Yunanistan'ın küllerinden doğan "kötülük"

Bu coğrafyaya dair "yeni harita" beklentisi bitmez. Kanla yahut masa başında kandırmacayla çizilmiş bir "yeni harita" vardır illa etrafımızı kuşatan her bir "gücün" ve onların "kendini dev aynasında gören" kullanışlı kuklalarının hülyalarında... 

Ama başka bir şey oldu bu defa...

Hiçbirinin dahli olmaksızın, "insanlığın doğal sınırları"na dayanarak, kendiliğinden belirdi "yeni harita";

Küllerle ayrıldı "iyilik" ve "kötülük" birbirinden;

"Zalim" ve "mazlum"...

***

"Komşu"muz yanarken, merkez üssü avuçlarımızın içindeki o küçücük telefonlar olan bir kötülük depremine maruz kaldı Türkiye; hasar tespit çalışmaları sona ermedi, bilanço net değil ama belki yüz, belki binlerce kişiyi küçülttü, alçalttı, çukurlaştırdı!

Aslında "trol", "fake", "münferit", "istisna" demek gibi bir kaçış yolumuz vardı; sorsan kendine "yerli ve millî" diyecek bir gazete, ölümlerle eğlenen başlığıyla bunu da elimizden aldı.

O, "Yananistan" dedi ama yanan insan(lık)dı!

***

Utanmazlık arşa çıktı;

Hava buram buram yanmış insan eti kokarken "ateşin bol olsun" demelerine...

Bir büyük felaketi "günün en güzel haberi" diye nitelemelerine...

"Dua"ları bile kirletip "daha çok kişi ölsün inşallah" diye açmalarına ellerini...

Alevlerden kaçabilecekleri başka yer kalmayınca denize sığınan biçarelerle "İzmir'e kadar yüzerler şimdi" diye dalga geçmelerine...

"Bu nasıl vicdan" bile diyemiyoruz...

Diyoruz, demesine de;

"Başkalarının acısını duyabiliyorsan insansın diyen şizofrenler" oluyoruz daha o dakikada.

"Yunan mısın ki sana ne oluyor" sığlığına sürgün edilmiş gibiyiz;

"İnsan değilsin ki sana nasıl anlatayım" dahi diyemiyoruz. Bir dumur kuşatmasının esirleriyiz!

***

Çarpıtmanın bini bir para;

"Filistin, Suriye yıllardır yanıyor"larla, "Suriye, Arakan, Türkistan"la, "Kuzey Kıbrıs"la, merhum Sadık Ahmet'in "Ben bir Türk olduğum için hapse götürülüyorum. Eğer Türk olmak bir suç ise, burada tekrar ediyorum. Ben bir Türk'üm ve öyle kalacağım" diyen feryadıyla, kontra vicdan kasıyorlar insanlığımıza!

Yutkun yutkun nereye kadar!

Be arsızlar;

İsrail'i ihya edici ticaret anlaşmalarına imza atanları, Türkiye'nin en verimli topraklarını İsrail'e tam anlamıyla peşkeş çekenleri destekleyerek mi yanıyorsunuz Filistin'e?

Kerkük'te -belirleyici olan mazlumun dini, dili, ırkıysa- Müslüman ve Türk olan sayısız insanı yerinden yurdundan edeni edemediğini katleden, camilerde toplu katliamlar yapan, kadınlara tecavüz eden işgalci Amerikan askerlerinin sağ salim evlerine dönmeleri için dua ederek yahut bütün bu işkenceleri "demokrasi getirme operasyonu" sayarak mı hemhal oluyorsunuz din veya soydaşlarınızın acılarıyla?

Kambur saydığınız, verip kurtulmaya çalıştığınız Kuzey Kıbrıs'ı ne yüzle ağzınıza alıyorsunuz; "Yes be annem" derken can ciğer kuzu sarması olan siz değil miydiniz Rumlarla?

***

Şunu o kalın kafalarınıza sokun:

Yunanistan'da arka arkaya çıkan o şaibeli yangınlarda, Sadık Ahmet'e işkence yapan Yunan iktidarları yanmadı...

Batı Trakya Türklüğü'nün dinini yasaklayan Haçlı kafası yanmadı...

"Megalo İdea" yanmadı, "Enosis" yanmadı; Türk düşmanlığı yahut Pontusçuluk yanmadı...

Ağaçlar yandı; ormanlar...

Kuşlar, çiçekler, böcekler, kediler, köpekler, kelebekler; nefes alıp veren ne varsa...

Dağ, taş yandı...

İnsanlar yandı; sayıları her dakika artıyor, içlerinde turistler, misafirler ve belki onların içlerinde de Müslüman yahut Türk olanlar da vardı; ki olmasa ne yazar!

Çocuklar yandı... Bebekler... Tekerlekli sandalyedeki yaşlılar, engelliler; savunmasızlar!

Kim bilir, belki aralarında "dayan komşu" diye bizim için kendi inançlarınca dua edenler vardı!

***

Hadi insanın ölüsünü bile mimlediniz kocaman kırmızı çarpı işaretleriyle;

Ya ağaçlar?

Onların da dini, dili, ideolojisi mi var?

Hayır öyleyse, tarihin görüp görebileceği en büyük askeri-sosyolojik-siyasi ihanetini gördüğünüz Arabın hurmasıyla niye donatıp duruyorsunuz güney sahillerimizi?

***

Hayır, hepsi bir yana...

Cayır cayır yanmış bir Hristiyan çocuğun bedenine "cız" edebilir için; bu senin dinine de, imanına da halel getirmez, "Müslümanlığından bir şey kaybetmezsin" diyeceğim ama vaktiyle işgalci Yunan'ın papazlarını sevinç gösterileriyle karşılıyordu İzmir limanında deden!

Ölümle ölüm arasında sıkışıp kalan Yunanlıların halini görünce dolu dolu olabilir gözlerin, içinden ellerinden tutup çıkarmak gelebilir onları oradan; gölge düşürmez bu hislerin hiçbiri Türklüğüne;

Ama bu da olamaz seni o amansız kinine güdüleyen; sen hiç "Türk" olmadın ki zaten! Keyiften dört köşeydin "Türk'üm" diye başlayan andımız kaldırılırken!

Bırak onu bunu da Türk'ün Kurtuluş Savaşı için "Keşke Yunan galip gelseydi" diyen sen değil misin rezil kardeşim!

***

Kendi adıma...

 "Dayan komşu"ya karşılık gelmez ama "Pígaine geítonas"...

***

SORU-YORUM

Yunanistan'da meydana gelen faciaya sırf Yunanistan'ın başına geldiği için sevinen tedaviye muhtaç güruha mensup bir tek yaratık bile Yunanistan'ın 18 adamızı işgaline ses çıkarmış mı? İktidarın, işgal altındaki Türk adalarına neden Türk bayrağı çekmediğini, bunu niye bir uluslararası krize dönüştürmediğini, neden sineye çektiğini sorgulamış mı? Ne anladım ben böyle Türklük sevdasından?

Yazarın Diğer Yazıları