Siz kim oluyorsunuz?

Bir hafta izin yapacaktım. Komutanlarla, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan arasındaki buzların eridiği ve sıcak bir bahar havasının estiği haber ve görüntüleri üzerine, bu havaları bozacak şeamet tellallığı yapmamak kararıma da denk düşecekti, bu izin...
Öyle ya ülkedeki gerginliklerin giderilmesini kim istemez? Ama düşman bırakıyor mu? Yılanların başı-çıktıklarında, hemen ezilmeli!

Düşmanlar, yani ordu ve milliyetçilik düşmanları, bölücüler meydanı ve havayı müsait buldular, bu “güzel havayı” bozmaya, hemen başladılar. Önce TSK’ne karşı resmen saldırıyorlar...
Komutanlar “güzel havayı” bozmamak için, artık kendilerini tutup konuşmasalar bile, bu suskunluğun teslimiyet demek olduğunu kimse sanmasın! Kayıtlara geçsin diye tarih düşüyorum: Ülke gene gerginleşirse sorumlusu bu Cumhuriyet ve Ordu düşmanları olacaktır.

Türkiye’nin bu gerginliklerden kurtulup yoluna davam etmesi ve Erdoğan’ın 60. Hükümeti’nin başarılı olması muhakkak hepimizin temennisi. Yeni hükümetin programındaki bazı hususları, mesela AB’ne bağlılık “amentüsünü” tartışsak bile! Çünkü biz, Erdogan ve AKP’nin, dalkavukları-yalakaları değilsek de, ülkemizin huzur ve selametini, her şeyin üzerinde tutarız!
ANCAK, yine şimdiden, kayıtlara geçmesi için söylemeliyim. Hemen ortaya çıkarılan ve AKP çoğunluğu tarafından pervasızca dayatılacağı anlaşılan “Sivil Anayasa” ve “türban” konusu... Gerginliklerin, bunalımların kaynağı olacaktır.

Bu konuda fedakârlığı kim yapacak? Atatürk ilkelerinin ve Cumhuriyetin ilk ve son muhafızları olan TSK bu konuda asla taviz veremez. Ama Cumhurbaşkanı ve iktidar, -ülkenin yüksek çıkarları için- inançlarını değiştiremeseler bile, ülkeyi yapay olarak bölen, Atatürk’e ve ilkelerine-laikliğe meydan okumanın simgesinden vazgeçemezler mi? Eğer bunu yapamazlarsa bu zıtlaşma muhakkak, büyük bunalımların işareti ve simgesi olacaktır. Ve suçlusu da AKP!..


KÜSTAHLIK
Bazı malum yazarlar, bu gerçeği görmek istemiyorlar, ateşe körükle gidiyorlar. Genelkurmay’ın, türban konusundaki ilksel direnişine saldırıyorlar. Geçenlerde, orduya “siz kim okuyorsunuz?” diye sormak küstahlığını gösteren Ali Bayramoglu, 30 Ağustos resepsiyonlarına “eşsiz davetiye” gönderildiği için komutanları kınıyor. “Bir devlet kurumunun halkın oylarıyla meclise gelmiş, toplumun belli bir kesiminin taleplerini taşıyan ve bu kesimi temsil eden bir siyasi partiye siyasi tavır alması, bu siyasi partiyi gayri meşru ilan edecek bir tutum içine girmesi, demokratik düzenlerde kabul edilemez bir durumdur” diyor!
Adam hâlâ anlamamış, ama DTP’liler hemen anlattılar.
Türk ordusunu PKK ya karşı kimyasal silah kullanmakla suçladılar ve teröristleri orduya karşı savundular.
Daha önce “PKK bizim tabanımız” ve “PKK’ya terörist” diyemeyiz “ diyenler böylelikle PKK’nın ” vekilleri “ ve TBMM’de uzantısı olduklarını kendileri itiraf ettiler!
Ne hacet, dağlardan, elleriınde kalaşnikoflar ve mayınları ile PKK’lı teröristleri de respsiyona davet edilsinler!
Ilker Başbuğ Paşa’nın dediği gibi, bir tarafta, PKK askerlerimizi şehit ederken, onların ” vekillerini “Zafer Bayramı’na davet etmek, hatta bunu önermek ve Genelkurmayın bunu kabul edebileceğini sanmak için gafilden öte bir şeyler olmak gerek. Ve hele o resepsiyona yeni şehit haberleri düşerse!
Bir şey daha var: Acaba DTP’liler bu çıkışları bu sırada, neden yapıyorlar? Bunun tepki çekeceğini bilmezler mi? Yoksa gerginlikler, kendilerine karşı tepkiler artsın da, mağdur olarak semerelerini biz toplayalım diye mi düşünüyorlar?

Yazarın Diğer Yazıları