Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit <br>YUSUF

Hüseyin Macit
YUSUF

Papadopulos'un dili iyice uzadı...

5 Eylül’de gerçekleşen KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve Rum tarafının lideri faşist Eoka’cı Tasos Papadopulos’un başarısız görüşmelerinin ardından başlayan tarafların birbirlerini suçlayıcı açıklamaları devam etmektedir.
Özellikle Papadopulos’un açıklamaları diplomatik teamüllere uymamakta, ahlaki ve insani değerleri taşımamaktadır. Umarım, Papadopulos’un seviyesizlikte ve rezillikte eline su dökecek biri olmadığını bir kez daha tüm kamuoyumuz ve ortak bir çatı altında, Birleşik Kıbrıs maskaralığı adı altında, yeniden bizleri birleştirmeye çalışanlar görmüştür.
Papadopulos 3.20 saat süren görüşmenin ardından Rum başkanlık sarayına varır varmaz yaptığı açıklamada Talat’ın 8 Temmuz sürecini değiştirmek istediğini, 8 Temmuz mutabakatında öngörülen heyetleri, ikinci plana bırakıp özlü müzakerelere girilmesini talep ettiğini söyledi. Papadopulos, Talat’ın önerisinin ’çıkmazın teyit edilmesinden başka bir sonuç vermeyeceğini’ iddia etti. Papadopulos Talat’ın görüşme sürecinin bir takvime bağlanması önerisini de reddederek, ne görüşüleceğine karar vermeden herhangi bir takvim üzerinde yoğunlaşmanın mantıksız olduğunu iddia etti. KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ı uzlaşmazlıkla ve sorunu zamana yaymakla suçlayan bu açıklamalarla da yetinmeyen Papadopulos,11 Eylül gecesi düzenlediği basın toplantısında adeta kin ve nefretini kustu. Papadopulos ’Beraberliğimizi, mücadelemizin en kıymetli zeminini korumalıyız. Aramızda düşmanlar yok. Tek bir düşman var, o da Türk işgal ordusudur’diyerek Türk düşmanlığını bir kez daha gösterdi.
Anlayacağınız Papadopulos gerçek yüzünü gösterdi ve Kıbrıs sorununa çözüm bulma arayışlarında uzlaşmazlığa devam edeceğinin tüm işaretlerini de vermiş oldu.
Papadopulos yarım aklıyla,1959-60 Londra-Zürih Anlaşmalarından kaynaklanan, Türk Silahlı Kuvvetlerin adadaki varlığını yeniden tartışmaya açarak, sürtüşme ve kriz yaratmak ve müzakereleri torpillemek istemektedir.
Eli kanlı faşist Papadopulos BM Genel Kurulu’na katılmak üzere İngiltere üzerinden New York’a hareketi öncesinde 14 Eylül Cuma günü Larnaka Havaalanı’nda yaptığı açıklamada,  “Türk ordusunun mevcudiyeti ve istila, hukukî açıdan Garanti Anlaşmaları’na dayandırılamaz. Kıbrıs’taki mevcudiyetleri yasadışıdır. Hükümetin açıklaması, işgalin meşru olduğu iddialarına bir yanıttı. Türkiye böyle düşünüyorsa, Lahey Adalet Divanı’na başvurmayı kabul etme hakkının saklı bulunduğudur”  diyerek Kıbrıs sorununu BM zemininden başka zeminlere kaydırarak zaman kazanma eğilimini bir kez daha göstermiştir.
Papadopulos  “Türk Ordusu’nun Kıbrıs’a müdahalesi Londra-Zürih Anlaşmalarına göre yasaldır, suç Yunan subaylarına aittir”  şeklindeki Yunan Temyiz Mahkemesi’nin, 21 Mart 1979 tarih ve 2658/79 sayılı kararını; Avrupa Konseyi’nin 29 Temmuz 1974 tarihli 573 sayılı, Türk müdahalesinin “işgal” olmadığını belirten kararını ve 1959-60 Londra-Zürih Anlaşmalarından kaynaklanan Garantörlük ve Kıbrıs’ta asker bulundurma meşru hakkımızı görmezden gelerek yeni bir kriz yaratmaya çalışmaktadır. Hatırlanacağı gibi, Papadopulos kriz yaratmak üzere bir süre evvel Rum Dışişleri Bakanı Markulli’yi Türk Silahlı Kuvvetlerimize küstahça saldırtmıştı.
Şubat 2008’de Rum tarafında yapılacak seçimlerde Papadopulos’un yeniden seçilme şansının oldukça yüksek olduğu dikkate alındığında, yakın bir gelecekte Rum tarafı ile olan ve Rum tarafı kaynaklı sorunlara çözüm bulunamayacağı ortadadır. Anavatan Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinde ve KKTC’nin üzerindeki izolasyon ve ambargoların kaldırılması konularında Rum tarafının olumsuz yaklaşımlarının sebep olacağı ciddi sorunlar yaşanacaktır. Kaldı ki Şubat 2008 seçimlerinde başka bir adayın, mesela ılımlı gösterilen, AKEL Genel Sekreteri Hristofiyas’ın seçimleri kazanması dahi, Rum tarafının soruna yaklaşımında her hangi bir olumlu değişikliğe neden olmayacaktır. Rum tarafında hiçbir lider Enosis çizgisnden ve Megali İdea ülküsünden sapamaz. Kilisenin bu ilkelerden sapacak lideri vatan haini ilan ederek, aforoz edeceğinden kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Makarios, Kipriyanu,Klerides, Vasiliyu ve Papadoplus her zaman yeminlerine bağlı kalmışlar ve adayı Elen yapma mücadelelerini hedeflerinden milim sapmayarak yürütmüşlerdir. Kıbrıs Rumlarının Kıbrıs Türküne adada yaşam hakkı vermediği ve ozmosis yoluyla Kıbrıs Türkünü kendi içinde yok etmekten başka yol görmediği de apaçık ortada iken; yani anlaşma için ortak bir zemin yok iken, görüşmelere devam etmenin de bir mantığı yoktur.

Yazarın Diğer Yazıları