Yok artık; PKK'ya harp akademisi!

Akıllar, "Pentagon'un YPG'ye ayırdığı 559 milyon dolar"dayken yeni unsurlar ortaya çıkmakta. Örneğin Kongre'ye sunulan raporda "YPG, PKK'nın milis gücüdür. Suriye'de otonom bölge aramaktadır" lafları edilmekte. Bunun gayet net şekilde oluşturulduğu ifade ediliyor. Satır aralarına bakınca yeterli ayrıntı var. Biri gerçekten kanıma dokunmakta. "YPG'ye bir askeri akademi yapımı"nın dillendirilmesi adamların gerçek niyetinin belgesi. Akademia Mahsun Korkmaz'ın çağdaşı, Pentagon eliyle devreye sokulacak. Herhalde adını bu defa "Korgeneral Paul Funk Akademia" koyarlar. Bu tezgâh şimdilik kara harp akademisi. İleride Akdeniz'e çıkmayı başarırlarsa deniz ve hava bölümlerini de eklerler!

Şu örnek bile Amerikan yönetiminin amacını anlamak için yeterli. Bunlar bizi bu kadar mı ayküsü düşük sanıyor? Uyutma taktiklerini suratlarına çarpmak için daha ne kadar bekleyeceğiz? Gözümüzün içine baka baka yalan söylemeye devam ettiklerini bilerek, bunlarla ne konuşuyoruz?

Çakal Yunanistan

Bu arada Türkiye Güney sınırında savaşırken, Ege kıyılarımızda bir başka zorlama var. 18 tapulu adamızın üstüne oturan Yunanlılar, iyice şımardılar. Hedef büyüttüler. "Bunların nasılsa derdi var" diyerek sembol ada Kardak'a bayrak dikme peşine düştüler. Yunan Savunma Bakanı, Tansu Çiller'in söküp attığını aynı yere dikebilme uğraşında. Hamle üstüne hamle yapılıyor. Kardak kapışmasının yıl dönümünde çelenk teşebbüsünün engellenmesini hazmedebilmiş görülmüyorlar.

Amiyane tabirle "Yunanistan çakallık peşinde". Durum Nagehan Alçı'nın "18 keçinin otladığı kaya parçası" demesinden çok farklı. Bu kafayla, yakın gelecekte Burgaz ve Kınalı'ya da çıkmaya kalkabilirler. Adamların Megalo İdea'sı ortada; "Ayasofya'da yeniden çan çaldırmak". Her zaman tekrarlıyorum; "Güçlü ordu, güçlü Türkiye".

***

Gündemde

Doğu Perinçek, ekranlara bir seri çıkış yaptı. Eleştirilerin ardı arkası kesilmiyor. Hemen hepsi birbirine benzemekte. Bu konuda öncelik ilk mesajı yollayan Sebahattin Kuruçelik'in. Ondan bazı bölümleri aktaracağım:

"Perinçek'in amacı siyaset yapmak değil. Şartlar ne olursa olsun iktidarları ayakta tutmak. Özellikle harici konularda hep destek, tam destek. Hangi partinin yönetimde olması fark etmiyor. Malumunuz üzre sınır ötesi harekatlarda "ama" demek bile vatan hainliğiyle eşdeğer tutuluyor".

Kuruçelik'in haklılığını eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a yöneltilen kampanyadan anlıyoruz. Paşanın kıyamet kopartılan sözlerini ben de dinledim. Hiçbir şey yok. Sonradan yaptığı açıklamada da yerden göğe kadar haklı. Erdoğan'ın bu trafikte her şeyi takip etmesi zor. Demek ki "laf taşıyanlar" çarpıtmalardan uzak durmalı...

***

Tatlı bir soluk

Bu kadar sıkıntılı ortamda TRT Spor'un Basın Tribünü'nde rahat bir nefes aldık. Yusuf Mertol'un moderatörlüğünde; Meriç Müldür, Bahri Havadır ve Fatih Doğan'ın sorguculuğundaki program için "en renklisi" oldu diyebilirim. Çünkü konuk Ali Şen'di.

Futbolumuzun en başarılılarından olması yanı sıra, ülke sporu için yaptıklarını iyi bilirim. Neuchatel Xamax maçı sonrası Galatasaray'a kurulan tezgahın bozulmasındaki çabalarını hatırlarım. Aynı şekilde Beşiktaş'a da -Süleyman Seba dönemi- epey faydası oldu. Bu işleri becerirken, metotlarını fazla açmadı. Anlayacağınız futbolun sevildiği kadar "mafya kuralları"nın geçerliliğini ima etmekle yetindi.

Bu arada Fenerbahçe kongresiyle ilgili fazla konuşmadı. Ancak iki minik göndermeyle Ali Koç'a oy vereceğini ortaya koydu.

***

Kanal İstanbul Procesi

Coşkun Telciler'in, mesajında bu başlık var. Eski Gırgır okurları "Prof.. Zihni Sinir Proceleri"ni iyi hatırlar. Telciler'in söz ettikleri enteresan. Biraz muhalefet havası taşısa da farklı yönleri var:

"Hamaset edebiyatıyla, dünya bizi kıskanıyor safsatalarıyla geçiştirilemeyecek ciddi sorun olacak Kanal İstanbul Procesi. Oluşturacağı çevre felaketine girmiyorum. Doğal kanal varken yapayını yapmanın mantığı nedir, diye sormayacağım. 50 milyar TL -bazıları dolar olarak söylüyor- maliyetinin olacağını herkes görmekte. Bedava(!) yapılan, üstünden yeterli araç geçmediği için şu ana kadar cepten ödemekte olduğumuz köprülerin görüldüğü ortamda bu mantığı anlayan var mı? Aklımızla dalga geçer gibi, çıkan hafriyatla adalar şehri kurulacağını söylüyorlar. Yapılması durumunda orta büyüklükte bir ülkeyi iflas ettirecek bu proce seçim yatırımı değilse, iptal edilmelidir."

***

Tuna Huş'u da kaybettik

Yaprak dökümü mevsimindeyiz. Hakk'a yürüyenlerin sayısı her gün artıyor. Telefonuma mesaj geldikçe inanın "acaba yine kim gitti" diyorum. Bu defa da TRT'nin ünlü ismi Tuna Huş'u kaybettik. Derken Türk Halk Müziğinin naif sanatçısı Nuray Hafiftaş'ın ölüm haberini aldım. Altan Tanman ve Cemal Alkan'dan sonra o da ebediyete uzandı. Mekanları cennet olsun. Tuna'yla iki yurt dışı gezimiz oldu. Biri Jivkov dönemi Bulgaristan'ına. Bülent ve Rahşan Ecevit'i takip etmiştik. Hayli ilginç geçmişti. İleride bir pazar günü bunları hatırlatırız.

Yazarın Diğer Yazıları