Yeter artık uzak kaldığımız...

Cumhurbaşkanı Erdoğan Pakistan ziyaretinin ardından resmi temaslarda bulunmak üzere bir başka kardeş ülkeye, Özbekistan'a geçti. Anayasa değişikliği, Başkanlık sistemi ve yükselen dolar tartışmasıyla birlikte gerekli etki ve önemi görmemiş olsa da bu ziyaretin Türkiye ve hatta bölge dinamikleri açısından önemli yanları bulunuyor. Ancak öncelikle iki ülke ilişkilerinin kısa kronolojisine bakmak gerekiyor.

Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından bağımsızlığını elde eden Özbekistan'ı ilk tanıyan ülke Türkiye'dir. Bu sebeple Türkiye de, Aralık 1991'de Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov'un ilk ziyaret ettiği ülkeler arasındadır. Konuya ilgi duyanlar hatırlayacaklardır; fakat yine de Kerimov'un bu ziyaret sırasındaki şu sözlerini vurgulamak lazımdır:

"Eğer Türkiye bize destek olursa, Özbekleri bundan sonra kimse boyunduruk altına alamaz... Atatürk İlkeleri, bizim Özbekistan'da yapmak istediklerimizle paraleldir. Ben Atatürk'e hayranım ve O'nun Türkiye'de başardıklarını Orta Asya halklarının da başaracağını ümit ediyorum. Ben, Türk halklarının birliği düşüncesini savunuyorum. Bu birlik mutlaka gerçekleşmelidir. Politik bir birlikten ziyade, ekonomik bir birlik kurulabilir. Bunun adına Türk Ortak Pazar'ı da diyebilirsiniz."

Bu ifadeler bir anlık heyecanın dışa vurumu olmaktan öte iki devletin neler yapabileceği, iki kardeş topluluğun nasıl bir bütünleşme sağlayabileceğine yönelik potansiyeli ortaya koymaktadır.

Ancak pek çok meselede olduğu gibi Türklerin tarih sahnesindeki sorun alanı kendi içlerindeki karmaşa, çatışma ve kopuşla belirginleşmektedir. Türkiye-Özbekistan ilişkileri de altın bir döneme evrilmek üzereyken iyi yönetilemeyen iletişim süreçleri, karşılıklı yanlış anlamalar ve bir yönüyle de siyasi yanlışlıkların tahribatı ile durma noktasına gelmiştir.

***

Hızlı başlayan ilişkiler ağı Özal, Demirel ve Kerimov'un ziyaretleri ile şekillenmiş, özellikle Özbek lider 1999 yılına kadar resmi ve gayri resmi olarak 10 kez Türkiye'de bulunmuştur. Ancak, Özbekistan muhalif liderlerinden Muhammed Salih'in Türkiye'ye gelmesiyle iki ülke ilişkileri 1993'te kaygı-şüphe alanına taşınmıştır. 1999'a kadar bu süreç belirli bir dengede götürülebilmişse de aynı yıl Kerimov'a düzenlenen suikast girişiminde Türklerinde yer aldığı iddiası kopuş sürecini tetiklemiştir. 1999 yılında Kerimov'un, 2000'de ise Ahmet Necdet Sezer'in ziyaretleri Cumhurbaşkanı düzeyinde son ziyaretler olmuştur. Erdoğan'ın Başbakan olduğu dönemde, 2003 yılında bu düzeyde son ziyaret yapılmış; benzer şekilde Özbekistan'dan da Türkiye'ye en son Başbakan ziyareti 1992 yılında gerçekleşmiştir.11 yıl sonra resmi olmayan ikili temas çerçevesinde Şubat 2014'te Soçi Kış Olimpiyatları sırasında Erdoğan ve Özbek Cumhurbaşkanı Kerimov arasında üst düzey bir görüşme olmuştur. Temmuz 2014'te de dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yıllar sonra bu düzeyde bir resmi ziyarette bulunmuştur. İki Dış İşleri Bakanı daha önce 2 kez farklı zirvelerde bir araya gelme fırsatı bulmuştu. Taşkent ziyareti sırasında Davutoğlu "durağan dönem bitti." demiş olsa da geçen 2 yıllık süreçte etkili bir değişim meydana gelmemiştir. 2014'te Türkiye Cumhurbaşkanlığı devir teslim töreninde ise Özbekistan' Dışişleri Bakanı düzeyinde temsil edilmiştir.

Hızla telafi edilmeli...

İki ülke arasındaki ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkiler siyasi durağanlığın etkisiyle beklenenin çok gerisinde kalmıştır. 2015 yılındaki ticaret hacmimiz 1.2 milyar dolar ve Özbekistan'ın toplam hacminin %5'i kadardır. Bu oran Rusya ile %24.5, Çin ile %12 ve Kazakistan'la %6 düzeyindedir.

Tüm bu gelişmelerin ardından kurucu Cumhurbaşkanı Kerimov'un vefat etmesi ve 4 Aralık'ta yapılacak seçimlerde yeni Devlet Başkanını seçecek olan Özbekistan'ın Türkiye ile ilişkilerinde yeni bir dönemin işaretlerini verdiği söylenebilir. Bu sebeple Erdoğan'ın ziyareti ve yıllar sonra ortaya konulan samimi diyaloglar kaybedilen zamanı telafi edemese de olması gerekene yeni bir yol açabilme ihtimalini güçlendirmektedir. Şimdi karşılıklı hassasiyetlere daha çok dikkat ederek kopan zincirin halkalarını bir araya getirme vaktidir.

Yazarın Diğer Yazıları