Yoksa hak ediyor muyuz!

Seçim meydanlarında yaptıklarıyla övünenlerin, eğitim alanında yaptıkları hamleler ve attıkları adımlarla atladığımızı iddia ettikleri çağın hangi çağ olduğunu, eğitim çalışanlarına ve yetiştirilmesi gereken çocuklarımıza yönelik yaptıkları son birkaç uygulamanın neler olduğunu hatırlayarak zihinlerimizi birlikte yenileyelim.
Büyük propagandalar sonucu yıkadığımız beyinlere zorla enjekte ettiklerimizle insanların kabullenmesini sağladığımız 4+4+4 eğitim sisteminin neler getirdiğine bakacak olursak. Okullarımızın bir çoğunda tam gün eğitime son verilip ikili eğitime geçildiğini görüyoruz. Bunun sonucu olarak da sabahçı olan çocukların saat 6’da kalkarak okula gittiğini, öğlencilerin ise akşam saat 17.45’te okuldan çıktıklarına şahit oluyoruz.
Ayrıca bu zaman sürecinin böylesine uzun olmasının bir diğer nedeni de haftalık ders saatlerinin artırılmasıdır. Bu yapılanların neden olduğu olumsuzluklara bakıldığında ise çocukların derslerde dikkatlerinin dağılması, dersleri izleme ve anlamalarında zorlanmaları ve öğrendiklerini unutmalarına neden olmasıdır. Bir başka olumsuzluk yanı ise yeterli öğretmen atanmaması sonucu derslerin boş geçmesi ve geç saatlerde okul çıkışlarından dolayı öğretmen ve öğrencilerin taciz edilmeleridir. 
Getirdiklerini iddia ettikleri yenilikler bunlarla da kalmayıp, bundan böyle sınavların Türkçe dışındaki dillerde de yapılacak olması münasebetiyle çocuklar ve öğretmenler arasında ayrımcılığın körüklenmesi. Çocuklarımızın % 9’unun tansiyon hastası % 12’sinin obezite hastalığına yakalanmasına seyirci kalınması. 1000 çocuğun sokaklarda çalışmasına ve 10 bin çocuğun sokaklarda dilendirilmesine göz yumulmasıdır. Eğitim çalışanları fişlenerek emre muti olmaya zorlanıp, çalışma arzularının kaybettirilerek, motivasyonlarının bozulmasına gidilmesidir.
Hele de “Milli Eğitim Temel Kanunu ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile eğitime öldürücü son darbe vurularak ruhuna Fatiha okunmasıdır. Gerçekleşen bu beyin ölümüne, daha önce attıkları yumruklarla nakavt edemedikleri sistemi ve onu ayakta tutanlarının ayaklarını, ellerini bağlayarak, ağızlarını bantlayıp altın vuruşu yapmaları sonucu gerçekleştirmiş olunmasıdır.
 Çıkarılan bu yasa ile birlikte Müsteşar dışında tüm bürokratlara ilaveten, beş yıldır görev yapan okul müdürleri ve muavinlerinin görevlerine son verilmesi. Diğer taraftan Bakanlık merkez teşkilatında 652 sayılı KHK ile iptal edilerek “Grup Başkanlığı” na çevirdikleri Daire Başkanlıkları, yeni kanuna göre yeniden ihdas edilerek 140 adet kadro verilmesi. Yine aynı kanun gereği daha önce kaldırılmış olan Şube Müdürlüğü kadrosu yerine az sayıda şube müdürlüğü ihdas edilmesidir.
3046 sayılı Kanun her daire başkanlarının altında en az üç şube müdürünün bulunmasını emreder. Buna bakıldığında 420 şube müdürü kadrosunun tahsis edilmesi gerekirken, bunun tam tersi yapılarak 625 sayılı KHK ile  “Şahsa Bağlı Şube Müdürleri Eğitim Uzmanı” yapılmıştır.
Tüm bu yapılanlar Anayasamız açısından, insanların kanun önündeki eşitliğini, Anayasanın bağlayıcı ve üstünlüğünü, kişinin dokunulmazlığını, maddi ve manevi varlığını, çalışma hakkını ve ödevini, ücret adaleti sağlanması haklarının ihlalidir. Devlet, çalışanlarının yaptığı işe uygun adaletli bir ücret elde etmelerini, kimseye işkence ve eziyet yapılmamasını, çalışanının hayat seviyesini yükseltme ve şahsiyetleriyle bağdaşmayan cezaya çarptırılmasına izin veremez.
Bugün yapılanlar ise insanları çalıştıkları rütbenin bir altındaki göreve indirerek tenzili rütbeye tabi tutmaktır. İnsanlar bu duruma getirilirken ortada hiçbir neden olmaksızın, Anayasa ve yasalar çiğnenerek yapılmış olmasıdır. Ayrıca merkez ve taşra teşkilatlarında yapılacak yeni atamalar sonucu atananların mevzuatı bilememesi yüzünden büyük bir kargaşa yaşanıp, yanlışlıklar yapılmasıdır.
Zaten yaşamakta zorlanan bu insanların özlük haklarındaki kayıplar nedeniyle adeta açlığa ve sefalete terk edilmiş olmalarıdır. Yıllarca derse girmemiş okul müdür ve muavinlerinin sınıfa gönderilmesi çocuklar açısından bir hüsrana neden olacağı gibi, insanların bu şekilde ayrıma tabi tutulmaları kutuplaşmalara yol açacak ve çocuklarımızın geleceğini yakından etkileyecektir.
Bir ülke ki, yönetenler tüm halktan intikam alırcasına güç kullanacak, o halk kendisine bunu yapanları alanlarda elleri patlarcasına alkışlayacak. Onlar da zulüm ettikçe daha çok alkışlanıyoruz diye daha da zalimleşeceklerdir. Hani diyorum yoksa biz bunları hak ediyor muyuz?

Yazarın Diğer Yazıları