Yeniden "Yankee Go Home"

Her işimiz gibi, dış politikamız da ifratla tefrit arasında. Önce omuzlara alır, sonra fırlatır atarız. ABD'nin katkılarıyla açılan ODTÜ'de ters çevrilen ilk araç, bu ülkenin büyükelçisine aitti. Türkiye'nin en ünlü solcuları buradan yetişmiştir. Arada "İvan İdi Damoy" diye bağıranlar da buradan çıktı. Ancak sayıca az kaldılar. Bulup çıkardıkları bu cümlenin bir annenin yumuşak seslenişi olduğunu -İvan eve gel- neden sonra fark edebildiler. Dönem dönem "Yankee Go Home" sesleri duyarız. Bu gel-gitlerin yeniden "defol" ayağındayız. Adamların müttefik filan olmadığı iyice ortaya çıktı. Bizim düşmanımıza dost muamelesi sergiliyorlar. Yıllar yılı uyguladıkları "tavşana kaç, tazıya tut" taraflarını bile devre dışı bıraktılar.

Trump yönetimi, Kara Liste'ye aldığı 7 ülkenin yanına sonunda bizi de ekledi. Vize başvurularımızı dahi kabul etmiyorlar. Erdoğan'ın korumalarına yapılan muamele uyarı sinyali idi. Şimdi sırada Cumhurbaşkanı var.

Paradaki güç

Bir yandan YPG/PYD ile uğraşıyoruz. Diğer taraftan dost olmayan Bağdat'la. Barzani aşiretinin niyeti malum. İdlib'e girdik. Uyanık Rusya, kayıp vermemek için 20 bin Taliban çıkışlı militanla bizi baş başa bıraktı. Sözde dış güvenliği alacakmış.

Bütün bu gelişmelerin ekonomiye yansımaları iyice belirginleşti. İşsizlik önlenemiyor. Enflasyon, Ak Parti iktidarının rekoru. Yeni hafta itibariyle paramızdaki çöküş sürüyor. Dolar ve Avro aldı başını. Sıkışık dönemlerimizin en büyük destekçisi Katar kendi derdine düşürüldü. Bütün bu olumsuzluklara ilave 3.5 milyon mülteciyi her gün besliyoruz. İdlib sonrası, en az 700 bin boğaza daha bakmak zorunda kalabiliriz. Bu devasa açığı yüzde 40'lık oto vergisi kesmez.

Elimizde kalan tek şey "moral motivasyon". Bu işi üstlenen havuz medyası olmasa koro halinde şarkı söyleyeceğiz; "Oynatmaya az kaldı. Doktorum Nerde?" Bir adım sonrası Tevfik Fikret'in Balıkçılar şiirini okumak; "Bugün yine açız evlatlarım diyordu peder..."

Bazılarına seslenmek istiyorum; durum onların göstermek istediği gibi değil. Bir politikacının attığı mesajdakine hiç benzemiyor; "memleket emin ellerde". Bunlar kimi uyuttuklarını sanıyorlar?

***

Böylesi örnek yok

Aslında bugünü sevdiğim bir konuya, müziğe ayıracaktım. Hiç olmazsa ucundan kenarından değineyim. TRT Nağme'de "Müzikli Edebiyat"ı dinliyorum. İzmir yapımı bir radyo programı. Üç yönetmenli. Sazlı-sözlü canlı yapım. Tamamı Şükrü Tunar'a ayrılmıştı. Tunar, beste ve güfte yazarı bir klarnet virtüözü. Onu bilmeyenler de Serkan Çağrı sayesinde tanıdılar. Merhumun adını verdiği önemli bir CD yayınladı.

TRT Nağme'nin gündüz programında en güzel saat ayrılmıştı. Edremit'teki doğumundan bu ilçede adına yapılan kültür merkezine kadar anlatıldı. İlginç tecelli, Zeki Müren'in ilk plağında o vardı. Vefatı da gazino sahnesinde yine ona eşlik ederken oldu. Bir sanatçı için bu harika ölümü bugün gibi hatırlıyorum. "Geçti Sevdalarla Ömrüm" adlı bestesini anımsatan bir kalp kriziydi bu.

Unutulan

Her şey iyi güzeldi de yapılan hatayı daha doğrusu ihmali unutmak mümkün değil. Yayındaki sazlar arasında ud vardı, kanun, ney, darbuka ve hemen hemen tüm enstrümanlar mevcuttu. Ne yoktu biliyor musunuz? KLARNET. Hani F. Turgay'ın söyleyişiyle kılarinet! Yapımcı, yönetmen, koordinatör diye sıra sıra isim saymak kolay. Yahu bunların hiç birinin mi aklına klarnet virtüözü Şükrü Tunar'ı anarken bir klarnet sanatçısı çağırmak gelmedi.

***

Değiştirin şu kapıyı

O Ses Türkiye'de başlangıçların geçmiş sezonların seçmeleriyle yapılması iyi. Yarışmacı aranırken taa Azerbaycan kırsalına gidiliyor. Orada güzel sesli bir çobanı bulup İstanbul'a getiriyorlar. Ahmet-Cemil Gürler gibi tek yumurta ikizlerinden "Gelevera Deresi" dinletiliyor. Şimdi ben uyarıya başlıyorum; Paris'in ünlü müzikhollerinden M. Rouge'u (Kırmızı Değirmen) yaratıyorsunuz. Peki o üstünde kocaman, kadraja sığmayan SAHNE yazılı kapı ne olacak. Bu haliyle "Fıre Exıt" -Yangın Çıkışı- dense daha uygun olurdu. Önerim bu konuda yeniden değerlendirme yapılması. Karar kendilerinin.

***

Cevaplar

Gelen mailler epey birikti. Hiç olmazsa bir kaç tanesine değinmek istiyorum.

Mahir Çağlayan'ın yazdıkları ilginç; "Foça'da 65 yaşındaki Mümin Ihlamur'a damgasız yumurta satmaktan kesilen ceza 15 bin lira. Cengiz İnşaat'ın sıfırlanan vergi borcu kadar."

Ali İhsan Sağlam, TBMM Başkanı konusunda görüşlerinde yalnız değil. Fakat detay veremeyeceğim, çünkü ha babam açıklama yolluyorlar.

Erdoğan Tokmakçıoğlu büyüğümün oğlu Cem'in mesajını epey gecikmeli aldım. İlgisine teşekkür ediyorum. Tüm aileye selam ve saygılar.

Yazarın Diğer Yazıları