Cumhurun gerçek adayı Sabahattin Çakmakoğlu

Sayın okurlarım, bugünkü şartlarda  “olmayacak duaya amin” dediğimi biliyorum. Ancak, yetmiş beş milyonluk genç ve modern Cumhuriyetimizin Başkanı olacak ve M. Kemal’in makamında oturacak insanı da, adaylar arasında kimliğini ve kişiliğini yakından tanıdığım Sabahattin Çakmakoğlu olarak görüyorum.
“Ne mutlu Türk’üm Diyene”  anlayışına karşı çıkan, devletini AİH Mahkemesine veren, özü ve sözü bir olmayan insanların seçilmesini de istemiyorum. Kamuoyu önünde her türlü kuşkudan arınmış, devlet yönetiminde tecrübeli ve hayat boyu pürüzsüz bir kişilik sergileyen insanı Cumhurumun başında istiyorum. Ben adayımı açıkladım. Meclisimizde bu vasıfda siyasi tecrübeye sahip başka insanlar da vardır. Mensup olduğu siyasi kuruluş önemli değildir.
Bakınız Bülent Arınç’ın yerine seçilen Köksal Toptan kardeşimiz, hepimizi nasıl memnun ve mesut etti ve devlet yönetimimize nasıl huzur getirdi.
X. Cumhurbaşkanımız A. Necdet Sezer de, zor şartlarda görevini derli toplu yapan devlet yöneticilerimizden oldu. Milli egemenliğimize karşı olan modern yobazların karşısına dikilmeyi becerdi ve Cumhuriyetimize sahip çıktı. Görüşlerimize tam uyum sağlayacak bir yapıda olmamasına rağmen, bizleri memnun etti. Türk Milliyetçilerinin kendisine olan şükran borcunu da bu vesile ile ödemiş oluyoruz.
Sabahattin Çakmakoğlu kardeşimle kırk yıllık ilişkim vardır. 1960’lı yıllarda ben Konya Beden Terbiyesi Bölge Müdürü iken o da Konya Ereğli’sinin Kaymakamı idi. Ereğli stat yerinin alınmasını ve yapımını beraberce yürüttük. Yine 1970’li yılların sonlarında ben İstanbul’da B. T. Bölge Müdürlüğünden emekli olduğum yıllarda o da İstanbul Vali Yardımcısı idi. Hiç unutmuyorum, bir gün beraberce İst. İnönü Stadında maç seyrederken sohbet sırasında kendileri bana,  “emekli olduktan sonra ne yapacaksın”  dediğinde  “Türk Milliyetçiliğini siyasi platformda temsil eden partiye hizmet etmek amacı ile eski dostum Alparslan Türkeş’in yanında olacağım” dediğimi, bugün gibi hatırlıyorum.
Sabahattin Çakmakoğlu daha sonraki yıllarda değişik illerimizde valiliklerde bulundu. Emniyet Genel Müdürlüğü ve M. Savunma Bakanlığı gibi önemli hizmetleri yüzünün akı ile tamamladı. Kayseri Milletvekili ve MHP’nin başkan yardımcısı olarak yoluna devam ediyor.
Sayın okurlarım hepimiz gibi, ben de bu günlerde çok üzüntülüyüm. Cumhurbaşkanlığı makamımızı, Cumhuriyetimizin temel ilkeleri ile çatışan ve onları değiştirmeyi hedef alanlara karşı, korumaya gayret etmek istiyorum.
Bu konuda en iyi ifadeyi Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları’nın bildirisindeki şu cümlelerde buldum; “80 yılı aşkın onurlu bir geçmişi olan Cumhuriyetimizin XI. Cumhurbaşkanlığına yeniden A. Gül’ün aday gösterilmesi, ülkemizin aydınlık, çağdaş geleceği bağlamında talihsiz olduğu kadar, tehlikeli bir karardır. Çünkü, iktidar partisi genel seçimlerin hemen ardından muhalefetle uzlaşma içinde tüm ulusu kucaklayacak bir Cumhurbaşkanını aday göstereceği şeklindeki açıklamasına sadık kalmayıp toplumun özlem duyduğu, beklediği huzur ve istikrarı karanlık bir çıkmaza sürüklemiştir. Tehlikeli bir karardır.”
Evet doğrudur. Bu tehlikeli kararın oluşumu da, yine bizim Devlet Bahçeli’nin seçimlerden hemen sonra, kendi başına verdiği kararın uygulamasından oluşur. Tıpkı beş yıl önce, MHP’nin içinde bulunduğu Koalisyon Hükümetini dağıtıp, Partimizi meclis dışı muhalefete sürüklediği gibi. MHP’de, son Cumhurbaşkanı seçimlerinde CHP gibi davranıp, seçimlere iştirak etmeyeceğini bildirse idi, veya adayda mutabakat şartını ileri sürseydi bugün Abdullah Gül aday gösterilmeyecekti ve bizler de şu taşlamanın muhatabı olmayacaktık.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları