Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Yavuz Selim DEMİRAĞ

Kara Eylül

Ne çok severdim Eylül’ü... İlk heyecanlarımızın yaşandığı aydı... Eylül adında bir sevgilim olmadı, ama kızıma eylül adını vermeyi tasarlamıştım gençlik yıllarımda. Beir kaç yıl sonra Eylül’den nefret edeceğim, yazın sonuyla, hazanın başlangıcı olan güzelim günlere  “Kara Eylül”  adını vereceğimi tahmin edemezdim.
Bizim yitik  kuşak için Eylül aşka ihanet edip, kötü yola düşen sevgili bile değil, Eylül, işkencenin, idamların, kısacası acının ve göz yaşının adı oluverdi. Şimdilerde adı Eylül olan kız çocuklarına rastladığımda imreniyorum. Eylül’ün yeni kuşaklar için bir şey ifade etmeyişini kırgın olmama rağmen kimilerince sevgiyi çağrıştırmasına gıpta ettiğimi söylemeliyim.
Geçtiğimiz hafta 12 Eylül darbesinin yıldönümüydü. Düşünce dünyamda derin izleri oldan Eylül’ü soruşturma isteğim depreşti. YeniçağTV’de fikri olgunluğumuzun hocası Hakkı Şafak Ses ile yaptığımız “12 Eylül Özel”  programı müthiş yankı yapmış. Sadece Türkiye’den değil, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelen mesajlar, Yeniçağ’ın dünyanın bir çok yerinde seyredildiği sevincini yaşattı önce... Sonra da 12 Eylül yüzünden yurt dışında yaşamak zorunda kalan ka oyan binlerce Eyltül mağdurunu 0hatırlattı.
Türkiye’de halen devam etmekte olan 12 Eylül sürecinin neler kaybettirdiği konusunda muhasebe tutmak için binlerce personel ile ciddi bir  “envanter”  çıkarmak şart. Biraz nemelazımcılık, biraz da Eylül sürecinin getirdiği sonuçlar yüzünden hayatta kalmak telaşı ile bu memleketin en duyarlı kesimi bile bu envanteri çıkaramadı. Tabii ki  “görev” lilerce böylesi girişimler derhal engellenip Eylül’ün üzeri örtülmek istendi.
Eylül’ün acısını hissetmeyenler unuttururken, Eylül ile gizlice zina ilişkisine girdiler. Veballeri boyuna; evlilik gibi sorumluluk isteyen bir müesseseye sahip olmayı dahi beceremeyenler, Eylül ile “düzeyli beraberlik” lerini sürdüredursunlar, Eylül’ün üzerine düşen lekeyi çıkarmak gibi nafile gayret gene deterjan firmalarına kalacak desenize.
12 Eylül ile geçtiğimiz hafta yayınlanan haberleri okudum. Tek objektif !, tam tarsız ! gazetelerde duygusal karelerin altında nostalji satırları vardı. Dünün eski artistleri ile günümüzün bazı bakanları arasında  “dönek tartışmaları” yansıdı gazete sayfalarına. Sonra Eylül’de infaz edilen delikanlıların ardında emekli mahkeme üyelerince, vicdan azabı itirafları yayınlandı.
Henüz 18’ine girmediği halde darbe mahkemelerinde idam edilen Erdal Eren gündeme geldi, çekilen röntgen filminde kemik yaşı tespit edildiği için infaz edilen Erdal Eren’in ardından yakılan türküler çalındı barlarda.
Ankara’da bir askeri şehit ettiği gerekçesiyle asılan Erdal Eren’in hikayesini araştırdım. İpe çekilen solcu ya da sağcı olması hiç önemli değil. Darağacında sallandırılan sekiz ülkücü şehit için nasıl yürek sızısı hissediyorsam, memleketini sevdiğine inandığım kandırılmış devrimci gençlerin katline de üzülüyorum elbette. Sözü uzatmadan Erdal Eren’in asılması üzerindeki sis perdesini aralayalım. Şimdi Türkiye’nin bakanlık koltuğuna oturan önemli bir zatın talimatı ile tutulan avukat Erdal Eren’i savunma yerine Erdal Eren’i idama götürdüğünü çoğunluk bilmez. Yaşının küçüklüğü, olay esnasındaki konumu yerine, örgüt baskısıyla, propaganda yapmak için mahkemede  “Ölen askerin fakir bir aile çocuğu öğrendiğimde üzüldüm. Ama Faşist düzenin askeri ve polisiyle savaşımız sonsuza dek sürecek. Onları tek tek yok edene kadar çarpışacağız”  ifadesini zafer kazanmış komutan edasıyla okutulan genç Eren eline tutuşturulan tabancının namlusundan çıkmayan mermi yüzünden idam edildi.
Söz konusu bakının kim olduğunu, diğer ayrıntılar ve tanıklarıyla bir başka gün yazacağım.
Eylül’ü sadece Erdal Eren için hazırlayan, tarafsız!, objektif! Yazarlar, Ali Bülent Okran, Mustafa Pehlivanoğlu, Selçuk Duracık, Ahmet Kerfe, Cevdet Karakaş, Fikri Arıkan, Cengiz Bektemur, Halil Esendağ’ı hatırlamazlar bile. Bu yüzden Eylül’ü ve kendisini objektif, tarafsız diye tanımlayanları sevmemeye devam edeceğim.

Yazarın Diğer Yazıları