Zoraki tasarruf

Sadece ekonomistlerin değil hemen hemen herkesin ortak bir görüşü şu: Türkiye’de tasarruf yapılmıyor. Sorunun ana kaynağı tasarruf yerine harcama yapıyoruz. Dünyada en az tasarruf yapan ülkeler sıralamasında ilk sıradayız. 
Yine kazanmadığını harcayan ülkeler arasında da ilk sıradayız. Nitekim taksit çılgınlığı da bunun en önemli göstergesi.
Taksit olsun yeter. 
Ev, arabayı hatta marketteki makarnayı bile taksitle alıyoruz.
Nitekim tıkandık artık, borçla gitmiyor. Elde avuçta da ne varsa satıp savurduk.
Geriye bir Bireysel Emeklilik kaldı. 
Devlet yıllardır tasarruf için Bireysel Emeklilik Sistemi’ni teşvik edip duruyor.
Yıllarca vergi muafiyeti tanıdı. Baktı olmuyor, 2 yıl önce rüşvetin en büyüğünü verdi. Bireysel Emeklilik Sistemi’ne katılanlara yüzde 25  katkı payı vermeye başladı. Eşi benzeri olmayan bir getiri. Siz her ay 100 lira tasarruf yapıyorsunuz, devlet de size aferin olarak 25 lira veriyor. Bu  dünyanın hiç bir yerinde verilmeyecek müthiş bir rakam.
Bin lira yatırıyorsun paran aynı anda 1250 lira oluyor. Devletin şartı var tabii ki; bu ekstra katkı payını almak için belirli süre sistemde kalma şartı arıyor. 
Son 2 yılda sisteme katılımda tam bir patlama yaşandı. 100 lira ile bin lira arasında yüz binlerce katılım oldu. Gerçi katılımların büyük bir bölümü 100 lira gibi küçük paraydı ama olsun yine de Türk halkı tasarruf yapmaya başlamıştı. 
Ancak şu günlerde her şey tersine dönmeye başladı. Sistemde uzun süre kalması gereken gençler poliçelerini bir bir bozmaya başladılar.
Bunun nedeni kısa süre sonra ortaya çıktı. 
Gençler borçlarını Bireysel Emeklilik’deki birikimleriyle ödüyorlar. Bir nevi bir kaç ayda yaptıkları kontrolsüz harcamanın bedelini gelecekleri için yatırdıkları parayı geri alarak ödüyorlar. Son 6 ayda kredi kartı borçları gençlerin bu birikimleriyle kapandı.
Devlet yüzde 25 gibi bir ek katkıya rağmen vatandaşı Bireysel Emeklilik Sistemi’nde tutamıyor maalesef. Daha başka ne yapabilir ki?
Devletin yapacağı bir şey kalmadı diyebiliriz. Tasarruf da bir alt kültürdür. Maalesef siyasiler Türk insanının tasarruf kültürünü ortadan kaldırdılar. Eskilerin tutumlu davranış şekli maalesef yeni nesilde bulunmuyor.
Kontrolsüz harcamanın sonu nereye varacak. Dünyada akıllı telefon değişim süresi 2.2 yıl iken bizde maalesef bu süre 1.2 yılın altına inmiş durumda. Türkiye her yıl 1 milyar doların üzerinde bir parayı akıllı telefon ithalatına harcıyor. İşte tüm bunların bedelini ise geleceği için üç kuruş birikimlerini bozarak ödüyor.

Taksitli satışlara son verilmeli
Türkiye’nin; özellikle gençleri, bu çılgınca tüketim alışkanlığından kurtarmanın en önemli mücadelesi, taksitli alışverişlerin ortadan kaldırılmasıyla olacaktır. Çünkü taksitli alışveriş, bireylerin geleceğini çalıyor. Kazanmadığını harcama anlamına gelen taksitli alışveriş, bir noktadan sonra sosyal facia olarak karşımıza çıkıyor.

Yazarın Diğer Yazıları