Bahçeli, 'dönüşün nedenini' açıklasa keşke

Bahçeli, 'dönüşün nedenini' açıklasa keşke

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 20 Ocak 2015 günü, partisinin grup toplantısında şöyle konuşmuştu: "Erdoğan'ın başkanlık isteği, başkanlık hırsı, parlamenter sisteme, yani mevcut devlet nizamına taban tabana zıttır. PKK ve bölücü çevrelerle; 'Al özerkliği, ver başkanlığı' mutabakatını sağladığı anlaşılan Erdoğan'ın bundan sonra, ısrarla açıktan siyaset yapacağı ve hatta 7 Haziran öncesi siyasi kampanya yürüteceği güçlü ihtimaldir. Erdoğan, tek adam olmak için bastırmakta, son kozlarını oynamaktadır."

 9 Mayıs 2015 günü seçim mitinginde de şöyle diyordu: "Başkanlık federasyon demektir, bu da Türkiye'yi bölünmeye götürecektir. Recep Tayyip Erdoğan usulü başkanlık sistemi Türkiye'nin bölünmesinin reçetesidir. Demokrasinin idam fermanıdır."

5 Ocak 2016'da partisinin grup toplantısında da şöyle konuşmuştu: "Milliyetçi Hareket Partisi, başkanlık sistemine tümden karşı olup parlamenter sistemin revize edilerek güçlendirilmesinden yanadır."

26 Mayıs 2016 günü, yine grup toplantısında şöyle konuşmuştu: "Başkanlık sisteminin veya fiilen uygulansa da partili cumhurbaşkanlığının ileride aşırı bedellere mal olacağı da bilinmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, Türk milletinin eseridir. Milletin ise başkanlık gelsin dediğine aklı başında hiç kimse şahitlik etmemiştir. Başkanlık sistemi ve partili cumhurbaşkanlığı konusunda vereceğimiz destek sunacağımız herhangi bir katkı zamanın ve şartların ruhuna uygun olacak şekilde yoktur."

Bu sözlerinin yer aldığı bir video YouTube'da var, ben de oradan aktarıyorum.

Dileyenler, Bahçeli'nin kendi sesinden de dinlemek isterlerse bu videoyu YouTube'da "1 Devlet hem de 5 Bahçeli" adıyla bulabilirler. Ve biliyoruz ki Bahçeli en son olarak Meclis'te de, referandumda da "partili cumhurbaşkanı sistemine" evet oyu vereceğini açıkladı. Belki Meclis'teki Anayasa değişikliği görüşmeleri sırasında birdenbire neden bu kadar zıt bir fikri savunmaya başladığını da açıklar, bizler de öğreniriz.

Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet

***

Tarih affetmeyecek

------

Devlet Bahçeli, üç ay önce 11 Ekim Salı günü (gece rüyasında mı gördü, nedir?) durup dururken "Başkanlık Sistemi" fikrini ateşleyince AKP aşka geldi, teklife dört elle sarılarak komisyondan geçirip Meclis Genel Kurulu'na getirdi...

(...)  "Hayır oyu vereceğim" dediği için MHP'den ihraç edilen Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ: "Devlet Bahçeli, korumak için namusu üzerine yemin ettiği anayasayı korumak yerine, bu anayasayı sürekli ihlal eden kişi için 'Tek Adam Rejimi' kuracak bir değişikliğin önünü açıyor. Tarih onu affetmeyecek!" diyor.

Haksız mı?

Rahmi Turan Sözcü

***

Bu koşullarda referandum yapılabilir mi?

-------

... Hesapta OHAL 13 Nisan'a kadar sürecek. Referandum bu tarihten sonra yapılacak. İktidar "Referandum sırasında OHAL olmayacak" diyebilir ama bu gerçekçi değil. Çünkü OHAL'in bitişi ile referandum arasında çok az süre kalacaktır. Burada önemli olan propaganda sürecinin büyük bölümünün OHAL şartları altında geçmesidir. Dün Meclis kapısında yaşanan polis şiddeti referandum sürecinin nasıl işleyeceğinin de ipuçlarını veriyor. Anlaşıldığı kadarıyla eğer referandum yapılırsa propaganda sürecinde "Hayır" demek üstü kapalı biçimde yasaklanacaktır. Tıpkı 12 Eylül darbecilerinin yaptığı gibi adeta "Anayasaya hayır demek yasaktır" denilecektir. Belki ana muhalefet partisi bazı yerlerde mitingler yapabilecektir ama sivil toplum kuruluşlarının, derneklerin, kişilerin, gazetecilerin, yazarların, akademisyenlerin her türlü faaliyeti "OHAL kapsamında" engellenebilecektir.

(...) AKP-MHP ve HDP'li milletvekilleri tehlikenin bugün farkına varmayabilirler belki ama bu tarihi sürecin "faşizme" dönüşmesine verecekleri katkı kısa süre sonra Türkiye'nin başına akıl almaz sorunlar açacağı gibi bizzat bu milletvekillerini de altına alacaktır.

Can Ataklı Korkusuz

***

Ya başkasının eline geçerse...

--------

... Yeni anayasanın en kırılgan yönü, tamamen Recep Tayyip Erdoğan'a göre biçilmesidir.

Diyelim ki RTE bir şekilde siyaset dışında kaldı.

...

Şimdi bir adım daha ileri gidiyorum ve Ahmet Taşgetiren'in önceki gün Star'da yazdıklarını gündeme getiriyorum:

"(...) muhtemel ki Ak Parti, 'CHP'li birisi seçilemez' düşüncesinde olduğu gibi 'Bundan sonra millet iradesi dışında bir müdahale de olmaz' gibi garantili bir yaklaşım içindedir. Onun için 'Evren gibi birisi iktidara el koyup, bugün Ak Parti'nin getirdiği Cumhurbaşkanlığı yetkilerini kullansa ne olur?' diye sormayı yadırgıyor olabilir.

Ama Allah korusun dünyanın ne halleri oluyor!"

Taşgetiren, her şeye rağmen Türkiye bir askeri darbeye maruz kalabilir diyor ve başkanlık yetkilerinin tamamen bir askeri diktatörün de eline geçebileceği kaygısını dile getiriyor. Bu nedenle, yanına Ömer Dinçer'in düşüncesini de alarak, Meclis'i güçlü kılacak yollar aranmalı, diyor. (...) MHP de bu değişime destek vererek, demokrasiyi de satıyor! Ülkenin geleceğini de!

Orhan Bursalı Cumhuriyet

***

YASSAH

***

Topu topu 100, bilemediniz 150 kişi... İstekleri? "Türk tipi başkanlığı" öngören anayasa değişikliğini Meclis Dikmen kapısında bir basın açıklamasıyla protesto etmek. Ama ne mümkün! Eylemcilerin en az 5-6 katı polis... Çevik kuvveti, özel harekâtçıları, TOMA'ları, polis köpekleri, biber gazlarıyla karşılarına dikilmiş, "Yassah" diyor. Gerekçe mi? Birincisi; Meclis'in 1 km. yakınına kadar olan yerlerde gösteri ve eylem yapılamazmış. Yasağın ikinci gerekçesi ise hayli klasik! Saldırı ihbarı yapılmış! Anayasa işte bu "özgürlük" ortamında tartışılıyor.

Melih Aşık Milliyet

***

MHP "kapalı" oy...

-------

...MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay "İç tüzük kapalı oy diyor, biz iç tüzüğe ve Anayasa'ya uygun şekilde oy kullanırız" dediğine göre MHP milletvekilleri "demokrasilerde olması gerektiği gibi" özgür iradeleriyle oy verecekler.

Millî irade için yapılan fakat millî iradenin içeriğini anlayacağı şekilde tartışılmayan yeni anayasa bakalım Meclis'te nasıl bir sonuçla karşılaşacak?

Güngör Mengi Vatan