Vatan toprağı yabancıya satılmaz

sSevgili okurlarım, gazete havadislerinde okuduklarıma inanamaz olmaya başladım. Yabancılara vatan toprağı satanlarımız varmış. Emperyalist devletlerin son meyvesi İsrailliler bile Anadolu’muzun verimli topraklarına sahip olmaya başlamışlar. Bu nasıl olur? Vatan toprağı yabancıya satılmaz, ancak kiralanabilir.

Milliyetçi kültürle yetişen bizlerin, türlü yollarla bu uygulamaları engellememiz gerekir. Siyasi kuruluşlarımızın ilk görevleri, kanunlardaki boşlukları kapatarak, bu yanlışı önlemek olmalıdır.

İsrail’in kuruluşundan dört beş yıl sonra, 1952 yılında sporla ilgili resmi görevli olarak, Telaviv, Kudüs ve Hayfa’da on gün konuk olmuştum. Birleşmiş Milletler’in kararlarından faydalanan Yahudi soylu insanlar İsrail’e göç ediyorlar ve bu deniz kenarındaki kum çölünü vatan yapmanın çabasını gösteriyorlardı. Kadın-erkek, seferberlik ilan etmiş gibi çalışıyorlardı. Hiç bir konuda teknoloji sıkıntısı çekmedikleri belli idi. Bütün Avrupa ve Amerika’nın yardımlarını alıyorlar, ayrıca yetenekli insan gücüne sahip bulunuyorlardı. Hayfa’ya gelir gelmez otomobil fabrikası kurmuşlar ve Orta Doğu’yu doyurmuşlardı. Çöl kumunu ıslah ederek tarıma açmışlar, deniz suyunu arıtarak kullanmışlar ve bizim o tarihlerde bilmediğimiz yağmurla sulama tekniği “spring” ile Akdeniz’in sebze ve meyvelerine sahip olmuşlardı.

Çölde giderken kilometreler boyunca arazi ıslah çalışmalarına şahit olduk. Çöl kumu, toprakla karıştırılarak ve düzeltilerek hazırlanıyordu. Kilometreler ilerledikçe fidan dikimi ve yağmurla sulamaları, çiçek açmış, meyve vermiş ağaçları görürsünüz. Daha sonra, meyve suyu üreten fabrikaların misafiri olabilir ve kutu ambalajla istediğiniz çeşitten meyve suyuna sahip olabilirsiniz. Otomobil fabrikasını ziyaretimizde fabrika müdürünün gösterişli salonlarda değil, kısa kollu gömleği ile şortlu giysisinin tozlarını silkeleyerek bizi karşıladığını unutamıyorum. Yine çöl sıcağında talim gören asker giyimli kızların, ağaç gölgesinde topluca dinlendikleri gözlerimin önünden gitmiyor.

Yerli Arap Filistin halkı ise, tam aksine eğitimsiz ve tembel. Zaruri ihtiyaçlarını temin etmenin gayreti ile yetinmekte, sabahtan akşama kadar da ayak parmakları ile oynamakla meşguller ve kahvelerde kovboy filmi seyrederek üretimi unutmuşlar. En kolay gelirlerini de, tapulu arsalarını Yahudilere satarak elde ediyorlar. O tarihlerde Arapların idaresinde olan Kudüs şehrinin tapularının çoğu Yahudilerin eline geçmişti bile.

İşte bu iki halkın altmış yıldan beri gözden uzak durumu son yıllarda patlak verdi. Bir tarafta, Avrupa ve Amerika’dan destekli teknolojik yeniliklere sahip sömürücü ekonomilerin temsilcisi, her türlü silaha sahip ordusuyla İsrail Devleti, diğer tarafta birbirini yemekle meşgul Arap topluluğunun devlet şekline dönüştürülmüş, hürriyet mücadelesini taş atılan sapanlarla yürüten Filistin toplumu.

Biz bunlardan değiliz. Biz Büyük Bozkurt M. Kemal Paşa’nın önderliğinde, her aileden şehitler vererek emperyalist güçleri ve uşaklarını denize dökmüş ve “Devletini kanla irfanla kurmuş” soyun temsilcileriyiz. Bir karış toprağımızı kimseye sattırmayız. Yönetimlerin ve demokrasinin eksikliklerinden istifade ederek bu günahı işleyenlerden hesap sorarız.

Tanrı Türkü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları