Zavallı Hasan!
A+A-

Mülkiye’deki adıyla “alyanak Hasan” Hasan Celal Güzel, eski Genelkurmay Başkanlarından İsmail Hakkı Karadayı’ya “zavallı” diyor... Kendi ifadesiyle “Bu fakir milletin parasıyla orgeneral ve Genelkurmay Başkanı olup da halka cahil diyen ve demokrasiyi lâyık görmeyen Karadayı” ‘zavallıimiş!
Genel Müdürlük, müsteşarlık ve bakanlık yapmış, yani “umuru devlet” görmüş bir kişinin, TSK’nın onurlu bir generaline, eski bir Genelkurmay Başkanına, “zavallı” demesi, kendisinin, tuttuğu “liboş” köşe uğruna ne mertebeye veya “mertebesizliğe” düştüğünü gösteriyor.
Orduya ve komutanlarına karşı insafsız bir sürek avı başladı ya, Hasan efendi durur mu, o da şecaat arz edecek...
Gün onların günü!
Sayın komutanımı savunmak bana düşmez, ama Karadayı Paşa cevap vermeye bile tenezzül etmeyeceğine göre, bu konuda yazmak bana düşüyor!
Bu Hasan efendinin Karadayı Paşa hakkında ilk söyledikleri doğru; gerçekten de sayın Karadayı, diğer onurlu ve kıymetli Genelkurmay Başkanları ve komutanlar gibi, milletin içinden çıkmış, fakir millet ödediği vergilerle onu okutup subay yapmıştır. Onun yıldızlarla donatılmış omuzları bu cefakâr milletin iftihar kaynağı olmuş, evlâdını onun emrine göndermiş, ‘komutanım’, ‘paşam’ diye hitap etmiş, onu başının üzerinde taşıyarak çok sevdiği rahmetli Fevzi Çakmak Paşa’nın makamına oturtmuş ve Genelkurmay Başkanı yapmıştır...
Ancak “alyanak” Hasan bundan sonra sapıtıyor; yarım yamalak, tele-kulaktan dolma ve “sızma -süzme” bilgilere göre soruyor;
“Peki Karadayı ne yapmış? Zaferler mi kazanmış; Türkiye’nin savunmasını daha da güçlendirmek için reform mu yapmış; yoksa savunma sanayiini geliştirecek adımlar mı atmış?” Ve hükmünü hemen veriyor; “Heyhat ne gezer! Karadayı, 4 Şubat’ta halkı ve seçilmiş iktidarı korkutmak için Ankara’nın göbeğinde tank gezdirmiş... Yani, halkın verdiği paralarla ülkeyi savunmak için alınan tankların namlularını halkın göğsüne ve millet iradesine çevirmiş”
Bir defa, devlet umuru görmüş, hukuka saygılı bir kişinin önce telefon dinlemelerine, bant kayıtlarına itibar etmek bir yana, bunların hukuka ve ahlaka aykırı olduğunu bilmesi ve bu iddialar ispat edilene kadar, insanların masum sayılmaları gerektiğini savunması gerekirdi!
Karadayı’nın sicili
İsmail Hakkı Karadayı, kendi reklâmını yapacak bir kişi değildir. Onun, teğmenlikten başlayarak, Ordu Komutanlığına, Genelkurmay Başkanlığına kadar yaptıkları, başarıları sicilinde mevcuttur. Evet, Hasan efendinin sorduklarının hepsine cevap “Evet”tir. O her rütbeye ve sonunda Genelkurmay makamına başarıları ve liyakati sayesinde yükselmiştir. Ordu Komutanı olarak terörle mücadeledeki başarılarını ve sonra da Genelkurmay Başkanı olarak, ordudaki eğitim reformu ve silahların modernizasyonu hususundaki katkılarını bilenlere sorsa, öğrenirdi! Karadayı üstelik orduda, hep sayılan ve sevilen bir komutandı!
Ama Hasan efendinin maksadı başka; şu sırada, orduya ve komutanlarına karşı açılan sürek avının ve hatta “Ergenekon Kapsamının” mihrakı ne? 28 Şubat “ın intikamını almak!
“Şeriat devletini geri getirmek” milli irade imiş! “Milli irade” mi, “oyçokluğu iradesi” mi? Buna engel olmak, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti, iç ve dış düşmanlara karşı korumak - kollamak TSK’nın anayasal ve yasal görevidir. Kısacası Karadayı Paşa ve diğerleri, asli görevlerini yapmışlardır. Yapmasalardı ne olurdu? Bugün olmakta olanlar, daha da olacaklar, o zaman olurdu! Hasan ve şürekâsının hınçları bundan dolayı! Şimdi “takkeleri düştü, kelleri
göründü...”
Zavallı Hasan’ın diğer safsatalarını bir yana bırakıyorum: Karadayı Paşanın “Encümen-i Daniş” üyeliğinden söz ediyor. Evet, Paşa, emekli olduktan sonra bu güzide heyete davet edilmiş ve katılmıştı. “Encümen-i Daniş” Osmanlı devlet geleneğinden gelen güzide bir “meşveret” heyetidir! Oturumları kapalı, fakat mevcudiyeti herkesçe malumdu. Hatta toplantıları Hilton Oteli’nin bir salonunda yapılırdı ve herkes bilirdi! Masonlukla hiç ilgisi yoktu. Mesela Hatay eski Cumhurbaşkanı merhum Tayfur Sökmenoğlu ve rahmetli babam da vardı “Encümen-i Daniş” de! Ama “eski bakan, eski müsteşar” Hasan’ı bu güzide heyete almayı hiç düşünmediler bile!
Sonuç olarak; Hasan Celal Güzel, İsmail Hakkı Karadayı Paşa’ya “zavallı” demiş, “itikadımca” asıl zavallı odur.
Genel Müdürlük, müsteşarlık ve bakanlık yapmış, yani “umuru devlet” görmüş bir kişinin, TSK’nın onurlu bir generaline, eski bir Genelkurmay Başkanına, “zavallı” demesi, kendisinin, tuttuğu “liboş” köşe uğruna ne mertebeye veya “mertebesizliğe” düştüğünü gösteriyor.
Orduya ve komutanlarına karşı insafsız bir sürek avı başladı ya, Hasan efendi durur mu, o da şecaat arz edecek...
Gün onların günü!
Sayın komutanımı savunmak bana düşmez, ama Karadayı Paşa cevap vermeye bile tenezzül etmeyeceğine göre, bu konuda yazmak bana düşüyor!
Bu Hasan efendinin Karadayı Paşa hakkında ilk söyledikleri doğru; gerçekten de sayın Karadayı, diğer onurlu ve kıymetli Genelkurmay Başkanları ve komutanlar gibi, milletin içinden çıkmış, fakir millet ödediği vergilerle onu okutup subay yapmıştır. Onun yıldızlarla donatılmış omuzları bu cefakâr milletin iftihar kaynağı olmuş, evlâdını onun emrine göndermiş, ‘komutanım’, ‘paşam’ diye hitap etmiş, onu başının üzerinde taşıyarak çok sevdiği rahmetli Fevzi Çakmak Paşa’nın makamına oturtmuş ve Genelkurmay Başkanı yapmıştır...
Ancak “alyanak” Hasan bundan sonra sapıtıyor; yarım yamalak, tele-kulaktan dolma ve “sızma -süzme” bilgilere göre soruyor;
“Peki Karadayı ne yapmış? Zaferler mi kazanmış; Türkiye’nin savunmasını daha da güçlendirmek için reform mu yapmış; yoksa savunma sanayiini geliştirecek adımlar mı atmış?” Ve hükmünü hemen veriyor; “Heyhat ne gezer! Karadayı, 4 Şubat’ta halkı ve seçilmiş iktidarı korkutmak için Ankara’nın göbeğinde tank gezdirmiş... Yani, halkın verdiği paralarla ülkeyi savunmak için alınan tankların namlularını halkın göğsüne ve millet iradesine çevirmiş”
Bir defa, devlet umuru görmüş, hukuka saygılı bir kişinin önce telefon dinlemelerine, bant kayıtlarına itibar etmek bir yana, bunların hukuka ve ahlaka aykırı olduğunu bilmesi ve bu iddialar ispat edilene kadar, insanların masum sayılmaları gerektiğini savunması gerekirdi!
Karadayı’nın sicili
İsmail Hakkı Karadayı, kendi reklâmını yapacak bir kişi değildir. Onun, teğmenlikten başlayarak, Ordu Komutanlığına, Genelkurmay Başkanlığına kadar yaptıkları, başarıları sicilinde mevcuttur. Evet, Hasan efendinin sorduklarının hepsine cevap “Evet”tir. O her rütbeye ve sonunda Genelkurmay makamına başarıları ve liyakati sayesinde yükselmiştir. Ordu Komutanı olarak terörle mücadeledeki başarılarını ve sonra da Genelkurmay Başkanı olarak, ordudaki eğitim reformu ve silahların modernizasyonu hususundaki katkılarını bilenlere sorsa, öğrenirdi! Karadayı üstelik orduda, hep sayılan ve sevilen bir komutandı!
Ama Hasan efendinin maksadı başka; şu sırada, orduya ve komutanlarına karşı açılan sürek avının ve hatta “Ergenekon Kapsamının” mihrakı ne? 28 Şubat “ın intikamını almak!
“Şeriat devletini geri getirmek” milli irade imiş! “Milli irade” mi, “oyçokluğu iradesi” mi? Buna engel olmak, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti, iç ve dış düşmanlara karşı korumak - kollamak TSK’nın anayasal ve yasal görevidir. Kısacası Karadayı Paşa ve diğerleri, asli görevlerini yapmışlardır. Yapmasalardı ne olurdu? Bugün olmakta olanlar, daha da olacaklar, o zaman olurdu! Hasan ve şürekâsının hınçları bundan dolayı! Şimdi “takkeleri düştü, kelleri
göründü...”
Zavallı Hasan’ın diğer safsatalarını bir yana bırakıyorum: Karadayı Paşanın “Encümen-i Daniş” üyeliğinden söz ediyor. Evet, Paşa, emekli olduktan sonra bu güzide heyete davet edilmiş ve katılmıştı. “Encümen-i Daniş” Osmanlı devlet geleneğinden gelen güzide bir “meşveret” heyetidir! Oturumları kapalı, fakat mevcudiyeti herkesçe malumdu. Hatta toplantıları Hilton Oteli’nin bir salonunda yapılırdı ve herkes bilirdi! Masonlukla hiç ilgisi yoktu. Mesela Hatay eski Cumhurbaşkanı merhum Tayfur Sökmenoğlu ve rahmetli babam da vardı “Encümen-i Daniş” de! Ama “eski bakan, eski müsteşar” Hasan’ı bu güzide heyete almayı hiç düşünmediler bile!
Sonuç olarak; Hasan Celal Güzel, İsmail Hakkı Karadayı Paşa’ya “zavallı” demiş, “itikadımca” asıl zavallı odur.
- Yorumlar 0
Yazarın Diğer Yazıları
- Tarihten günümüze istikamet nereye...23 Aralık 2013 Pazartesi 00:00
- Demokrasi ve özgürlük16 Aralık 2013 Pazartesi 00:00
- Ebabil kuşları ve Atatürk19 Kasım 2013 Salı 00:00
- Bir zamanlar örnek bizdik!..10 Kasım 2013 Pazar 00:00
- Dalyaya 10 kaldı...29 Ekim 2013 Salı 00:00
- TV, Türkiye’ye arka kapıdan giriş yaptı!16 Ekim 2013 Çarşamba 00:00
- Kimin bayramı!..15 Ekim 2013 Salı 00:00
- Dert mi ararsın?05 Ekim 2013 Cumartesi 00:00
- Bir dertleşme27 Eylül 2013 Cuma 00:00
- Gündemdeki Paşa...16 Ağustos 2013 Cuma 00:00
- Kimler bayram ediyor!..10 Ağustos 2013 Cumartesi 00:00
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.