Yürek yangınları…
Öyle anlar gelir ki ne yolların bitmesini istersin ne de doğanın o muhteşem iyileştirici gücünü…
İçimizde yangınları, fırtınaları, sert rüzgârları biriktiriyoruz. Öyle bir an gelir ki içindekileri kusmak istersin fakat paylaşacağın ve güvenebileceğin hiç kimseyi bulamazsın. Kimileri denize, dağlara, ormanlara öfkesini kusarken, kimileri ise içindeki bu yangını büyütükçe büyütür.
Herkesin yüreğinde bir yara vardır elbette. Sevgiliye kavuşamayanlar, vatan hasreti çekenler, dramlar, geçim sıkıntısı, ekonomik kriz, sevdiklerini kaybetmenin acısıyla kavrulan yürekler. Bir şekilde bu yangınla mücadele etmek zorunda kalıyorsunuz. Çoğu zaman efkârlanıyor insan, dinlediği bir türküyle hemen duygusallaşabiliyor. Yüreğine dokunuyor türkünün sözleri ve gözyaşları süzülür yanaklarından. Yürekteki acılar tutuştukça tutuşuyor... Bazen nefes alamayacak gibi oluyorsun. En azından ruhuma iyi gelecek bir şeyler yapmalıyım diyorsun ve kendine bir meşgale buluyorsun. Bir nebze de olsa kafandaki sorunları dağıtmış oluyorsun. Bir bakıma yaşanmışlıklarını dile getirmenin arayışına giriyorsun. Bazıları bu duyguları şiirlere, yazıya veya sanatın bir başka dalına aktarırken, kimileri ise maalesef yüreğine hapsedip kelepçe vuruyor…
Hesaplaş kendinle…
Çoğu zaman nasıl bir dünyada yaşıyoruz diye hayıflanırız. Eski tat ve lezzetin kalmadığını söyleyenlerin sayısı abartılamayacak kadar bayağı bir yüksek. Dünyayı bu hale getiren insanlar değil midir? Bu soruyu sormadan da edemiyorum. Yalnızlaşıyoruz git gide. Mümkün olduğunca insanlardan kaçmak için yer arıyoruz. Siyasetten, insanların muhalefetinden, önyargılarından ve her konuda alim kesilen tayfalardan uzaklaşmak. Kafamızı, ruhumuzu dinlendirmek için hiç kimsenin olmadığı sakin bir yer arıyoruz. Doğanın içinde kendinle baş başa düşüncesi bile ne kadar rahatlatıcı. Arabana atladığın gibi yollara koyuluyorsun, müzik son ses sadece etrafı ve yolları seyre dalmışsın. İçine hapsettiğin duygularını haykırırcasına müziğe eşlik ederken, içini tatlı bir huzur sarar ve özgürlüğün tadını çıkarıyorsun. Yolların bitmesini bile istemezsin, yol uzayıp gitsin nereye kadar gidebiliyorsa… Bir an ruhunun bile ne kadar rahatladığını sezersin ormanlarla kaplı bir yere geldiğinde… Tek yapman gereken telefonunu kapatman ve kendini doğanın sihirli gücüne bırakman. Hesaplaş kendinle şimdi… Karışanın yok, yargılayanın yok, muhalefet edenin yok. Etrafında sadece kuşların cıvıltısından başka hiçbir ses yok. Tam zamanı haykır… Avazın çıktığı kadar… Yüksek sesle türkü çığır, sevgiliye söyleyemediğin tüm kelimeleri doğaya haykır. Doğa yargılamaz, kızmaz, sözünü kesmez ve sabırla dinler yeter ki haykır. İşte en büyük sırdaşını buldun. Arada yapmak iyi geliyor en azından ruhun tazeleniyor. Yoğun iş temposu, büyükşehirlerin trafiği, geçim sıkıntısı… Nereye kadar gem vurabilirsin ki duygularına.
Tek yapmanız gereken kendinize zaman ayırın. Aileniz ve sevdiklerinizle güzel vakit geçirebilirsiniz. Kitap okumak, spor yapmak, yürüyüşe çıkmak ve müzik dinlemek size çok iyi gelecektir. Gereksiz insanlardan, gereksiz sosyal medya yayınlarından, Tv’lerin tartışma programlarından, kısacası hayatınızda işe yaramaz ve size hiçbir katkısı olmayan her şeyden uzaklaşın. Unutmayınız ki hayat çok kısa ve yaşamaya değer...