Yeşilin en acı tonu

Bir yerler yıkılıyor, devrediliyor, değişiyor... Hem de oraların sadece arsa veya bina olduğunu zannedenler tarafından!

Geçtiğimiz hafta aldığım haber beni yine sizinle sanat etkinliği paylaşmamı engelledi. Türkiye'nin en eski botanik bahçelerinden biri olan İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi, müftülük hizmetlerinde kullanılmak üzere tahliye ediliyor... 3 yıl önce 17 dönümlük bir alandaki bahçe, üniversiteden alınarak Diyanet'e verilmişti. O zaman bir yürüyüş yapılmıştı ve fakat olay engellenememişti.

Üniversiteden yapılan açıklama ise şöyle; "1933 yılında gerçekleşen Üniversite Reformu sonrasında Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün daveti ile Nazi zulmünden kaçarak ülkemize gelen Prof. Dr. Alfred Heilbornn ve Prof Dr. Leo Brauner tarafından 1935 yılında kurulan yaklaşık 15 bin metrekarelik İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi, Osmanlı döneminde bu alanda Şeyhülislamlık bulunduğu gerekçesiyle Diyanet İşleri Başkanlığı'na tahsis edildi. Bahçe, 1995 yılında SİT alanı olarak ilan edilmiş, parsellerde bulunan ağaç ve bitkiler tabiat varlıkları olarak tescil edilmiş, yerinde korunması ve sürekli bilimsel bakımlarının yapılmasına karar verilmiş olmasına rağmen onaylanmıştı."

Sizce İstanbul İl Müftülüğünün bu alana ihtiyacı var mı? Varsa dahi, taşınması gereken Botanik Bahçesi mi?  Bahçede mevcut bitkilerin taşınma sırasında zarar göreceği düşünülmüş müdür? Taşınma kararı akademisyenlere ya da bilirkişilere sorulmuş mudur? Bahçenin bakımına Üniversite gereken özeni göstermeyerek köhneleşmesine yol açmış, yılların birikimini, bilimi, eğitim ve öğretimi yok saymıştır. Bu bahçenin millî servetimiz olduğunu düşünen tek kişi ben olamam her halde... Türkiye'nin ilk herbaryumu ve 40 bine yakın bitki kayıtları olan bir yeri taşımak sağlıklı olabilir mi? 5 bini aşkın bitki türünün olduğu yeri taşımak bu canlılarımızı öldürür. Bir kere düşünün lütfen...

***

Bu arada Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine uyum için çıkarılan 703 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye göre Devlet Tiyatroları'nın yönetim ve ödeneğiyle ilgili kararlar da Cumhurbaşkanlığı'na bağlandı. Buna göre, söz konusu madde "Devlet Tiyatroları Genel Müdürü'ne en yüksek sanatkâr memur ücretine ilave olarak Cumhurbaşkanınca tayin edilecek miktarda idare ve temsil ödeneği verilir" oldu.

Dolayısıyla, Devlet Tiyatroları'nın kuruluş yasası imha edilmiş oldu. Genel müdürü, kadroyu ve bütçeyi artık Cumhurbaşkanı belirleyecek. Devlet Tiyatroları'na müdahaleyi açık hale getiren ve sanatta tekelliği destekleyen düşüncenin ayak sesleridir bu... 

Yazarın Diğer Yazıları