Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hulki CEVİZOĞLU

Hulki CEVİZOĞLU

"Mukaddes bir cereyan" olarak SİVAS KONGRESİ

Tam tamına 100 yıl (bir asır) önce bugünlerde Sivas Kongresi devam ediyordu.

 (4 Eylül-11 Eylül 1919).

 

 

Sivas Kongresi üyelerinden bir grup Atatürk'le birlikte.

Kurtuluş Savaşı'na giden yolda çok önemli bir adım olan bu kongrenin sosyoloji açısından değerlendirmemiz gerekir.

Mustafa Kemal, kongreyi "Heyeti Temsiliye" Başkanı olarak yönetti.

Sivas'ta bütün Anadolu ve Rumeli delegelerinin toplanmasını Atatürk "Allah'ın yardımıyla toplandı" sözleriyle açıkladı.

Alınan kararları bizzat açıklayan Atatürk, Sivas Kongresinin "Sırf milli bağımsızlığımızı ve mevcudiyetimizi kurtarmak gayesiyle, milli vic­dandan doğan mukaddes cereyan" olarak niteledi.

O sırada, bu kongrenin Müslüman olmayan unsurların aleyhinde olduğu, cins ve mezhep ayrımı yaptığı, ülkemizdeki yabancıların tehlikede olduğu kara propagandası yapılıyordu.

Atatürk, bunların yalan ve "siyasi eşkıyalık" olduğunu ancak "ülkemizdeki yabancıların vatan ve milletimiz aleyhinde bulunmamak şartıyla, Osmanlı misafirperverliğine mazhariyete devam ettiklerini" söyleyerek yanıtladı.

Gazeteciler Amerika otomobilleriyle…

Mustafa Kemal, ulusal uyanışı ve işgale karşı direnişi örgütleyebilmek için, medyadan yararlanmak istedi (hep yaptığı gibi).

Kongrenin ardından başta yakın dostu Ruşen Eşref olmak üzere İstanbul'dan bir grup gazeteciyi Sivas'a davet etti.

Yol güzergâhını bile belirleyerek ilgililere çektiği telgrafta İstanbul'da ("Dersaadet") Gazeteciler Cemiyeti ("Matbuat Cemiyeti") adına davet edilen gazetecilere tüm kolaylıkların sağlanmasını ve hızlı hareket edebilmeleri için "Amerika otomobilleri" tahsis edilmesini istedi.

("Samimi bir arkadaşımdır" dediği Ruşen Eşref'in yanındaki foto muhabiri Kenan Bey için "fotoğrafi" kavramını kullanıyordu.)

İstanbul hükümeti ile anlaştı!

O sırada kendisine "İstanbul Hükümeti ile anlaştığı" yolunda ağır eleştiriler de yapılıyordu.

İlginçtir ama anlaşmıştı da.

Kendisine sorulduğunda bu anlaşmanın 3 maddede olduğunu açıkladı:

"Maksatlarımızın esas hatlarından olan üç nokta üzerinde hükümetle anlaştık ve bu noktalar hükümetin resmi beyannamesinde de açıkça belirtilmiştir.

Evvela, milli emellerin hükümetçe hareket hattı alın­ması; ikincisi, Milli Meclis'in toplanmasına kadar millet ve memleket mukadderatı hak­kında hiçbir kati taahhüde girişilmemesi ve üçüncüsü de, Sulh Konferansı'na gönderile­cek delege heyetinin milli güvene layık, yetenekli ve güçlü kişilerden oluşması şeklinde olan bu üç noktayı hükümet tamamıyla kabul etmiş ve diğer birtakım ayrıntı üzerinde de anlaşılmıştır."

Yani anlaşma aslında kendi "milli taleplerini" İstanbul'a kabul ettirmek biçiminde idi!

"Devlet iki başlı görünmesin!"

Bu anlaşmada "devletin iki başlı görünmemesi" arzusu da vardı.

"Heyeti Temsiliye ile hükümetin karşılıklı icraatı sebebiyle devletin iki başlı bir şekilde görünmesini gerçeğe uygun bir anlayış tarzı bulmuyoruz. (…) Bu kötüye yorulmamalıdır."

Çünkü "Heyeti Temsiliye bir hükümet mahiyetinde değildi" ve "yabancı devletlerle resmi münasebetlere girişemiyordu."

Ama bu arada, Sivas'ta yayınladığı İradei Milliye Gazetesi'nde bazı devletlerle alay eden fıkralar yayınlıyordu.

"Memleket olmazsa parti kaç para eder?"

Sürekli olarak "barış istediğini" vurguluyordu.

Fakat Sivas Kongresi Beyannamesi'nin birinci maddesinde, o ünlü söz yer aldı:

"Vatanımızın bölünmesinin söz ko­nusu olmasına bile milletin tahammülü yoktur."

***

Günümüze ders olacak biçimde böyle bir zamanda parti manevrası yapmanın doğru olmadığını şu sözlerle açıkladı:

"Memleket olmazsa parti kaç para eder? Evvela memleket selamete çıkmalı ki, partiler de ondan sonra bir siyasa, bir toplumsal esasa, görüşe dayanarak teşekkül edebilsin."

***

Kongrenin kısa bir sosyolojik analizini yaptığım bu yazıdaki tüm kaynaklar "Gizli Sözler" kitabımda mevcuttur!.

 

Yazarın Diğer Yazıları