Seçimin düşündürdükleri

Türkiye seçimini yaptı. 3 Kasım 2002 Seçimlerinde yüzde 79 olan seçime katılma oranı, bu defa yüzde 84,3’ü buldu. Eğer tekrar iktidar olan AKP bugüne kadar sürdürdüğü iç, dış ve ekonomik politikaları devam ettirirse, seçimin asıl galibi Ankara değil; Brüksel ve Washington olabilir. Seçimler öncesi konu CHP-AKP yarışı gibi takdim edildi. Laik-antilaik çatışması, türban Türkiye’nin tek sorunu gibi gösterildi. İç ve dış politikada iktidarın başarısızlığı adeta unutturuldu. “MHP, CHP ile koalisyon kuracak ve CHP’yi iktidar yapacak” telkinleri etkili oldu. 27 Nisan 2007 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı’nın sitesinde yapılan gereksiz ayrıntılarla dolu açıklama yanlış değerlendirilerek iktidara puan kazandırdı. İktidarın Cumhurbaşkanlığı seçiminde çözümsüzlüğe oynaması ve A. Gül dışında bir adayı seçtirmemekteki ısrarı, sanki Cumhurbaşkanını muhalefet seçtirmemiş izlenimini uyandırdı. İktidar, mağdur ve mazlum durumuna sokuldu ve vatandaş yanıltıldı. İlk defa bir iktidar partisinin mitinglerinde katılanlara 25 YTL’lik çekler dağıtıldı. Destek sağlanmak üzere evlere kömür, kırtasiye vb. paketler ve AB fonları gönderildi. Terfi edebilecek memurlardan oy pusulasındaki mührü gösteren cep telefonları ile çekilmiş görüntüleri istendi. Gerçekler karartıldı; basın baskı altına alındı. Basını basın dışı amaçlar için kullanan bazı sermaye çevrelerinin iktidarla işbirliği, vatandaşın gerçekleri öğrenmesini önledi. Seçmen işsizleştirilmesinin ve yoksullaştırılmasının sebebini iktidarda arayamaz oldu. Ona yolsuzluklar fark ettirilmedi. Verilen tavizler ve teslimiyetçi anlayış örtülmeye çalışıldı.

Topraklarımızı, milli kuruluşları ve bankaları yabancılara peşkeş çeken, Lozan’ı çiğneyerek azınlık vakıflarına imkânlar sağlayan, milli kimliği, Türklüğü dışlayan, Ermenici ve bölücü hareketi güçlendiren, Cuma Hutbelerine bile sansür getiren bir anlayışın yüzde 46 ile iktidar olması üzerinde çok düşünülmelidir. Demek ki, biz demokrasiyi bile defolu hale getirebiliyoruz!

Türkiye’de seçim sonucunu etkileyen önemli bir faktör var: Halkın tehdit algılamasının farklılaştırılması, değiştirilmesi. Yoğun bir yayın bombardımanı altında milli davalara ve meselelere yabancılaştırılan halk kitleleri var. Dünün komünist tehdidinin ortadan kalkmasıyla tehditsizlik ortamını düşünenler çoğaldı. Milli meseleleri adeta yük gibi zanneden, onların bir an evvel lehimizde veya aleyhimizde çözülmesinden yana olan aydınlarımız var. Bundan dolayı bazı siyasi partiler de halkın bu değişen tehdit algılamasına karşı yeni ve daha yumuşak bir tavır takınmak zorunda kaldılar. Bilhassa Kıbrıs, Irak, Türk-Yunan ilişkileri ve bölücü terör konusunda bunun işaretlerini gördük. Dünyada siyasetin eksenindeki değişme ve küresel güçlerin etkin rolü Türkiye’de de hissedildi.

İktidar tarafından oy oranı daha yüksek bir MHP beklendiğinden, başta Sayın Başbakan, MHP ile gereğinden fazla uğraştı. MHP de başka partilere giden emanet oylarından bir kısmını aldı. Genç yeni seçmenlerin bir bölümü MHP’ye gelmekle beraber; basının etkisiyle önemli bir bölümü yenilikçi, dışa açılmacı ve AB’ci görünümündeki iktidar partisine gitti. Akdeniz Bölgesi’nde MHP oylarında görülen büyük sıçrama (yüzde 24), yoğun iç göç hareketlerinin doğurduğu sonuçlara haklı bir tepkidir. Bilhassa Adana, Mersin ve hatta Antalya’da MHP’nin aldığı oy oranı, vatandaşın endişesinin işaretidir. Bazı Ege illerinde de aynı durum görülmüştür. AKP’den sonra oyunu yüzde 80’lere varan oranda geliştiren MHP olmuştur. Belki iç çekişmeler uzlaşma ile bitmiş olsa, şahsi hesaplar aşılabilse ve bazı bölge ve illerde daha isabetli adaylar liste başı yapılabilseydi; MHP’nin oyları daha da artabilirdi. Barajı aşamayacağı anlaşılmış olan DP’ye Elazığ’dan yüzde 20 rey çıkmış olması bizim sosyal yapımıza uygun bir hemşehricilik işaretidir ve bu oylar boşa gitmiştir. Bölücü ihanet, yüzde 10 baraj engeli aşılarak Meclise girmiştir. Türkiye’yi çok daha sıcak ve çatışmalı günler beklemektedir. Önümüzdeki dönem bazılarının sık sık söylediği gibi istikrar değil; istikrarsızlık getirecektir. Bugüne kadarki uygulama “Tek parti iktidarı istikrar getirir” anlayışını da ortadan kaldırmıştır. Türkiye’de koalisyonlar öcü diye takdim edilmektedir. Bu bir demokrasi ayıbıdır. Demokrasiye işimize geldiği ölçüde sahip çıkıyoruz. Seçim sonuçları Türkiye’nin pazarlık gücünü arttırmamış; ama azaltmıştır. İktidarın oy oranındaki artış, bunu değiştirmez. Çünkü; bugüne kadar siyasi irade eksikliği, tavizci ve teslimiyetçi yaklaşım bundan sonra birden değişecek değildir. Dış çevrelerin Türkiye’de işi daha da kolaylaşmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları