Camiler üzerinden seçmeni kontrol altına almak

2002 seçimlerinden hemen sonra Diyanet İşleri Başkanlığı’na 15 bin kadro verilmişti. AKP bir taraftan İMF’ye devlet personelinin azaltılması için söz veriyor, diğer taraftan 15 bin yeni kadro ihdas ediyordu. Bu kadroların zaman içinde diğer devlet kurumlarına yatay geçiş için kullanıldığı bilinmektedir.
Los Angeles Times’ta yazan Amir Tahiri, Aralık 2002’de yaptığı değerlendirmede  “AKP’ye muhalif olanların, Erdoğan ve Gül’ün şeytani bir oyunla, radikal İslamcılığın karşısına yıllar içinde dikilmiş barikatları yıkmak amacıyla Avrupa kartını kullandıkları iddiaları” na dikkat çekmişti.
Tahiri, Erdoğan ve Gül’ün laiklik veya Avrupacılık anlayışlarının, devletin, dini, tamamen cemaatlere bırakmasına dayalı olduğunu belirtmiş ve bunun da Diyanet İşleri Başkanlığı’nın milyarlarca dolarlık servetinin bir siyasi parti tarafından kontrolü anlamına geleceğini, dolayısıyla Türkiye’de çok partili demokrasinin ortadan kalkabileceğini yazmıştı... Tahiri, şöyle diyordu:
“Diyanet İşleri’nin feshedilmesi, çok büyük oranda malvarlığının özel dini gruplara devredilmesi anlamına gelecektir. Bu gruplar, devletin çıkarlarını gözetmeksizin, İslamiyeti diledikleri gibi yorumlayabilir, tanıtabilir ve kullanabilir. Cami, türbe, vakıf gibi kutsal yer ve işyerlerinin kontrolünü devletten söküp alması halinde, parti, fiilen ülkedeki hemen her köy ve kasabada güçlü ve kalıcı bir mevcudiyet temin etmiş olacaktır. Parti, binlerce militanını nüfuzlu ve gelir getiren mevkilere atayabilir, tüm camileri kontrol edebilir.
Bu durumda parti, atadığı insanlar vasıtasıyla camileri ve dini sistemi kullanarak, yıllarca iktidarda kalmasını sağlayacak şekilde, yeterli sayıda seçmeni kontrolü altına alabilir.”

* * *

Amir Tahiri’nin analizi işlev bakımından doğrulandı. Hükümetler Diyanet İşleri’ni feshetmedi ama 2007 seçimlerinde AKP, camiler üzerinden de siyaset yaptı.
AKP, seçim döneminde camiyi ve okulu siyasi propagandanın merkez üsleri olarak kullandı. Diğer siyasi partilerin aklına bile gelmeyecek olan bu yöntem, ne yazık ki seçimlerin belirleyici unsurlarından biri oldu. AKP’nin köylerden de yüksek oranda oy almasının sebebi buydu. Gerçi büyük şehirlerde de cami ve okulların, özellikle AKP’li belediyeler üzerinden kullanıldığını bilmeyen yoktur. İcat ettikleri fason öğretmenlik sistemi ve değiştirdikleri 15 bin okul müdürü üzerinden, velilere yönelik öyle bir propagandaya giriştiler ki halkın bundan etkilenmemesi mümkün değildi.
Okul müdürleri, veli toplantılarını, AKP toplantısına dönüştürüyor, belediye başkanlarını davet ederek propaganda zemini oluşturuyordu.

* * *


AKP, Diyanet’te 15 bin, Milli Eğitim’de 15 bin kadro ile seçimlere girdi. Milli Eğitimde öğretmen kadrolarını da düşünürseniz, kadrolar 100 bini bulur. Bu da bir ülkede seçim kazanmak için önemli bir güçtür.
Fakat bu seçim stratejisi, Anayasa’nın 24’üncü maddesine aykırıdır ve parti kapatma sebeplerinden biridir.

Yazarın Diğer Yazıları