Dolar battı mı?

Amerikan doları eridikçe eriyor.
Eriyen sadece Amerikan doları degil! Türkiye’de, dahası 70 milyon insan eriyor.
Diyeceksiniz ki, elin Amerikasının parasından bize ne? Parası değer yitiriyorsa Amerika düşünsün. Türk’ün lirası değer kazanıyor ya!
Evet! Türk’ün lirası değer kazanıyor ama ekonomik degerlerimiz uçup gidiyor. Amerika ise parasının deger yitirmesinden son derece memnun.
Önce  dolardaki bu düşüş bizi neden batırıyor ona bakalım.
Türkiye üreten ve bunu satmaya çalışan bir ülke. Bunu yaparken de elbette rekabet ediyor. Kiminle, dünyayla, dahası Çin ile..
Dolardaki her 1 liralık düşüş  Türk’ün ürettiği malı biraz daha pahalı, Çin’in ürettiği malı ise biraz daha ucuz kılıyor. Böyle olunca Türk’ün rekabet şansı ortadan kalkıyor. Çünkü Türk Lirası’nın değerli olması ithal ürünleri daha cazip kılıyor.
Siz 1 milyar liraya yerli bir buzdolabı mı alırsınız yoksa dövizdeki düşüşten dolayı ucuzlayan 700 milyon liralık ithal buzdolabını mı?
Arada yüzde 30 fiyat farkı oluştu.
Yüzde 30 herkes için cazip geliyor. Nitekim geldiği de belli ki, ihracatın ithalatı karşılama oranı her geçen gün düşüyor. 2006 yılında yüzde 62 olan bu rakamın son düşüşle birlikte yüzde 60’ın da altına indiği belirtiliyor.
Bu ne demek oluyor? Cari açığımız yüzde 40 oranının da üstüne çıkıyor demek.
Türkiye bu cari açığı ne kadar finanse edebilir ki?
Allah’tan sıcak para girişi var da son birkaç yıldır finanse ediyoruz.
Ya sıcak para ülkesine geri dönerse?
Önümüzdeki günlerde anayasa tartışması daha da alevlenecek. Bu tartışmalardan elbette sıcak para rahatsız olacak. Bir bölümü doğal olarak ülkesine geri dönmek isteyecek. İşte o zaman cari açığın ve düşük kur politikasının ne demek oluğunu anlayacağız.
Bunu anlamanın faturası çok ağır bir kriz olabilir. Oğuz Satıcı adını son 2 yıldır daha sık duymaya başlıyoruz. Aslında başarılı bir işadamı olan Oğuz Satıcı aynı zamanda Türkiye İhracatcılar Meclisi Başkanı.
Kendisini Türkiye’ye ve Türk ekonomisine adamış bir bayraktar.
Satıcı, gününün büyük bir bölümünü Türk ihracatını daha da arttırmak için çabalıyor.
Hedefleri 2007 yılında 100 milyar dolarlık ihracat yapmak. Şu ana kadar 66 milyar dolarlık ihracat gerçekleşti. Tabii ki ithalat ise 150 milyar dolara doğru yol alıyor. Oğuz satıcı gibi gecesini gündüzüne katan ihracatçı artık havlu atmak üzere.
Çünkü dünya ile rekabet edemez hale geldiler. Hükümetin düşük kur politikası ihracatçıyı yok etmek üzere. Bugüne kadar Bakan Kürşat Tüzmen aracılığı ile sadece “aferin” alan ihracatçı artık hükümetten daha somut girişimler istiyor. Döviz kuruna daha radikal bir yaklaşım. Yani Merkez Bankası’nın ekonomideki en eski silahı çekmesini ve kullanmasını istiyorlar.
Dövize karşı faiz silahını.
Türkiye’de faizler bu kadar yüksek iken elbette Türkiye’ye sıcak para akın eder. Bu da hem Türk’ün kaynağını sömürüp yok eder hem de ihracatın bitmesine, ithalatın ise patlamasına neden olur.
Merkez Bankası’nın faizlerde ciddi bir indirime gitmesi  yurtdışından Türkiye’ye para girişini bitirecektir. O da dövizdeki kan kaybını durduracak ve ihracatçı dünya ile daha iyi rakabet edecektir.
Gelin görün ki, hükümet bunu yapmıyor.
Çünkü sıcak para girişi AKP’nin işine geliyor.
Tıpkı uyuşturucu almış bir kişinin her şeyi güllük gülüstanlık görmesi gibi.
AKP bu kadar büyük cari açık ve sıcak para ile finansesi ile 70 milyonluk Türkiye’yi uyuşturup, tatlı hülyalar görmesini sağlıyor.
Oğuz Satıcı gibi bayraktarlar ise geriye dönüp baktıklarında tek başlarına olduklarını görüyorlar.
Oğuz Satıcı ve ihracatçı arkadaşlarını Bakan Kürşat Tüzmen’den sonra bir aferin de biz diyelim bari.
Aferin size, Türkiye sizden çok şey bekliyor.

Yazarın Diğer Yazıları