim de cümlelerimiz olsun istedik".

Tek farkla bu işi gerçekleştirdim; "her gün". Allah bir keder vermezse, devam kararındayım. Sağlık sorunlarım bitti mi? Hayır. İnanç, moral güçle desteklenince insanın kalem tutan eli güçleniyor. Sevdiğim laflardan biridir; "Kurt dumanlı havayı sever". Her ne kadar yelesi kalmamış, dişleri seyrelmiş olsa bile.

365 gün önce yazdıklarımın bir bölümünü tekrarlamak istiyorum. Yorumlamak size ait:

' Ülkenin gidişatı ve birkaç koltuk sevdalısının Sayın Devlet Bahçeli'yi oturduğu yere yapıştırma çabalarının MHP'yi getirdiği nokta kaygılarımı artırdı. Hızla baraj altına gidişi görmemek için kör olmak lazım. Ya da "benden sonrası tufan" demek. Recep Tayyip Erdoğan'ın Tek Adamlığını koruma hesapları yaptığı meydanda. Bu yüzden "alttan alttan" devlet imkanları MHP'deki mevcut yönetime kaydırıldı. Bakmayın siz "iftira diye bağıranlara". Sanırız Bozdağ, yüksek sesle tekzipte bulunacak. Umarım ayağını kaldırmayı unutmaz. "Okyanus ötesi" ile iş birliği yılları, anlaşılan bazılarına "siyasette referans olma" özelliğini vermiş.

Medyanın durumunu ise "kapıkulu gazeteciliği" ile tanımlayabiliriz. Hatta bunları "besleme" veya "cep doldurma" sıfatıyla değerlendirebiliriz. "Halkın kurtuluşu namlunun ucundadır" diyen bayan yorumcuyu bugün satılıkların en önünde görebiliyoruz. Bu tipleri ilk değişimde yeni rotalarında bulmak şaşırtıcı olmayacaktır. "Ver parayı geç" bunlar için söylenmiştir. Türkiye'yi bu ortamdan kurtaracak gücün derlenip toparlanması şarttır. İşte bu yüzden mesleğimin yarım asrında Yeniçağ'da yazma kararı aldık.'

İlk yazımdan özet yaparken bir de not düşmüşüm; "Pasımı sildikten sonra eski günlerdeki gibi spordan televizyona birçok konuda yazmaya başlayacağım".

Demek ki 18 Mayıs 2016'dan buyana ne Türkiye'de ne bende değişiklik var. Tüm okurlarıma sevgi ve saygılarımı yineliyorum. Yeniçağ'ın güvencesi sadece sizlersiniz. Sağ olun, var olun.

***

Beklemeye devam

Aylardır o toplam 2 saat için hazırlandık. Kimimiz sırt sıvazladı. Kimimiz üst baş parçaladı. Akılda kalan ise karşılama ve uğurlama törenleri. Bir de Trump'ın şefkatli hamleleri. Bunlara "Pissüksever gibi" -Kahramanmaraş'ta kediye bu ad verilir- diyebiliriz. Gerçekten duygusal milletiz. Çakmak çakmak olmuş gözlerimiz, bir anda yumuşadı. Gevşedik, rahatladık ama biraz erken değil mi? Uygulanan askeri ambargo için verilen "bakacağız" sözü yeterli mi? Hani Ankaralı Namık'ın sözlerini hatırlatıyor; "Arabada 15 evde beleş". Bunu açalım. "Türkiye'ye parayla YPG'ye beleş".

Çin'den Amerika'ya uçarken aklımıza koyduğumuz iki ana hedefe ne oldu? Sonuçta ABD yeni stratejik müttefiki ile "yola devam" mesajını verdi. Fetö'nün iadesi ise mümkün değil. Geriye kalan birkaç amorti.

Ekranların çalçenelerine, yazılı medyanın başlıklarına takılınca sadece "aynı tas aynı hamam" diyorum. Bir tanesi manşet atmış; "YPG'yi bırak Fetö'yü ver NOKTA". Bu ne demek şimdi? Binlerce defa söylenmiş sözleri, yazıya dönüştürmek gazetecilik mi?

Trump, "Erdoğan'ı sıcak karşıladı" diyerek sorun çözmek mümkün mü? Bu kafalara bir önerim olacak. Madem onlar General Mc Arthur'un Türk askerine övgülerinden söz ettiler bizim de karşılığımız olmalı. Kore savaşları sırasında Celal İnce'nin yaptığı besteyi onlara hediye etmeliyiz. Bu şarkının sözleri şöyleydi; "Amerika Amerika Türkler dünya durdukça, beraberdir seninle özgürlük savaşında. Bu bir dostluk şarkısıdır, kardeşliğin yankısıdır..."

***

Futbolun simsarları

90A'da önce takımların hataları masaya yatırıldı. Sonra futbolun simsarlarına gelindi. Bunların medya içindeki beslemelerinden de söz edildi. Nasıl kimi kulüp başkanı ve teknik adamın gazetecileri varsa menajerlerin de kalemleri mevcut. Sonuçta üç kuruşluk futbolcu önce pompalanıyor, sonra binbeşyüzüç kuruşa pazarlanıyor. Kulüpler batarken, birileri köşeyi dönüyor.

...

FUTBOLUN ZİRVESİ bir süredir TRT'de devam ediyor. Rıdvan Dilmen'e lafım yok. Geçmişi başarılarla dolu. Anıları da güzel ve dinleniyor. İki konuda itirazım var. İlki Levent Özçelik'in anonslardaki görüntüsü. Dilmen'den daha ön planda ve büyük. İkincisi, Rıdvan'dan çok daha fazla konuşuyor. Son uyarım bitiş anonsu için. Programın tekrarları var. Sabahın 7'sinde iyi akşamları işitmek, tuhaf. "İyi günler" dense, her saate uygun.

Yazarın Diğer Yazıları