Yeni bir başlangıç mı? Aynısının daha fazla, devamı mı?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 60. Hükümetin programını açıklamıştı. Önceki gün nefesimizi tuttuk;, “güvenoyu” oylamasının sonucunu, heyecanla bekledik. Hükûmet, AKP çoğunluğuyla, güvenoyu aldı, derin bir nefes aldık! Aslında, bu netice, dünden belli idi...
Altmış yılı geçen gazetecilik hayatımda, çok “yeni” hükümetler ve “güvenoyu oylamaları” gördüm; çoğu, hakikaten, heyecanlı ve tartışmalı geçerdi. Sorun “caklı, cekli” programların içeriğinde değildi. Gerçi, çoğu zaman programlar yeni hükümetlerin felsefe ve niyetlerini yansıtırdı ve tartışmalar da hararetli hatta kavgalı olurdu. Oysa bu defa o heyecanlı içerikli tartışmalar olmadı: 1946’dan önceki, tek parti döneminde olduğu gibi, -ezici AKP çoğunluğu karşısında, muhalefet ve ne acıdır söylemesi-adeta, o tek parti devrindeki “müstakil grup” durumunda idi!

Yeni üslup
Şunu da söylemek gerekir ki, Başbakan’ın gerek programı sunarken, gerekse, sonra teşekkür ederken yaptığı konuşmalar, güzel yazılmıştı ve Erdoğan, muhalefete de teşekkür etmekle, uzlaşma sinyalleri verdi. İnşallah öyledir ve öyle devam eder.
Ben doğrusu, bu yeni üslubu, vurgularını ve eskiden olduğu gibi el, kol hareketleri yapmamasını, bir hitabet ve halkla ilişkiler danışmanının, olası tavsiyelerine atfettim. Umarım ileride de her şeye rağmen bu üslup ve tarz sürer. Başbakan bu yeni üslubu ve imajını muhafaza eder, öfkesine yenilmez ve biz de “huy canın altında” demeyiz!

İçerik - 2. Cumhuriyet

Programın içeriğine gelince; anlaşılıyor ki, AKP iktidarı “aynı politikalarına” devam edecek ama, 22 Temmuz “zaferinin” ivmesiyle, daha da cüret hatta pervasızlıkla!
Şimdi, gerginlikler ve karanlığa gebe, bir “alacakaranlık” dönemindeyiz; adı konmasa bile, “Atatürk’ün Cumhuriyeti’nden” farklı bir “Cumhuriyet devrine” girmekteyiz. Bunun emareleri, başladı bile, “Küçük kıyamet” yeni “sivil” Anayasa dayatılırsa, - büyük kıyamet de türban konusundan, kopacak gibi! “Türban” bir “başörtüsü”, giyim tarzı tercihi- ve protokol meselesi olmaktan çıkmıştır. İktidarın, bu hususta, TSK’ne, adeta meydan okuması, muhakkak bunalımlara yol açacaktır. Ordu için bu, “laik Cumhuriyeti korumak görevinin gereğidir.”
Bu konuda taviz vermesini, yani Atatürk ilklerine ihanet etmesini, TSK’den beklememeli!
Turban bir giyim tarzı değil, bir zihniyetin meydan okuması!.. Çankaya’da -şimdilik- resepsiyonlarda görülmese bile -Hayrünnisa Hanım’ın ve diğerlerinin, artık “türbanlarıyla”, Çankaya’da olmalarıyla, türban sorunu- o da şimdilik, “suhuletle” çözülmüş oluyor... Öyle ya, türban Çankaya’da olursa mahkemelerde, devlet dairelerinde, üniversitelerde vb. neden olmasın! Ama bir şey var; Ordunun Başkomutanı mevkiinde olan Gül’ün eşi HAYURUNISA Hanım’ın, ordu mahal ve mekânlarına girmesi, TSK’nın değişmez -değiştirilemez- kurallarına göre, mümkün değil. İşte asıl, giderilemeyecek çelişki -rejim meselesi- de bu! Bakalım, sonunda “türban” nasıl “çözülecek”.
Programda birçok temenniler var ama aslında lafa bakılmaz “ayinesi”, uygulama olacaktır. Mesela terörle mücadele nasıl olacak: ABD’nin icazeti mi beklenecek?
Dış ilişkliler konusunda, 59. Erdogan Hükümeti’nden daha önceki hükümetlerin, hiçbirinin programlarında bulunmayan, önemli bir fark var, Hiç bir önceki dönemde, TC’nin yabancılara -AB’ne, ABD’ne bağımlı- olduğu, bu kadar açıkça, belirtilmemişti, Deniyor ki : “... Rusya, Çin, Hindistan ve Japonya gibi Avrasya’nın önemli aktörleriyle geliştirilen ilişkiler, Türkiye’nin Avrupa Birliği ve ABD ile sahip olduğu bu ilişkiler sisteminin bir alternatifi değildir.”
Hangi -hakikaten bağımsız devlet, dış politikasını, böyle “kutuplara” bağlar- ve diğer alternatifleri böyle, alenen, dışlar?..
Programda medya bağımsızlığına da özel yer ayrılmış. Emin Çölaşan’ın “kovulmasına” sebep olan iktidarın ve Bekir Coşkuna da “al git” diyen Başbakan’ın “medya bağımsızlığından” ne anladığını ve nasıl uygulayacağını göreceğiz! .
“Alacakaranlık” - “Bekle gör” dönemi!

Yazarın Diğer Yazıları