Elveda Sezer!

Abdullah Gül 11. Cumhurbaşkanı seçilince, Ahmet Necdet Sezer’in görevi sona erdi. Abdullah Gül,  “Demokrasinin dişli tramvayı” ile devletin zirvesine, Çankaya’ya çıktı. Sezer bugüne kadar -7 yıl- cesaret ve dirayetle muhafaza ve müdafaa ettiği Atatürk kalesinden,  “demokrasi gereği”  ayrıldı.
Yalakalar  “Sezer’den kurtulmamıza dört gün kaldı”  vb.. diye gün saydılar ve muratlarına erdiler... Şimdi Atatürk’ün  “kalesi” , aktörlerin  “Atatürkçülük rolü”  yapacakları bir  “sahne” ...
Eğer, son yedi yılda orada Sezer olmasaydı neler olacağını, bundan sonra da neler olabileceğini seyredeceğiz. Sezer’in kıymetini millet şimdiye kadar anlamadıysa, Gül döneminde anlayacaktır!  
Sezer’i sevmeyenler
Ne güzel bir sözümüz var:  “Meyve veren ağacı taşlarlar” . Benden de bir tane:  “Bazılarının eleştirileri aslında iltifattır”  ve  “Hasmın sitemini görmemek, hasma sitemdir”  diyeceğim ama, hasımlar haksız, haksızdan da öte insafsız! Ancak, Ahmet Necdet Sezer, bu kadar iyi bir Cumhurbaşkanı ve  “adam gibi bir adam”  olmasaydı, şimdi bu kadar hınçlı olmazlardı. Hınçları, Sezer’in yedi yıl boyunca emellerine engel olmasından!
Sezer’in aleyhinde söylenenleri zamana ve zemine göre, cemaat, kanal, köşe ve kılık-kıyafet, saç tarzını değiştiren Ahmet Hakan yazmış ve Hakkı Devrim  “dibek dövenin hınk deyicisi”  gibi nakletmiş. 
Nedir Hakanın sıkıntısı?  “Ahmet Necdet Sezer;  Görevini fazla ciddiye alan, çatık kaşlı devlet adamıymış... Kendi gibi duyan, düşünen ve yaşayanların cumhurbaşkanı olmayı yeterli bulmuş.  Orhan Pamuk’a ilgisiz kalmış... Türbanlılara ödün vermemiş, PKK dışındaki Kürtlere soğuk davranmış... İkinci Cumhuriyetçilerden hiç hoşlanmamış...”
Hakan ve Devrim yalnız değiller; ne kadar kuyruk acısı, kafa acısı olan varsa Sezer’e arkasından vuracaklar. 
Ancak, Hakan’ın ve diğerlerin bütün eleştirdikleri, Sezer’in başarıları ve meziyetleri.
Sezer’in onlara cevap vermeye, tenezzül bile etmeyeceği malûm ama Sezer’i savunmak da bizim boynumuzun borcu.
Sezer nasıl bir  “adam gibi adam” olduğunu son hareketiyle kanıtladı. Binlerce dolar kıymetinde ve zatına verilmiş hediyeleri, tabloları, yasal bir mecburiyet olmadığı halde bağışladı!

Özdil’den olayın özü

Yılmaz Özdil, kıvrak kalemiyle Sezer’i, benim yapacağımdan çok daha iyi  “özetlemiş”.
“Bakıyorum gazetelere... 94 parça gümüş, 22 vazo, 9 takı, 27 hatıra para, 4 tabanca, 83 parça değerli süs eşyası, 55 tablo, 86 porselen, 7 madalyon, 4 saat... İnsanın içi gidiyor! Al, götür di mi. Bırakmış, gidiyor... Üstelik liste eksik. Kendisine tahsis edilen ” kafana göre harca “ denilen ödeneği de harcamadı.
Hediyeleri bıraktığı gibi. 46 trilyon liracık! Ye, yemedi... Gez, gezmedi... O zaman bırak biz yiyelim... Ona da izin vermedi..” Yetim hakkıdır “ dedi, görevi boyunca tasarruf ettiği 46 trilyonu, Maliye’ye iade etti.. Kemal Abi’ye!... Çocukları hâlâ memur... First Lady desen... Bi Atıl Kutoğlu’nu bile tanımıyor... Cemil İpekçi’den kostüm hazırlattılar; o hâlâ kendi cebinden
giyiniyor... Aşçıyı, garsonu azalttı. ” Suyla çalışmıyor bunlar “ dedi, 14 makam aracını geri verdi. Okluk’taki yazlık köşke hiç gitmedi. Oğlunu evlendirdi, elektrik parasına kadar cebinden ödedi. Eşi düştü, bileğini kırdı; hastaneye sivil araçla götürdü, röntgen için kuyruğa girdi, sıra bekledi. Annesi vefat etti, gene sivil plakayla gitti; flap flap flâm, fors yapmadı... Resmi yemekler hariç, kimseye davet vermedi. Mutfakta yerli ürün kullandırttı...  Şatafattan uzak durdu... Yeminini tuttu... Hukuku üstün kıldı”.
Ahmet Necdet Sezer, Çankaya’dan ayrılmakla Atatürk ilkelerini ve Cumhuriyeti  “muhafaza ve müdafaa”  görevine muhakkak Gölbaşı’nda devam edecektir...
Elveda, Allahaısmarladık Sayın ve sevgili Sezer, daha güzel günlerde yeniden buluşmak umuduyla!...

Yazarın Diğer Yazıları