Demokrasinin değerini bilelim

Genel Seçimlerden çıkalı bir ay oluyor. Ancak hâla istikrar arayışındayız. Genel seçimlerin siyasi mücadele ve çekişme ortamını hafifletmesi, huzur ve barış sağlaması gerekirken; demokrasinin kıymetinin bilinmesi gerektiğinden bahsediyoruz. Tabii bu sebepsiz değil. Siyasetçiler bilhassa ülkeyi yönetenler,  toplumu gerdikçe, kurumlar arası çatışmayı körükledikçe siyasi istikrar ve huzur sağlanamaz. Bugün bunu yaşıyoruz.

Ülkeyi yönetenler zihinleri karıştırıyor ve her gün farklı şeyler söylüyorlar. Tartışmalı seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra, bütün toplumu kucaklayacaklarından bahsedenler, işlerine gelmedi mi bazı yazarlara vatandaşlıktan çıkma komutu veriyorlar. Seçim sonrası barış rüzgarları estirenler, Türkiye ile hesaplaşma peşinde olanların önünü açıyorlar, onlarla iş birliği yapıyorlar. Türk’süz ve Atatürk’süz bir Anayasa anlamı kazanan sivil ve renksiz anayasa hazırlıkları sürüyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin tamamen nitelik değiştirmesine dönük bir takım madde değişiklikleri konuşuluyor. Basına yansıdığı kadarıyla yeni anayasa taslağı bölücü teröre verilecek tavizlerle doludur. Bu anlayış benimsendiği takdirde; terörle mücadelede kararlılık zedelenir. Türkiye’yi ısmarlama, Brüksel güdümlü, milli ve üniter yapısını değiştirecek bir anayasa tuzağına düşüreceklerini zannedenler, ateşle oynamaktadırlar. Anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez olan maddeleri, tartışmaya açılmaktadır. En liberal ülkelerde bile, devletin varlık ve kuruluş sebebi, temel felsefesi, kısaca niteliği anayasada yer alır ve milli kimlik inkâr edilmezken; anayasacı diye ortaya dökülmüş bazı unvanlı kişiler iktidara rehber olmaktadırlar. Demokrasi bir uzlaşma sanatıdır; ama kimse burnundan kıl aldırmamaktadır. Bazı şeylerin ancak kaybedilince değeri anlaşılmaktadır. Türkiye’nin sorunlarını demokrasi içinde çözülemez hale getirmek; ülkeyi yönetenlerin hakkı olamaz. Siyasete soyunanlar ve iktidar olanlar, milli ve üniter devleti, Cumhuriyeti tahrip etme yetkisini vatandaştan almamışlardır. Bir kısmı tartışmalı yüzde 46 rey, mevcut iktidara  “Türkiye’yi tasfiye et”  diye verilmemiştir. Türkiye’nin tanınmaz hale getirilmesi, milli ve üniter yapısının bozulması, milli kimliğinin dışlanması istikrar mı getirir? Türk ve vatandaş olmanın olmazsa olmaz şartı, kendisine yasalarla tanınmış hakların dışına çıkmayan Silahlı Kuvvetlerle kavgalı olmamaktır. Askerle kavga rejimle kavgadır. Her şahsın veya kurumun bazı üslup farkları olabilir. Ancak, bunları gerekçe yaparak telafisi mümkün olmayan yanlışlar yapmak, Anadolu coğrafyası üzerinde emeli olanların safına geçmek, kabul edilebilir bir şey değildir.

Türkiye Cumhuriyeti’ni oylama ile kurmadık. Her türlü manda teklifini reddederek verdiğimiz mili mücadele kararını oylama ile almadık. Şu halde, Türkiye Cumhuriyeti’nin tasfiyesini ve Anayasasının tanınmaz hale getirilmesini  oylamak da kimsenin haddi değildir. Milli ve üniter devletin ortadan kaldırıldığı, fertlerin neden ve niçin bir arada bulunduklarını fark edemedikleri bir durumda, demokrasinin tartışılması da çok teorik kalır. Bunun için, demokrasi tesadüfen bir araya gelmiş kalabalıkların veya sürülerin değil; milletleşmiş, milli mutabakatlarını geliştirmiş, ortak paydaları şekillenmiş, gelişmiş toplumların rejimidir. Siz toplumu milletleşmeden geriye çekip parçaların egemenliğine, boy ve kabile asabiyetine ve etnik taassuba dönerseniz, orada etnik ırkçılık hortlar ve milletleşme yara alır. Böyle bir durum, demokrasi ile çelişen bir ilkelliktir. Bu ilkellik, günümüzde demokratikleşme diye yutturulmaya çalışılıyor. Bunlar Anayasa değişikliğiyle sokulmak isteniyor.

***

Geçen 30 Ağustos Perşembe günü sembol haline gelen Edirnekapı Şehitliği’nde şehitlerimizi saygı ve rahmetle andık. Onlara çok şey borçlu olduğumuzu biliyoruz. Şehit aileleriyle bir arada olmaktan şeref duyduk. Bu aziz şehitler, dıştan kumandalı iç ihaneti, ırkçı bölücülüğü yok etmek için canlarını verdiler. Bazıları ise; bu şehitlere ve gazilere rağmen, Türkiye’ye makas değiştirtmeye uğraşıyor. Bu aziz varlıklar Türk’süz Anadolu ve Atatürk’süz Türkiye, renksiz, Sevr şartlarını geri getirecek bir anayasa ve ekonomik kaynakların sahip değiştirmesi  için şehit olmadılar.

Yazarın Diğer Yazıları