Zil çaldı

Okullarda son ders zilinin çalmasıyla birlikte, on yedi milyon öğrencimiz tatile girdi. Tabii olarak bir kısmı karneyi görünce üzüldü. Kimileri ise göğsünü gere gere sınıfımı geçtim veya okul bitti dedi. Hatta bazıları böbürlenerek teşekkür ya da takdir aldım diye yürüyüşünü bile değiştirdi. Bütünlemeye kalanlarımız ise hiç üzülmesinler. Yarınlarda Bakanlık ardı ardına yayınlayacağı genelgelerle sınavlar yaptırır. Hatta onunla da yetinmeyerek el altından tüm çocukların sınıflarının geçirilmesini emreder. 
Sonuçta okul bitse ne olacak. Bu sefer de dershanelere dökülen paralar ve oralarda harcanan zamanın yanında üniversite önünde yığılmalar başlayacaktır. Girilen sınavlar sonunda alınan neticelerle sevinenler, hayal kırıklığı yaşayanlar ve psikoloji bozulan insan yığınları oluşacaktır. 
Ne acı ki, bugün okullarımızda eğitim öğretim yerine, okuma yazma ve dört işlem öğretimi yapılıyor. İktidar ise kaliteyi yükseltiyorum oyunu ile sayılarla uğraşıyor. Değerleri yok sayarak, ilmi veriler yerine ideolojik bakış açısıyla hareket ederek yandaşlara makam dağıtıyor.
Baktılar ki bu da yetmiyor, toplumu gerip kutuplaşmalara neden oluyorlar. 
Uygulanan bu eğitim sistemi insanlarımızı aranan insan gücüne ulaştıramadığı gibi milli benliğinden, kendi kimliğinden uzaklaştırıyor. Onları kozmopolitleştiriyor, Batılılaştırıyor, Araplaştırıyor, kendi milletine yabancılaştırıyor. İnsanlarımız Arap’a, Acem’e, Avrupalıya ve Amerikalıya benzemeye çalışıyor. Rus’a ve Çin’e alet oluyorlar.
Bunun en bariz örneği ise gaspın, hırsızlığın, darpın artışının yanında hileli üretimle kendi insanını zehirleme gayretleri. Yalan riya ile yapılan dolandırıcılık. Bunalıma girilmesi sonucu eşlerin ayrılığı ve intiharların çoğalması, etini pazarlayanların şehirlerin sokaklarında aleni pazarlıkları tüm bu ne olduğu belirsiz eğitim sisteminin ürünleridir.
Bir şeye yaramayan, insanların ancak okuma yazma öğrenebildiği bu sistemi bile çalıştıramadığımız OECD tarafından yayınlanan  “Bir Bakışta Eğitimde 2011” raporu ile ispatlanmıştır. Rapora göre Türkiye’de 15-19 yaş gurubundaki gençlerin %43,7’si eğitimden dışlanmış durumda. %56,3’lük kısmı eğitim görebiliyor. Ağırlıklı olarak liselerin dersliklerinde bulunması gereken gençlerin neredeyse yarısı beğenilmeyen bu eğitimden de yoksun.
Rapora göre, Türkiye %44’lük eğitimden dışlanma oranıyla 31 OECD ülkesi içinde ilk sıralarda bulunuyor. Eğitim sistemimizde yer alamayan bu gençlerin %34’ü ucuz insan gücünü oluştururken, %14’ünün işsiz olduğu ve %52’sinin ise kahve köşelerinde vakit öldürdüğüdür.
Görülen o ki okulda olması gereken çocukları sokağa salmışız. Sonra da oluşan her türlü kötülükten şikâyet eder olmuşuz. İktidar ise eğitimde yaptığı reformlarla övünür durumda. Çocuklar sokakta, öğretmenler sokakta siz ise eğitimde çağ atladık diyeceksiniz. İşte o zaman adama derler ki uyan sabah oldu kalk da balığa gidelim.
Efendim uluslararası imam hatip liseleri açılacakmış. Yurt dışından gelecek öğrenciler için okul yanında yurtlar yapılacakmış. İşte bu alkışlanır. Kendi öğrencini sokağa salacaksın, okuyanın yurt bulamayacak ve sen yurt dışından geleceklere hizmet sunacaksın. Bu kötü mü derseniz elbette iyi, ancak önceliğin vergisini ve oyunu aldığın kendi vatandaşın olmalıdır.
Okulların adları değiştirilip, hepsinin başına Anadolu ismi getirilecekmiş. Var olan Anadolu Liselerinde ne verebildin ki, isim değiştirince ne vereceksin. 
Yok, çocuklar ilkokuldan itibaren saçlarını uzatmalıymış. Buna da kimse karışmamalıymış. Yetmedi çocuklar okula haftada bir gün sivil kıyafetlerle gelmeliymiş. Sayın Bakan değiştirirsin kılık kıyafet yönetmeliğini olur biter. Yoksa kıyafet üreticilerinden mi çekiniyorsun. Amacın bir şeyler yapıyor gözükerek şov yapmak ise oda halkın takdiri.
Ülkede takım ruhunun önünde birçok engel bulunduğunu. Bunların ise farklı partilerden, farklı ideolojilerden, farklı etnik yapılardan ve farklı mezheplerden kaynaklandığını demeye. Bugüne kadar tek tip eğitim sistemiyle kalitenin artırılamadığını. Kendilerinin çeşitlendirerek insanlarımızı ihtiyaçlarına uygun bir eğitim sistemi kurgulamaya başladıklarından bahsetmeye başladı.
Çok doğru söylemişler. Kimlik dediniz, ülkede bilmem kaç çeşit etnik grup var dediniz. Açılım yapıyor, inançlara saygı duyuyoruz dediniz. Onlarda sizden ana dilde eğitim isteriz, sizin inançlarınıza inanmıyoruz din dersleri kaldırılsın dediler.
Eğitimde, eğitimden bihaber yandaş bürokratları atadınız. Yandaş sendika kurdurup, öğretmeni pazarlattınız. Ne hikmetse ideoloji ve particilikten siz şikâyet eder oldunuz. Geçmişle hesaplaşma adına değerleri yok sayıp, olan barış ruhunu bozdunuz. Şimdi ise takım ruhundan bahseder oldunuz. Acaba bahsettiğiniz hangi takım ruhu?

Yazarın Diğer Yazıları