İvan Denisoviç'le Stalin'in gölgesinde (2)

Aleksandr Soljenitsin Rusya ’ya döndükten sonra, hem fiziksel görüntüsü hem de sergilediği politik tavrı ve Hıristiyan Ortodoks kimliğiyle giderek Rus yazar Kont Tolstoy’a benzemeye başladı. Cumhurbaşkanı Putin ona özel ilgi gösteriyor, önemli devlet adamlarıyla siyasetçiler artık seksenini geçmiş romancıyı sık sık evinde ziyaret ederek fikir alıyorlar.

Soljenitsin, Putin’in iktidara gelmesiyle başlayan ikinci Çeçenistan savaşını da yazılarıyla destekledi. Boris Yeltsin’in Rusya modeline esin kaynağı olan görüşlerini inatla, çoğu zaman liberal Rus aydın kesimini de karşısına alarak sürdürüyor. Hıristiyanlıkla Pan-Slavizim karışımını yansıtan “Soljenitsincilik” Putin yönetiminin baskıcı diktacı eğilimlerine entelektüel açıdan yardımcı oluyor. Nobel ödüllü romancının son zamanlarda yayınlanan bir kitabı da Yahudiler’in Rusya’daki tarihiyle ilgili. Bu yapıtıyla da hem yurt içinde hem de dışarılarda ortalığı iyice karıştırmış durumda. “İkiyüz Yıl Birlikte” adlı bu incelemesinde Soljenitsin, “Rusya’daki Yahudi azınlığın tarihinin Rusya’nın zayıflığının ana kaynaklarından biri” olduğunu ileri sürüyor. Bu yüzden uluslararası Yahudi diasporası ve Rusya’daki Yahudilerce “anti-semitizm” le suçlanan yazar, özellikle Rus devrimini izleyen yıllarda Sovyet Komünist Partisi ve gizli poliste görevli Yahudi asıllı Sovyet vatandaşlarının milyonlarca Rus’un ölümünden sorumlu olduklarını iddia ediyor.

Soljenitsin’in kitabı yayınlandığında Putin’in oligark Hodorkovsky’yi hapse attırması ve Rusya’daki Yahudi azınlığa karşı Kremlin’in gölgesinde kampanya açılması, konunun daha geniş boyutları bulunduğunu akla getiriyor.

Soljenitsin’in de kurbanlarından olduğu Stalin’in kanlı terörünün son ama başarısız bir girişimi sayılan ünlü “Doktorlar Komplosu” bu yüzden Batı’da ve Rusya’da yeniden güncellik kazanmış durumda. Olay Stalin’in ölümünden üç ay önce, Kremlin’de görevli bir kadın doktorun Stalin’e ihbar mektubu yazmasıyla başlamıştı. Kadın, partide ve Kremlin’deki Yahudi doktorların, büyük bir siyonist komplonun içinde Stalin’i zehirleyeceklerini söylüyordu. Mektubu okuyan ve paranoya düzeyinde evhamlı olan Stalin, hemen harekete geçmişti. Çok sayıda Yahudi doktor gözaltına alınarak işkencelerden geçirildiler. Diktatör, SSCB’nin büyük bir siyonist komplosuyla karşı karşıya kaldığına inanıyordu. Ülkedeki bütün Yahudilerin Kırım, Karaçay, Çeçen-İnguş, Ahıska Türkleri gibi Sibirya’ya sürülmeleri konusunda hazırlık yapıyordu. Gizli Polis Şefi Beria’ya bu konuda emir vermişti. Ancak 1953 yılının üç mart günü gizemli bir şekilde ölünce Yahudi azınlık, belki de Çeçenler’in Mesketi ve Kırım Türkleri’nin akıbetine uğramaktan kurtuldu.

Kendisi de Stalin terörünün kurbanı bir Rus olan Soljenitsin’in gerçekte demokrat değil de özgürlüklere karşı ve Pan-Slav, Hıristiyan milliyetçi bir Rusya’nın destekçisi oluşu, anti-semitik görüşleri onun kişiliğinde bir önemli soruyu ortaya çıkarıyor:

Acaba ünlü Fransız yazar ve düşünür Albert Camus’nün yazdığı gibi, “Cellatların kurbanlara, kurbanlarınsa cellatlara dönüşebileceği” bir çağda mı yaşıyoruz?

Kurbanlar artık cellatlarının yerine mi geçmek istiyorlar? Yirminci yüzyıl cellatların çağıydı. Peki bu yaşadığımız yüzyıl da intikam almak için cellatlara özenen kurbanların çağı mı olacak?

Rusya, komünizmin kurbanı İvan Denisoviç’in gölgesinde Stalinizmin, yeni post-modern çağdaş bir versiyonunu mu arıyor? İvan Denisoviç ile Stalin’in gölgesinde, ya da bu iki gölgenin ortak ittifakı oluşurken, belki de geleceğe büyük sürprizler hazırlayan Rusya, bu nedenlerle hâlâ tarihin cevabı verilmemiş en büyük sorusu olmaya devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları