Zengin devlet-fakir millet

Maliye Bakanı Mayıs ayında bütçenin 3 milyar 662 milyon lira fazla verdiğini açıkladı. İlk bakışta bütçe fazlası vermek bir başarı gibi görünüyor. Ancak gerçekte, ekonominin içinde bulunduğu konjonktüre göre bütçe fazlası vermek yanlış da olabilir.

Bütçe iktisat politikasının önemli bir aracıdır. Bütçe politikası içinde bulunduğumuz ekonomik konjonktüre göre ayarlanır.

Eğer ekonomide istikrar varsa, temel hedef denk bütçe olmalıdır. Zira istikrarlı bir ekonomide, istikrarın devamı için devletin piyasadan vergi ve ceza gibi isimlerle topladığı bütçe gelirleri ile bütçe giderlerinin denk olması mevcut istikrarı bozmaz. 

Bütçe fazlası ve bütçe açığı da bir araç olarak kullanılabilir. Eğer ekonomide durgunluk varsa bütçe açığı, yüksek enflasyon varsa bütçe fazlası verilerek, toplam talep kısılır veya genişletilir.

 1-585.jpg

Öte yandan, Mayıs ayında vergi gelirleri yüzde 17 oranında, cezalar yüzde 69  oranında artmış... Buna karşılık bütçe giderleri ise daha az yüzde 14.3 oranında artmıştır. Yani özel sektör daralmış, devlet genişlemiştir. Özel sektörün daha fazla vergi ödemesinin bir nedeni kur artışından ileri gelmiştir.

Diyelim ki 2014 yılında bir şirketin 1 milyon doları var. 2014 sonunda dolar kuru 2.3265 idi. 2015 sonunda ise 2.9172 oldu. Yani bir milyon dolarda 590.7 bin lira kur farkı çıktı. Bu fark şirketin kârı gibi görünecek ve şirket bu nedenle yüzde 20 yani 118 bin 140 lira kurumlar vergisi ödemiş olacaktır.

   Öte yandan bu sene mayıs ayında, bütçe giderlerinin artmasına karşılık  kamu yatırım giderleri yalnızca yüzde 1 artmıştır. Kamu yatırımları aynı zamanda özel sektör yatırımları için de alt yapı oluşturur.

Özel yatırımlarda gerileme var. Yatırım olmayınca kalıcı büyüme ve kalıcı istihdam sağlamak imkânı yoktur. Keşke mayıs ayında bütçe fazlası kadar yatırım yapılsaydı... O zaman sosyal fayda da artardı ve kamu kaynakları daha etkin kullanılmış olurdu.

Yine faiz dışı fazla vermek de o kadar önemli değildir... Önemli olan devlet borçları için ne kadar reel faiz ödendiğidir.

TÜİK'in açıkladığı, TÜFE bazlı Devlet iç borçlanma senetlerinin reel faizleri, 2014 yılında yüzde eksi 0.9 oldu. 2015 yılında ise eksi 6.84 oldu. Yani devlete borç verenler üstüne de enflasyon vergisi verdiler. Devlet iç borçlanma senetlerine 100 lira yatıranın elinde bir yıl sonra -2015 yılı sonunda-, satın alma gücü olarak 93.16 lira kaldı.

Devlet iç borçlanma senetlerinde reel faiz eksi ise, borç verenlerden devlete kaynak aktarılır. Eğer reel faiz artı ise tersine devletten borç verenlere kaynak aktarılır.

Özetle Devlet iç borçlanma senetlerinde eksi reel faiz varsa, devlet ne kadar borçlanırsa o kadar kârlı çıkar. Faiz dışı bütçe fazlasının önemi kalmaz.

Siyasi iktidarın faizleri düşürme hedefinin bir nedeni de tasarruf sahibinin tasarrufunu kullanarak, bütçeye kaynak transfer etmektir. Bu politika sonucunda, doğal olarak devlet zenginleşiyor, halk fakirleşiyor.

Yazarın Diğer Yazıları