Yılan hikayesi

Uludere olayı, arapsaçına, yılan hikayesine benzedi, çözüldükçe daha da karışıyor. İş ABD’ye, Obama’nın seçimine kadar uzandı! Bu “yumaktan” kim bilir daha neler çıkacak, çıkarılacak. 34 kişinin ölümü, -her insanın askerlerin de ölümü- acıdır. Ancak “olay”, aslında savaş ve terör şartlarında o bölgede müessif fakat olağan bir olay. Uludere gibi PKK’nın “iştigal sahasında” kaçakçı oldukları belli ve BDP’liler dahil herkes tarafından kabul edilen 34 sivil kişi, hududu geçerken ABD Predatorları veya TSK’nın Heron denilen insansız keşif uçakları tarafından tespit edilmiş ve jetler tarafından vurulmuşlar. İstihbaratın kimler tarafından geldiği bir bakıma ilginç ama pek de önemli değil. Olsa olsa ABD’nin oyunlarını gösterebilir. Tabii havadan, PKK haydutları gibi sivil giyimli bu kişilerin kimliklerini tespit etmek pek de kolay değil.

***


Başbakan Erdoğan, “Kararı ben vermedim. Yetkimi (TSK’ya) devrettim, onlar da kullandı. Ben olayı, operasyondan hemen sonra öğrendim” diyor.
Doğru ve haklı. Bu insanların, Ahmet mi, Mehmet mi olduklarını, hal hatır ve pasaport sormaya imkan yok. Ve bir Başbakanın olaya karışması fiilen mümkün değil. Kaldı ki bu “kaçakçıların” kime ne kaçırdıklarını da tahmin etmek güç değil. Riskleri göze almışlar. O şartlarda bu istihbaratı kim neden vermiş olursa olsun, sorumlu TSK harekat komutanının yapması gereken “vur” emrini vermektir. Bu şartlarda beklemek, daha üst makamlardan izin prosedürü de olamaz. O şartlarda ve o bölgede bu şüphelileri “vurmayanlar” mesul olurlardı.
Buraya kadar Başbakan’a hak vermek durumundayız. Ancak yanlışlar burada başlıyor. CHP, fırsat bu fırsat diye bu konunun üzerine atlıyor ve sorumluları -yetkilileri- başta Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Gülyazı Alay Komutan Vekili Albay Hüseyin Onur Güney hakkında, “Halk aydınlanmadı, aldatıldı” diye cezalandırılması için suç duyurusunda
bulundu.
Olay her halükarda soruşturulmalı ve sorumlu-suçlu varsa tespit edilmeli. Ancak ordu karşıtlarının maksadı; bu vesileyle orduya vurmak ve ordumuzu halk nezdinde özellikle o yörede aşağılamak. Kılıçdaroğlu’nun maksadı ise bu müessif olayı siyasete ve muhalefetine alet etmek, iktidara vurmak için fırsat bilerek kullanmak. Kabuk bağlamış Dersim olayı konusunda olduğu gibi işe siyaset ve fesat karıştırmak.
Bu durumda iktidar durur mu? Tabii kendisini savunacak. Başbakan sorumluluğu üzerinden atmak için TSK’yı hedef gösteriyor. İçişleri Bakanı İdris Şahin adeta taallukla “suçluyu” gösteriyor. Tuğgeneral Ali Rıza Kuğu’nun fotoğrafları dağıtılıyor. Neredeyse İnterpol bülteni ile aranacak ve görüldüğü yerde tutuklanıp Hasdal’a tıkılacak.
Tabii “derin” amaç bu vesileyle fırsattan bilistifade TSK’yı Güneydoğu’daki vatandaşlarımız indinde aşağılamak...

***


BDP’li Demirtaş boş durur mu, o da olayın üzerine atlamış. Van’ın Özalp ilçesindeki eski bir olayı hatırlatıyor... Ben de hatırlatayım: Özalp ilçesindeki o eski olaydan rahmetli Mustafa Muğlalı Paşa sorumlu tutulmuş, çok eza cefa çekmiş ve kahrından ölmüştü. Sonra aklandı ve oradaki kışlaya adı verildi. Ama bu iktidar, yöre halkını hoşnut etmek için Genelkurmay Başkanı’nın verdiği talimatla onun adını kaldırttı.
Gene Van’da 3 yıl önce, 2 PKK’lı ile bir sivilin öldürüldüğü operasyonla ilgili başlatılan soruşturmada 1 emekli albay, 1 binbaşı, 1 üsteğmen, 1 astsubay ile 13 uzman çavuş tutuklanıyor. Tesadüf mü “dost ateşi” mi?...

***


Tabii ki Uludere olayı önemli; araştırılmalı örtbas edilmemeli ama orantıları bozmamak ve gerçekleri muhafaza etmek şartıyla. Sonunda ne olacak; “günah keçisi” General Ali Rıza Kuğu önümüzdeki YAŞ’ta emekli edilecek. Ancak konu gene kapatılmayacak; kanayana kadar siyaset ve fesatla kaşınacak. Ve bundan asıl PKK ve düşmanlar yararlanacak...

Yazarın Diğer Yazıları