Bizim takım!

2. Cumhuriyet kuruldu, şimdi sıra gayrımilli, 2. Cumhuriyetçi Liboşlar takımı ile Milli -Milliyetçiler- “Birinci Cumhuriyet” takımı arasındaki  “maçta”! İkinci Cumhuriyetçilerin futbol takımını Cengiz Çandar açıkladı; Bilcümle Liboşlar, Sorosçular, İşbirlikçiler, Brükselciler isimleri malûm, taktikleri ve maksatları malûm takımın gayesi; Birinci Cumhuriyet kalesine nihai golü atarak, bizim takımı ligden çıkarmak, bertaraf etmek! Bunu başarırlarsa başta AB’nin, ABD’nin altın kupalarını, törenle Brüksel’de Sarkozy’den ve Merkel’den alacaklar, sonra da Washington’a gidip Bush tarafından tebrik edilecekler!
Yazmışlar; ben tabii “Milli” takımdayım. Birisine göre, maçın ilk on dakikası sonunda, diğer oyuncu Gündüz Aktan’la birlikte, omuzlar üstünde oyundan çıkarılacağız ve sonra  “jübilemiz”  yapılacak. Ünlü futbol adamı Gündüz Kılıç’ın kardeşi ve İstiklâl Mahkemeleri Yargıcı Kılıç Ali’nin oğlu olduğum için, biri bana kaleciliği uygun görmüş. Takım Kaptanlığını yakıştıranlar da var... Ama ben “libero” da oynarım! Kılıç Ali’nin oğluyum ve Liboşlar takımına karşı oynarken, hainler ve liboşlar önüme geldiğinde, herhalde babamın yaptığı gibi  “Gel de asma Ali Bey” diye düşünürüm ve münasip yerlerine tekme atmamak için, kendimi zor tutarım!

Futbol hayatım
 
Ağabeyim, aslında santrfor oynar ve gollerini çoğunlukla, kafasıyla atardı. Çocukluğumda benim de gönlümde santrforluk yatardı... Ama ben, Gündüz ağabeyimin birkaç maçı hariç, futbolla pek ilgilenmedim. Robert Koleje başladığımda, yatakhane arkadaşlarım beni, Gündüz’ün kardeşi olduğum, hem de gıcır gıcır yeni lacivert -açık mavi- (Kolejin renkleri) futbol ayakkabılarım hürmetine santrfor ve takım kaptanı yaptılar. Ancak, ilk maçtan sonra, kaptanlıktan ve santrforluktan  “düşürüldüm”; spor ve futbol hayatım da, “jübilesiz” sona erdi.
27 Mayıs darbesinden sonra Yassıada’ya  “tıkılırken” Ada Komutanı, isimlerimizi kontrol ederken, bir duraladı; “Gündüz Kılıç neyin olur?” diye sordu. “Ağabeyim olur” deyince, üzüntüyle  “Yahu neden sen de futbolcu olmadın” deyiverdi. Meğer Galatasaraylı imiş ve ağabeyimin hayranıymış.

Sonuna kadar
 
Şimdi liboşlar gayrimilli takımına karşı  “Milli-milliyetçi”  takımda, değerli takım arkadaşlarımla ayakta durdukça, hayatımın sonra kadar  “oynamak” savaşmak, o fesat kalesine  “kafamla”  goller atmak isterim. Ne kadar kıvırırlarsa kıvırsınlar, sahayı asla terk etmeyeceğim! Eğer  “jübilem”  yapılacaksa, bu 2. Cumhuriyetin çöküş şenlikleri olsun! Başarılı olduğumuzda, bizim için en büyük  “prim”, mükâfat, Atatürk’ün Cumhuriyetinin ilelebet yaşaması olacak.

Liboş ne demek?

Sırası gelmişken,  “Liboş ne demektir?”  söyleyeyim. Bir arkadaş hatırlattı;  MHP, MYK toplantısında bir üye Genel Başkan, rahmetli Türkeş’e sormuş;  “Sayın Başbuğum, bu liboş dedikleri de ne?”  diye... Türkeş  “Ben bilemem”  deyince, ben atılmışım;  “Müsaade ederseniz, ben söyleyeyim” diye. Başbuğ izin verince,  “Affınıza sığınıyorum Başbuğum; Liboş, Lib-hoş yani ’Liberal Hoş’ demektir. Nereye çekerseniz!” Allah rahmet eylesin, Türkeş de  “Altemur Bey öyle diyorsa öyledir”  deyip kesip atmış!

Liberaller ve liboşlar

Bugün vatansever, dürüst liberallerle, liboşları kesin olarak ayırmak lâzım. Zaten onlar da, son zamanlarda “liboşlardan” rahatsız olmaya başladılar.
 Stalin “Liberaller, bizim işimize yarayan budalalardır”  demiş... Maalesef iyi niyetli liberaller de,  “liboşlar”  gibi AB’nin, ABD’nin ve de PKK’nın “işlerine” yarıyorlar! 
Dürüst, iyi niyetli  “liberalleri” , bizim milli takıma transfer etsek, ne iyi olur!

Yazarın Diğer Yazıları