Yüzü olanlar Ata'nın huzuruna...

Yarın 23 Nisan...

Neşe dolamıyor;

Utancından yerin dibine giriyor insan.

***

Bir neslin, cepheden cepheye koşarak, kol, bacak, göz, evlat, ana, baba, eş, kardeş, ağabey, abla; her cephede kendinden bir parça bırakarak, aralıksız günlerce çatışarak, katline verilen fermanların, yağlı urganların, masaya vatanı koyarak yapılan pespaye pazarlıkların arasından geçip de Antep'te gazi olarak, Maraş'ta kahramanlaşarak, Urfa'dan şan alarak verdiği mücadelenin tacı olan "egemenlik"ten, bir oy pusulasıyla vazgeçmeye hazır olan milyonlarca "Türk vatandaşı" bulunduğu gerçeğiyle yüzleşmek zor.

Her iki kişiden biri mi sahi?

Öyleyse;

Komşun da olabilir, bakkal amca da, köşedeki simitçi de, taksi şoförü de, öğretmenin de, öğrencin de, doktorun da, hastan da, hakimin de, savcın da...

Nasıl döneceksiniz sırtını bundan sonra güvenle onlara;

Bu da bir nevi kuşatma değil mi aslında?

***

Yarın 23 Nisan...

Yüzü olan varsa çıkıp anlatsın Ata'ya.

Sinmiş bir toplumdan "kurtuluş savaşı" veren bir "millî ordu" yaratılmışken, ne oldu, nasıl oldu da bu ülkenin insanları yeniden "tehdit"i kendi şahsi menfaatlerinin sınırlarıyla belirler oldu?

***

DUMUR...

-------

Zihni Sinir projeleri bunun yanında Einstein buluşu gibi kalır...

Neymiş efendim, "kumalık, Türk tipi taşıyıcı annelik"miş!

Taşıyıcı annelik Türkiye'de yasak olduğu için çocuğu olmayan aileler bu işi "kuma alarak" hallediyormuş!

Evdeki "kocamış(!)" karısının üzerine el kadar çocukları kendisine kadın yapanların azgınlığını "töre" çarpıtması bile böyle ılımlılaştıramamış, anlaşılabilir, kabul edilebilir, sevimli kılamamıştı!

Hem de bir "bilim insanı" bunu yapan...

Hem de bir "kadın"...

Şaşırdım; hangisine yanalım!

Tam bir dumur hali.

***

Ey, 17 Nisan sabahı "terörün kökünün kazınmış olacağı" masalına kanarak "Evet" diyenler;

Bir haftada yedi şehit verdik, şimdi ne diyorsunuz?

***

GÜNÜN SÖZÜ

------

Son KİT satıldığında, son SİT imara açıldığında, son ihale verildiğinde; çalacak bir şey kalmayınca, beyaz adam "oy"larımızı çaldı. Azmi Karamahmutoğlu

***

PENGUEN...

-----

Son döneme damgasını vuran mizah dergilerinden biri Penguen; çocuklara özel çıkardıkları Süper Penguen ile zeki, her şeyin farkında ama yüzü bulutlanmayan çocukların yetişmesine sağladıkları katkı bile tek başına öylesine kıymetliydi ki...

Üzüldüm...

Çok üzüldüm...

Nedenini henüz ilan etmediler ama tahmin etmek hiçbirimiz için zor değil herhalde.

Gözyaşlarının oluk oluk aktığı bir ülkede bir yudum tebessüm bile kendi kendini imha etmek durumunda kalıyor ya...

Öfkenin, kabalığın, saygısızlığın, şiddetin kol gezdiği şu günlerde her şeyden önce gülümseme durakları kilit vuruyor ya kapılarına...

Bu bile yeter savrulduğumuz karanlığın farkına varmaya...

Hele bir "gerekçeleri"ni yazsınlar da; umut fakirin ekmeği, hep birlikte gülebilmenin bir yolu bulunur belki...

 

Yazarın Diğer Yazıları