Hintli çocuğun hayreti

Afganistan’ın başkenti Kabil, neredeyse 20 yıla yaklaşan Sovyet işgali ve kanlı iç savaşın ardından ve Taliban rejiminin vahşi diktatörlüğünden sonra, ağır ağır yaralarını sarıyor.
Kentin bir zamanlar Büyük İskender’in karargahını kurduğu, bugünse lüks villaların bulunduğu ünlü mahallesinin yakınlarında, görenleri şaşırtan garip bir binanın inşaatı tamamlanmak üzere...
Yüzlerce işçinin makinalı tüfekli askerlerin, tankların koruması altında yoğun bir şekilde çalıştığı binanın çevresine giriş - çıkışlar yasaklanmış.

Kabililer, dev yapının ancak yarım kilometre yakınından geçebiliyorar. Güneş sıcak, kavurucu ve tozlu bir günün ardından hızla başkentin tepelerinin arkasına kayarken, başında sarık, yüzü tozlu bir Afgan çocuk da gözlerini o garip kapıya dikmiş, uzun uzun bakıyor.

İlk kez “Büyük Oyun” kavramını “Kim” adlı romanında kullanan İngiliz romancı Rudyard Kipling’in roman kahramanı da tıpkı seyre dalan bu Afgan çocuğu gibi, Rus ve İngiliz İmparatorlukları arasında Asya’daki ilk büyük oyun olan emperyalist kavganın tam ortasına düşen bir Hintli çocuktu.
O bir Hintli ve adı da Kim idi. Aradan 150 yıl geçtikten sonra, bu gün Afganlı Kim de ABD, Rusya, Çin ve Türk dünyası arasında oynanan ikinci Büyük Oyun’un tam merkezinde yani Kabil’de yaşadığı dünyanın en önemli simgesi olacak kapıyı gözleyerek tarihi “anlamaya” çalışıyor.

Kabil’de ABD’nin yeni büyükelçilik binası, Washington’un Orta Asya’daki merkezi karargahı olacak, aynı zamanda içinde Amerikan antiterör uzmanları ile CIA’nın Orta Asya casusluk ve dinleme merkezini de barındıracak.

Amerikan İmparatorluğunun Afganistan’daki bu modern kalesi, İngiliz İmparatorluğunun 19. yüzyılda Yeni Delhi’deki yumuşak çimenlerle çevrelenmiş bahçesinde kolonyal şapkalı diplomatların, kırmızı üniformalı Britanya subaylarının dolaşıp çay içtikleri Hindistan Genel Valiliği’nin günümüzdeki modern bir kopyası sayılabilir.

Zaten ABD, günümüzde özellikle İngiltere ve Avrupa’nın emperyalist mirasçısı olarak merkezi Avrasya egemenliğini sürdürmek amacı ile Afganistan’ı merkez seçmiş durumda.

Ülkede Taliban ve El Kaide ile yeniden başlayan çatışmalar, Afganistan’da ABD’nin giderek Irak benzeri kanlı bir çatışmaya doğru hızla sürüklendiğini gösteriyor.

Ancak yeni büyük oyunun karşı caphesindeki aktörler de hızla harekete geçiyorlar. Çin’in başkentinde toplanan Şanghay İşbirliği Zirvesi’nde ABD’ye yapılan “Orta Asya’dan çekil” çağrısı belki de 11 Eylül 2001 terör saldırısından sonra “Merkez Avrasya Kuşağı” (Orta Asya Kafkasları)nda “Bir üsler İmparatorluğu” kurmaya başlayan Bush yönetimine karşı ilk ciddi aktif girişim sayılmalı.
Şanghay altılısının gizli zirvesinde üye 6 ülke arasında imzalanan anlaşma ise basından gizlendi.
Ancak sızan bazı haberler; Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan, Rusya, Çin ve Kırgız liderlerinin imzaladıkları işbirliği protokolünün öncelikli maddesinin ABD destekli Kadife Devrimlere karşı istihbarat ve askeri alanlarda ortak bir işbirliğini öngördüğünü gösteriyor.

Kazak ordusu yeniden örgütleniyor ve sokak çatışmaları, iç ayaklanmalarla mücadele edecek çevik birimlerle donatılıyor.

Şanghay’da ABD’ye karşı Avrasya ittifakının ilk tohumları atılmış durumda. Birinci öncelik ABD ve Batı destekli jeopolitik devrimlere karşı jeopolitik devletler ittifakı; ikinci öncelikse bölgeden ABD’nin aşamalı biçimde çekilmeye zorlanması.

Büyük Oyun’un yeni sahnesinde  “Türkistan”  bu kez “Rusya ile Çin arasında”  (Baymirza Hayit) değil, Pekin ve Moskova’yla ittifak halinde. Putin, zirveden önce Moskova’da yapılan bir toplantıda şunları söylüyor: “Rusya o hala geldi ki, artık Pakistan’da bile bazı güçler ülkemizi bölmekten söz ediyor, planlar yapıyorlar. Buna engel olacağız.”  Ancak Bush imparatorluğu, Orta Asya’dan askeri güçlerini çekmek bir yana, yalnızca Afganistan’da inşa ettiği ve 180 milyon dolara malolan yeni büyükelçilik binasının simgelediği gerçek dikkate alınırsa, Orta Asya’da kalıcı olmaya kararlı.
Kipling, “Doğu Doğu’dur, Batı da Batı. Bunlar hiçbir zaman bir araya gelemezler” derken haklıydı.
Onun kahramanı Kim’in Afganlı benzeri de 150 yıl sonra o göz kamaştırıcı binayı seyrederken, güneşin son ışıklarıyla aydınlanan tozlu yüzündeki hayret ifadesiyle belki de Kipling’in sözlerini tekrarlıyor.

Yazarın Diğer Yazıları