Milli direnişin iftarı

Yeniçağ Gazetesi yazar ve Yeniçağ Televizyonu yöneticileri, Yönetim Kurulu Başkanımız Ahmet Çelik Beyin iftarında bir araya geldik.
Ezanı beklerken geride bıraktığımız altı çetin yılı düşündüm.
Ve  sordum :
 “- Bu fikrîn, bu millî mücadelenin iftarı ne zaman?”
Bu sorunun iki cevabı vardı ve bu cevaplar Yeniçağ’ın  “çıkış gerekçelerinde” yatıyordu.
Peki neydi Yeniçağ’ın çıkış gerekçesi?
Yeniçağ, Vatikan’ın 3’üncü bin yılda Asya’yı Hıristiyanlaştırmak için Dinlerarası Diyalog ve bu projeye destek olarak Batı’nın  “Ilımlı İslâm”  projeleri için düğmeye bastığı ve bu amaçla ceplerine milyon dolarlar koyduğu binlerce misyoneri Türkiye’ye saldığı bir dönemde çıkmıştı. Yine Yeniçağ, Evangelist çekirdeğin, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 30’a yakın devletin sınırlarının değişeceğini açıkça deklare ettiği Büyük Ortadoğu Projesi’nin servise verildiği ve bu proje için Türkiye’de iktidarın bir operasyonla el değiştirdiği bir dönemde yayın hayatına başlamıştı.
Yeniçağ,  “Globalizm”  ve  “Liberalizm”  maskesi altında  “Vahşi kapitalizmin” Türkiye’nin üzerine çığ gibi geldiği ve  “Bu gidişin önünde durulamaz”  propagandaları ile, yer altı ve yerüstü, servet olarak ne varsa,  “özelleştirme” tuzağıyla uluslar arası birkaç şirket ve ailenin zimmetine geçirilmesinin hız kazandığı bir dönemde, yayın hayatına merhaba demişti.

Ve Yeniçağ, 60 bin Amerikan askerinin Türkiye’yi hem de TBMM’nin kararı ile işgal ettirilmesinin plânlandığı, arsız bir yalan ve çirkin bir iftiradan ibaret olan Ermeni soykırım iddialarının Türkiye Cumhuriyetine kabul ettirilmek için düğmeye basıldığı, AB eliyle Kıbrıs’ın Yunan’a, GAP’ın İsrail’e devredilme operasyonunun gözle görülür, elle tutulur hale geldiği tarihî bir süreçte Türk milletiyle buluşmuştu.

Millî vazgeçilmezimiz olan Atatürk’e, onun eseri Milli Mücadele ve Milli Mücadele’nin meyvesi Lozan’a iç ve dış saldırıların sistemli, sürekli ve geometrik olarak arttığı, İmânî vazgeçilmezimiz olan Hz. Muhammed(s.a.v)’in göz ardı edilerek dinimiz İslâm’ın  “İbrahimî Dinler” e dönüştürülme adımlarının atıldığı, ayrıca, dünyanın gelmiş geçmiş en şedit terör örgütü olan PKK’nın, Türkiye Cumhuriyeti’nin muhatabı olarak masanın öbür ucuna oturtulmak istendiği ve üzülerek ifade edelim ki bütün bu taleplerin bu topraklarda alabildiğine müşteri ve kendini savunacak ağız ve kalemi bol miktarda bulduğu yahut satın alabildiği bir dönemde çıkmıştı.

Yine Yeniçağ en namüsait şartlarda yedi düvele karşı,  “Ya istiklal ya ölüm” parolası ile başlattığı Milli Mücadeleyi zaferle noktalayarak bütün mazlum milletlerin dûası ve umudu haline gelmiş ırkçılığın da düşmanı Türk milliyetçiliğinin iğdiş edildiği, milletin gündeminden kovulup,  “Haçlı seferi başlatmış Amerika ve AB” ye rampa edilme plânlarının uygulama alanı bulduğu tarihî bir dönemde rotatiflerini döndürmüştü.

Altı yıl boyunca Yeniçağ işte bu gayrimilli ve gayridinî Globalizmin, bu Haçlı irticaın karşısında bir oruçlu sabrıyla, karşılığını yalnız Rabbinden bekleyerek durdu. Bu karşı duruşun ilk iftarı, yeni bir Milli Mücadelenin zaferi, ikinci iftarı da Mahşer günü Allah(c.c.)’ın ikramı ile olacaktır.
Herkesin almak ve servetine servet katmak için her türlü taklayı attığı böyle bir zeminde Vatan ve Millet için verme yolunu seçen ve bu dâvâdâ canını dahi ortaya koyduğunu ispat ederek, kalem, vicdan ve canlarını Hakk ve Hakikatin emrine sunan düşünce adamlarının önünü açan Ahmet Çelik Bey ve tabii Yeniçağ okur ve izleyicileri, her türlü teşekkür ve duanın muhatap ve nasiptârıdır.

Çünkü bu kalemlerden çıkan yazıları başka hiçbir gazete yayınlama cesareti gösteremez ve bu yazıların yol açtığı baskıya, Çölaşan örneğinde olduğu gibi, her işadamı Ahmet Çelik Bey kadar göğüs geremez..
Onun için gönül rahatlığıyla diyoruz ki:
 “- Yeniçağ, milli direnişin kalesidir!”
Şükürler olsun..

Yazarın Diğer Yazıları