Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER

Agah Oktay GÜNER

Zeytin Dalı Harekâtı

                Türk Silahlı Kuvvetleri 'nin (TSK) büyük bir başarı ile zafere taşıdığı Zeytin Dalı Harekâtı'nın altıncı günündeyiz. Başından itibaren hareket planının mükemmel bir dikkatle hazırlandığını görüyoruz. En az dünyadaki emsalleri kadar iyi eğitim veren, kurmay subay yetiştiren askeri okullardan mezun olanları bu örnek çalışmaları sebebiyle tebrik ederiz.

                Hazırlanan bu planı TSK hava ve kara birimleri cesaret ve tam bir yüreklilikle uygulamaya koymuştur. Kara Kuvvetlerimizin topçu ve piyade güçleri bir silindir gibi düşman mevzilerine girmeyi başarmıştır.

                TC Devleti tarihin belgelediği büyük  geçmişi olan fevkalade zengin bir savaş tecrübesi birikimine sahip bir devlettir. Millet olarak bağımsızlığımız ve onurumuz için yaşarız. Türk Milleti sabırlıdır, tahammülü yüksektir ancak bir kere ayranı kabarmasın. Sözüm ona dostumuz, müttefikimiz NATO içinde birlikte olduğumuz ABD'nin son yıllarda yaptıkları ancak çok köklü bir düşmana yakışan davranışlardır. PKK'nın Suriye kolu PYD'yi 100 bin kişilik araç, silah ve mühimmatla teçhiz eden, onları geleceğin 100 bin kişilik kara ordusu olarak gören ABD,  Türkiye'nin varlığını inkar ederek,  bu TC Devleti düşmanlarına akıl almaz yardımlar sağlamıştır. Türkiye bu vahim gelişmeleri dikkatle takip etmiş, ABD'yi her vesile ile ikaz etmiştir. Bunlara böylesine ağır silahlar vermek, en ileri teknoloji ürünü araç ve gereçlerle teçhiz etmek hatalıdır, yanlıştır. İkazlarımız karşılıksız kalmıştır. Ne yazık ki ABD ve TC "Stratejik Ortaklık" gibi yaldızlı levhalara rağmen işin özünde Amerikan dönekliğine dayanan güvenilmez ilişkileri yaşamıştır. Nitekim 1964 yılında ABD Başkanı Johnson dönemin Başbakanı İ. İnönü'ye Kıbrıs konusunda tehdit dolu bir mektup göndermiştir. İnönü bu tehditlere hak ettiği cevabı; "Dünya yeniden kurulur, Türkiye de lâyık olduğu yeri alır" diyerek vermiştir. 1974 yılında Türkiye'nin yaptığı Kıbrıs Barış Harekatı üzerine ABD Kongresi Türkiye'ye silah ambargosu uygulanması kararı almıştır. Ambargo TSK başta olmak üzere bütün alt sektörlerde Türkiye'yi büyük sıkıntıya sokmuştur. Uçaklarımız yedek parça ve lastik yokluğu yüzünden uçamaz hale gelince Merhum Kaddafi imdadımıza yetişmiş uçak lastiği, yedek parça ve uçak benzinini cömertçe göndermiştir.

                1 Mart 2003 tarihinde TBMM'nin Amerikan Silahlı Kuvvetleri'nin Türkiye üzerinden Irak'a girmesini öngören tezkereyi reddetmesi üzerine ABD ile aramıza ağır kriz şartları girmiştir. Aynı yılın 4 Temmuz'unda Irak  Süleymaniye'de ABD güçleri Türk subaylarının başına çuval geçirmiş, ilişkiler telafisi imkansız bir yara almıştır. Son olayda ise açık ve seçik bir Amerikan körlüğü vardır. Türkiye içinde hiç bir işte ve hiç bir yerde Türk Kürt ayrımcılığı yoktur. Kürtler de Türkler gibi Cumhuriyet'in kurucu vatandaşlarıdır. Onları da tehdit eden, onlara da hayatı yaşanmaz kılan PKK bir terör örgütüdür. ABD tercihini PKK'dan yana koymuştur. Son üç yıldır Türkiye Suriye'deki PYD'nin PKK'nın uzantısı olduğunu ABD'nin buna göre tavır alması gerektiğini ısrarla ifade etmiş ve gereğini beklemiştir. Ancak ABD çevreleri Türkiye'nin İslamcı geçinen terör örgütlerini desteklediğini ifade ederek bölgede tek laik güç olarak gördükleri PYD'yi Radikal İslamcı Örgütlere karşı mücadelede müttefik ilan etmişlerdir.

                İğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batırırsak;  ABD'yi bu konuda topa tutuyoruz da bu PYD'nin lideri Salih Müslim'i daha önce Türkiye'ye davet edip Esad'ın karşısında olması için pazarlık yapmadık mı? MİT Müsteşarı ve dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bu zat'la bizzat görüşmediler mi? Süleyman Şah Türbesi taşınırken yine bu şahıstan yardım istenmedi mi? Merak edenler internetten  Sn. Davutoğlu'nun görüşmeyle ilgili açıklamalarını, Müslim'in kaç kere Türkiye'ye gelip gittiğini okuyabilirler.

                Dış Politika "milli" olmalıdır. Bunu her zaman söyledik. Gözetilecek tek şey ülkenin milli menfaatleridir. Uzun vadeli stratejiler tespit edilip o doğrultuda hareket edilmelidir. Dışişleri Bakanlığının tecrübeli bürokratlarıyla oynanmamalıdır.  Devlet geleneği olan bütün ülkelerde bu böyledir. Örnek bir devlet olmayan Suriye'de bile Faruk El Şara 22 yıl Dışişleri Bakanlığı yapmış daha sonra da Başkan Yardımcılığına atanmıştır. Hafız Esad'ın ölüp yerine oğlu Beşar'ın  geçmesi bile durumu değiştirmemiştir. Suriye'nin dış politikasının kendisi açısından başarılı olduğunu kabul etmeliyiz. Bu başarıda devamlılık asli unsurdur. (Esad Alevi, çoğunluk Sünni diyenler için bir küçük not düşeyim, Şara Sünnidir.)

                Zeytin Dalı Harekatı zorunludur, yerindedir. İnşallah kahraman Mehmetçik yüzünün akı ile bu işi de başarmaktadır. Ancak iktidarın da artık duygusal, günlük politikalardan vazgeçip tüm kurum ve kuruluşların görüşleri doğrultusunda tespit edilecek kalıcı Milli Güvenlik Politikası doğrultusunda dış politika tespitine ve uygulamasına yönelmesi gerekmektedir. Geldiğimiz noktanın bu konuda olumlu adımlar atılmasına vesile olmasını temenni ediyorum. 

Yazarın Diğer Yazıları